Engin Özkoç: TÜİK’in cevap vermekten korktuğu şey nedir?
CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi.
“TÜİK’in cevap vermekten korkuyor olduğu şey nedir?”
Özkoç, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun randevusu olmadığı gerekçesiyle TÜİK’e alınmamasına tepki göstererek şunları söyledi:
Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu kendi özel kalemine ricada bulunarak demiş ki: ‘TÜİK Başkanı Sait Erdal Dinçer’den bir randevu talebi alın' demiş. Dün aramışlar kendilerini, bir telaş; ‘şimdi döneceğiz, sonra döneceğiz' demişler.
Daha sonra Türkiye’nin ana muhalefet partisi lideri genel başkanını ‘sizi misafir edemeyeceğiz' diye randevu talebini geri çevirmişler. TÜİK’e, Türkiye’nin ana muhalefet genel başkanını ‘sizi misafir edemeyeceğiz' diye geriye çeviriyor.
Bu nasıl bir aymazlıktır, bu nasıl bir devlet adamı tavrıdır? TÜİK’in cevap vermekten korkuyor olduğu şey nedir? Ben soruyorum: Neden korkuyorsun, neden çekiniyorsun, neyi gizliyorsun? Ana muhalefet partisine söyleyemeyeceğin şey nedir?
“TÜİK'te korkunç bir manzarayla karşılaştık”
Kılıçdaroğlu’nun TÜİK’in internet sitesinde yer alan açıklamaya dayanarak TÜİK binasına gittiğini belirten Özkoç, TÜİK’in internet sitesindeki açıklamayı okuyarak şöyle konuştu:
TÜİK Diyor ki: ‘Mevcut diğer kanallar yoluyla bilgi talebinde bulunmak istiyorsanız, merkez teşkilatımıza veya bölge müdürlüklerimize başvurabilirsiniz. Ayrıca bilgi talepleriniz için Ankara’da bulunan merkez teşkilatımıza gelebilir veya 26 il merkezinde bulunan bölge midir müdürlüklerinde ziyaret edebilirsiniz.' Peki şimdi ne yapıyoruz?
Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu buradaki yazan beyana uygun olarak merkez binasına gitme kararı alıyor arkadaşlarıyla beraber. Ancak gittiğimizde orada korkunç bir manzarayla karşılaşıyoruz.
Karşılaştığımız manzara, TÜİK’in genel giriş kapısı değil, bahçe kapısının demir kapıları kapanmış. İki tane orada görevli, ‘kusura bakmayın, biz sizi içeri alamayız' diyor. İkisinin de rengi sapsarı.
Buradan her ikisine de Sayın Liderimiz Kemal Kılıçdaroğlu’nun sevgi ve selamlarını gönderiyorum. Onların bu olayla ilgili hiçbir sorumlulukları olmadığını biliyor ve onları sevgiyle kucakladığını buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.
“Bu emri veren Recep Tayyip Erdoğan mıdır?”
“Bizi içeriye almayan TÜİK Başkanı’na karşı sormamız gereken sorular var” diyen Özkoç konuşmasına şöyle devam etti:
Siz bu emri bu görevlilere kimden emir alarak yaptınız? Saraydan mı? TÜİK Başkanı milletin temsilcilerini kabul etmiyorsa, millete değil de saraya mı hizmet ediyor? Üç; devletin kurumunun demir kapılarını milletin yüzüne kapatmakla sakladığınız şey nedir? Dört; TÜİK Başkanı sen kimden ve ne için korkuyorsun? Beş; bütün bu soruların cevabını verirken şunu da söylemek istiyoruz.
Merkez Bankası ile ilgili Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı dedi ki: ‘Sen buradan randevu istemişsin, randevu talebin kabul edildi. Çünkü eğer bir diktatörlük söz konusu olsaydı, randevu talebin kabul edilmemiş olurdu. Bağımsız bir kurum olmamış olsaydı, senin randevu talebin geriye çevrilmiş olurdu' diyor. Kim söylüyor? Recep Tayyip Erdoğan.
Son soru olarak soruyoruz. Milletimizin gözünün içine bakarak, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı’nın sözüne dayanarak, TÜİK bağımsız bir kuruluş değil midir? Millete değilse, saraya mı bağlıdır? Bu emri veren Recep Tayyip Erdoğan mıdır? Bunu hem Recep Tayyip Erdoğan hem de TÜİK Başkanı derhal açıklamalıdır.
“TÜİK Başkanı milletin meclisine hangi yüzle gelecek?”
Özkoç, konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı:
Eğer bir başkan, bir kurumun başkanı, ana muhalefet partisi liderine ‘sizi misafir etmeyi reddediyorum' diyorsa, şimdi bütçe başlayacak. Bu bütçe görüşmelerinde bir kurumun başkanı olarak TÜİK Başkanı milletin meclisine hangi yüzle gelecek? Kesinlikle reddediyoruz.
Bize, yani milletin temsilcilerine demir kapıları yüzümüze kapatan, bağımsızlığını kaybeden bir başkanın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde “ben bu kurumun başkanıyım” diye gelmesini kesinlikle reddediyoruz. Çünkü o artık milletin temsilcilerini kucaklayan değil, sarayın emirlerini birebir yerine getiren bir kişidir.
O zaman milletin meclisinde de yeri yoktur. Bunun için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Devlet kurumlarıyla vardır. Devlet kendi kurduğu kurumlarla birlikte eğer milletine hizmeti engelleniyorsa, o zaman devletle millet arasında bir ayrım oluşturuluyor demektir. Biz bu ayrımı oluşturanlara karşı sonuna kadar mücadele edeceğiz.
“Devletin bütün kurumları yozlaşmadan derhal seçim diyoruz”
Kılıçdaroğlu’nun emeklinin, emekçinin, işçinin ve çiftçilerin hakkını yiyenlere karşı sonuna kadar mücadeleye devam edeceğini vurgulayan Özkoç, “Demir kapılar bugün kapanabilir ama milletimiz sandıkta o demir kapıları açacak ve bu kurumlar tekrar milletine hizmet eden kurumlar haline gelecek. Bunun için ne diyoruz? Millet iradesi diyoruz. Bunun için ne diyoruz? Derhal seçim diyoruz. Bu niçin daha yoksullaşmadan, devletin bütün kurumları yozlaşmadan derhal seçim diyoruz.” dedi.
“Süleyman Soylu'dan hesap sorulacak”
Konuşmasında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu da eleştiren Özkoç, şu ifadeleri kullandı:
Bir tetikçi hemen hiç durmamış cevap vermiş. Bu tetikçi devletin bakanlığı diye bir bakanlıkta, özellikle İçişleri Bakanlığında oturuyor. Bu tetikçinin bugüne kadar işlediği suçlar, artık devletin kendisi içerisinde bir sorun teşkil etmeye başlamış. Şimdi İçişleri Bakanlığında oturan Süleyman, tetikçi Süleyman şöyle diyor. Sezgin Baran Korkmaz'ı yurt dışına kaçışına yataklık eden tetikçi Süleyman…
Mersin Limanı’na gelecek olan 4,9 ton kokainin Mersin Limanı’ndaki teslim alan alıcısını 1,5 yıldan beri inatla yakalanmayan tetikçi Süleyman… Mafyadan 10 bin dolar alan rüşvetçiyi suç işleyerek bugüne kadar devletin birimleriyle kendisinin de kullandığını ifade edip, itiraf eden tetikçi Süleyman…
Uyuşturucu baronlarına, kara para aklayanlara, örgüt, mafya liderlerine Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını veren tetikçi Süleyman… Kendisi suç unsuru haline gelen tetikçi Süleyman…
Sen sıranı bekle. Gün gelecek devletin bağımsız adli makamlarında, mahkemelerinde bağımsız savcılarında ‘gel buraya Süleyman' diyecekler. ‘Gel buraya. Bu devleti uğrattığın itibarı, mafya liderleriyle beraber yaptığın işbirliğini, kara para aklayıcılarıyla yaptığın işbirliğini, onları yurt dışına kaçırmanı; dünyadaki kara para aklayıcılarına, örgüt liderlerine Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını verecek kadar kararttığın gözünü; gel buraya tetikçi Süleyman, bize hesap ver' diyecekler. Sen bugünden kendini o güne hazırla. Senin muhatapların benim yukarıda saydıklarımdır, bizim muhatabımızsa milletimizdir. Gün gelecek, hesap sorulacak.
“Suriye Halk Meclisi'nin açıklaması hadsiz”
Özkoç, Suriye Halk Meclisi'nin Hatay’ın Türkiye’ye katılmasının 82’nci yılında “Hatay’ı geri almak için her şeyi yapacağız” açıklamasının sorulması üzerine, şu yanıtı verdi:
Suriye Halk Meclisi, ‘Hatay’ı geri alacağız' gibi hadsiz bir açıklama yapmış, hadsiz bir açıklama yapmış. Eğer yeteri kadar ülkenizin itibarını koruyamazsanız, ülkenizi doğru temsil edemezsiniz, içeride ve dışarıda düşmanlarınıza karşı koruduğunuz ve bugün bu ülkeyi temsil yetkisini alan bir hükümet olarak kendinizi küçük duruma düşünürseniz, dışardan birileri havlamaya başlar. Tehdit etmeye başlarlar.
Ama Suriye başta olmak üzere, siz Türkiye’yi ne sanıyorsunuz? Türkiye sadece Recep Tayyip Erdoğan’dan mı mevcut? Türkiye sadece geçici olarak cumhurbaşkanlığı sistemi diye ucube bir sistem ve onların temsilcilerinden mi mevcut Türkiye?
Türkiye’de kuruluşundan bugüne kadar milletiyle ve devletiyle iç içe geçmiş Cumhuriyet Halk Partisi var. Türkiye’de vatanını ve milletini seven AKP’nin dışında Millet İttifakı var. Türkiye’de sizlerin, her birinizin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sınırları içerisine aymazlık yaparak girdiğiniz gün size haddinizi nasıl bildirdiyse Türkiye Cumhuriyeti o kuruluş aşamasında, 100 yıl sonra da hak ettiğiniz gibi haddinizi bildirir.
Herkes kendi yerinde otursun, herkes kendi sınırları içerisinde kendi görevlerini yapmaya devam etsin. Türkiye Cumhuriyeti sahipsiz değil, onun sahibi Türkiye’de yaşayan yurttaşlarımızdır. Onun sahibi bu ülke için, bu bayrak için, bu vatan için kanını akıtan şehitlerimiz. Onun sahibi Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğini Mustafa Kemal Atatürk’ün emanet ettiği Türkiye Cumhuriyetinin gençliğidir.