Bu dünyadan bir Uğur Mumcu geçti
Ankara'daki evinin önünde 1993'te bombalı suikast sonucu hayatını kaybeden araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu, köşe yazılarında Türkiye'de ve dünyada yaşanan olaylara ışık tutuyordu. Suikastı, İBDA-C ve Hizbullah gibi örgütler üstlense de aradan geçen 29 yıla rağmen cinayetin üzerindeki sis perdesi aralanamadı.
Mumcu, ölümünün 29. yıl dönümünde Halk TV'de yayınlanan Serhan Asker'le Görkemli Hatıralar programında eşi Güldal Mumcu'nun anlatımıyla anıldı.
Programa Uğur Mumcu'nun yazılarını yazdığı daktilosu ile gelen Güldal Mumcu, usta gazeteci ile ilgili şunları anlattı,
"Bu daktilosu Uğur'un bilgisayar çıkmadan önce kullandığı daktilo. Önce bunda yazıyordu. Evde yazdığı yazılarda, çıkmadan önce 'bir göz atar mısın?' diye bana veriyordu yazıları. Ben de bir vatandaş, bir okuyucu olarak okuyup, varsa imla hataları düzeltip, eğer ben anladıysam herkes anlar deyip onu yolcu ediyordum gazeteye.
Daha sonra yazılar gazeteye gitmeden de yazmaya başlandı. Biliyorsunuz bilgisayar ortamına geçildi. İlk bilgisayar, hatırlayan vardır herhalde commodore 64 diye küçük bir bilgisayar vardı. Şimdiki bilgisayar ve sistemlere bakılınca oldukça ilkel bir bilgisayardı ama Uğur'u çok mutlu etmişti. Çünkü yazıları yazabiliyor, düzeltebiliyor her bir şeyi gayet kolaylıkla yapabiliyordu. Ondan sonra bir aşama daha yükseğe çıkıldı. Bir bilgisayar daha oldu. Yeni bilgisayar sistemlerini göremedi. Görmeyi çok isterdi eminim. Görseydi çok mutlu olurdu. Çünkü teknolojiye bilime çok meraklıydı. İlim bilim elektronik gazetede ilerlemek onu en çok mutlu eden şeylerdi. "
Uğur Mumcu suikasti olduğunda 19 yaşında üniversite 1. sınıfta öğrenci olduğunu dile getiren Alper Taşdelen şunları söyledi:
"Büyük bir Atatürkçü, büyük bir hocayı anıyoruz. Hepimizin yetişmesinde, öğrenmesinde Uğur Mumcuların, Muammer Aksoyların, Ahmet Taner Kışlalıların emekleri çok fazla. Atatürkçülüğü onlardan öğrendik. Tam bağımsız Türkiye'nin ne demek olduğunu, bilimin, aklın ne demek olduğunu, Atatürk felsefesinin ne demek olduğunu onlardan öğrendik. Bu nedenle Uğur Mumcu'yu Çankaya'da Anıtkabir'in hemen yanı başında anıyor olmak bizim için çok büyük bir gurur vesilesi. O cenaze töreninde ben Mülkiye 1. sınıf öğrencisi olarak ordaydım yüzbinler gibi. "
Uğur Mumcu'nun mesai arkadaşı gazeteci Mustafa Balbay usta gazeteciyi şöyle anlatıyor;
"Üniversite bittikten sonra İzmir'de 3-4 gazeteci arkadaş bir araya geldik. Atilla Sertel vardı Hakan Kara'yı da anımsıyorum, Nebil Özgentürk vardı. 'İleride gazeteci olarak kime benzemek istiyorsun?' sorusu üzerine kendi aramızda konuşuyorduk. Her kes istisnasız 'Uğur Mumcu' demişti. Bizim mesleğe atılırken en büyük idolümüzdü. Ardından 1986 yılıydı, Uğur Mumcu'nun yazlığı Ayvalık'taydı. O zaman teknoloji bu kadar gelişmemişti. Benim de ilk maaşımla aldığım bir Erica daktilom vardı. Uğur Mumcu bazen Ayvalık'tan telefonla yazdırırdı yazılarını ben de telefonla alırdım yazıları. O tank gibi daktilonun sesini bastıran Uğur Mumcu'nun sesi hâlâ kulaklarımda.
Biz uğur Mumcu'yu anmaktan öte hem yaşadığını kanıtlamak, yeni kuşaklara aktarmak ve bu ülkede gerçeği arayanların tükenmeyeceğini göstermeliyiz. Güldal Mumcu'nun İçimden Geçen Zaman kitabında da yer alır Uğur Mumcu nasıl öldürüleceğini bile biliyordu, sadece zamanını bilmiyordu. Buna rağmen gerçeğin peşinden koşmaya devam etti, buna rağmen inatla Türkiye'nin en ciddi en çetrefilli konuları üzerinde durmaya devam etti.
Uğur Mumcu'nun Güldal Mumcu'ya aşkı başkaydı tabi ama Uğur Mumcu gerçeğe aşıktı. Onulmaz bir gerçek mücadelecisiydi. Uğur Mumcu bugün 80 yaşında o nedenle bu yıl 80'inci yaşını analım diye öneriyorum."