AYM’nin ‘kötü muamele’ kararı verdiği polis, emniyet müdürü yapıldı
Gezi Parkı eylemleri sırasında polisin attığı gaz fişeğiyle yaralanan Aydın Aydoğan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hakkında 2013’te suç duyurusunda bulunduktan sonra polisler tarafından evinin yakınlarında gözaltına alınmış, gözaltında kötü muameleye maruz kaldığını savunmuştu. AYM takipsizlik kararı verilerek kapatılan dosyada polislerin ‘kötü muamele yasağını’ ihlal ettiğine hükmetmişti.
Diken'den Canan Coşkun'un haberine göre, AYM, Nisan 2022’de verdiği kararda, polisler hakkındaki kapatılan dosyanın yeniden açılmasını ve ihlal nedenlerini ortadan kaldıran bir karar verilmesi gerektiğini belirtmişti. Aydoğan’a ayrıca 45 bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmetmişti.
17 Aralık’ı kapatan savcıya emanet
AYM’nin kararı gereği, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için kapatılan dosya Bakırköy başsavcılığı tarafından yeniden açıldı. Dosyanın savcısıysa dönemin bakanları Muammer Güler, Zafer Çağlayan ve Erdoğan Bayraktar’ın çocukları, eski Halkbank genel müdürü Süleyman Aslan ve Rıza Sarraf’ın aralarında bulunduğu 53 kişi hakkındaki dosyayı takipsizlik kararıyla kapatan dönemin savcısı şimdinin başsavcı vekili Ekrem Aydıner.
Emniyet polislerin adresine ‘ulaşamamış’
Savcı Aydıner, yakalama tutanağında imzası bulunan polisler Kenan Şaban Süzgün, Vural Duran, Hafız Osman Güven, Selim Kop, Hakan Eser ve Mustafa Ünver’in görev yerlerinin bildirilmesi için 14 Kasım 2022’de İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne yazı gönderdi. Emniyet, 16 Kasım’da Aydıner’e yolladığı cevapta polislerin adres bilgilerine ulaşamadığını belirtti. Yazıda, polislerden Kenan Şaban Süzgün’ün Teftiş Kurulu Başkanlığı’nda görevliyken 1 Kasım 2022’den itibaren Yozgat İl Emniyet Müdürü olarak atandığı kaydedildi. Selim Kop’un Trabzon’da, Hakan Eser’in de Kayseri’de görevlerine devam ettiği aktarıldı. İfadesi alınan polisler arasında eski Bahçelievler Emniyet Müdürü Süzgün yer almadı.
Polislerden Selim Kop, 23 Aralık’ta verdiği ifadede “Olayın üzerinden uzun süre geçtiği için konuyu hatırlamıyorum” dedi. Polis Vural Duran da 12 Aralık’ta verdiği ifadede ‘olayı ve kendinden başka hangi polislerin görevli olduğunu hatırlamadığını’ söyledi ve şunları anlattı:
“Hatırladığım kadarıyla o gün bomba yüklü bir araç ihbarı alınmıştı. O yüzden güvenlik önlemi alınarak yollar trafiğe kapatılmış, ihbara konu aracın bulunduğu yerin çevresi çok sayıda polis tarafından çembere alınmıştı. Bu şahsın orada görevlilerin resimlerini çektiğini, olay yerine girmeye çalıştığını, engellemeye çalışan polis memurlarına zorluk çıkarttığını, bu yüzden kendisini gözaltına aldığımızı hatırlıyorum. Ben doğrudan gözaltı yapmadım. Şahsa müdahalede de bulunmadım. Zaten olay yerinde ilçe emniyet müdürümüz ve sorumlu il emniyet müdür yardımcımız da vardı. Ben sadece şahsın ekiple birlikte ilçe emniyet müdürlüğüne götürülmesinde görev aldım.”
Neden ifade verdiğini anlamamış
Aydoğan ile ‘en ufak bir teması olmadığını’ savunan Duran, Aydoğan’ın olay yerinde ve karakolda da kötü muameleye maruz kaldığına tanık olmadığını iddia etti. Aydoğan’a karşı ‘zorluk çıkardığı için zor kullanılmış olabileceğini’ öne süren Duran, şunları aktardı:
“Şu an neden bu konuda ifademe başvurulduğunu anlayabilmiş değilim. O tarihte benden başka ekipte kimlerin görevli olduğunu hatırlamıyorum. Benim yanımda ekipte görevli olan diğer arkadaşlarım da aynen benim gibi sadece şu şahsın emniyet müdürlüğüne götürülmesinde görev almıştır. Onların da şahsa herhangi bir teması olmamıştır.”
Tutanak doğru ama değil
Polisler Hafız Osman Güven ve Mustafa Ünver de Aydoğan’ın gözaltına alınmasıyla ilgili yakalama tutanağının doğru olduğunu, ancak tutanağın ‘sanki Aydoğan’ı kendilerinin yakaladığı’ şekilde düzenlendiğini ancak durumun böyle olmadığını iddia etti. Polis Güven, 14 Aralık’ta verdiği ifadede, Aydoğan’ın Bahçelievler Emniyet Müdürlüğü’ne götürülüp teslim edilmesi sırasında muhattap olduğunu öne sürdü. Güven, kendisinin ve ekip arkadaşlarının Aydoğan’a herhangi bir fiziki müdahalede bulunmadığını iddia ederek “Yakalama tutanağını biz de imzaladık. Tutanak doğrudur, fakat tutanakta sanki yakalama işlemine bizzat katılmışız gibi ifade yer almış” dedi. Polis Mustafa Ünver de 21 Aralık’ta verdiği ifadede polis Güven ile aynı şeyleri söyledi.
İsmiyle hitap ettiler
Aydın Aydoğan da yaşananların ardından verdiği şikayet dilekçesinde, olay günü olan 13 Aralık 2017’de kahvaltılık almak için evinden 1 kilometre uzaklıkta bulunan Bahçelievler’deki markete gittiğini aktardı. Aydoğan’ın anlatımına göre, aracıyla ilerlerken önünde bir araç durdu. İçinden çıkan iki sivil giyimli kişi polis kimliklerini göstererek Aydoğan’a ismiyle hitap etti ve kendilerini takip etmesini, birlikte emniyete gideceklerini söyledi. Önde polisler, arkada Aydoğan ilerlerken bir kalabalığa denk geldiler. Polisler, Aydoğan’a burada işleri olduğu için beklemesini, birlikte karakola geçeceklerini söyledi. Kalabalıktaki insanlardan bombalı araç ihbarı olduğunu öğrenen Aydoğan, gerekli olabileceğini düşünerek kendisini kalabalığa getirerek güvenlik çemberinin içinde bulunan polislerin fotoğrafını çekti. Bu sırada polislerden biri Aydoğan’ın fotoğraf çektiğini gördü, arkasından da biri ağzını kapatarak kafasına vurdu ve küfretmeye başladı. Aydoğan’ın iddiasına göre, arkasından ağzını kapatan kişi “Seni tanıyorum” diyordu.
Ters kelepçe takıldı
Önünde bulunan polislerin de kendisine vurmaya başladığını aktaran Aydoğan, ağzını kapatan ve hakaret eden polisin kendisini İstanbul Emniyet müdür yardımcısı olarak tanıttığını söyledi. Polisler tarafından yere düşürüldüğünü ve yerdeyken karnına ve sırtına tekme atıldığını belirten Aydoğan, olay yerindeki insanların tepkisi üzerine şiddetin durduğunu ve ters kelepçe takılarak gözaltına alındığını söyledi.
‘Canını ben alacağım’
Aydoğan, polis aracına bindirildikten sonra, kendini emniyet müdür yardımcısı olarak tanıtan kişinin talimatıyla fotoğrafının çekildiğini belirtti. Daha sonra bu rütbeli polisin diğer polislere “Bunun canını almayın, gelip ben alacağım” dediğini aktaran Aydoğan, kendisi hakkında terörden işlem yapılması talimatı verildiğini anlattı.
Aydoğan, Bahçelievler’deki Kocasinan Polis Merkezi’ne götürüldüğü ve burada bir odada akşam saat 19:30 sularına kadar ters kelepçeyle tutuldu. Memurlardan kelepçeyi gevşetmelerini isteyen Aydoğan’a su verilmedi, tuvalete gitmesine ve ailesine haber vermesine izin verilmedi. Akşam saat 20:00 civarında “Herkes toplansın, rütbeliler geliyor” diye bağrışma sesleri duyduğunu aktaran Aydoğan’ın anlatımına göre, biraz sonra odanın kapısı açıldı ve emniyet müdürlerinden biri kalabalık bir grupla odaya girdi. Müdür, Aydoğan’ın boynunu sıkarak “Sen kimsin cumhurbaşkanını şikayet ediyorsun” dedi ve “Adaleti sağlıyoruz” diyerek vurmaya başladılar.
‘Yüzüne vurmayın’
Rütbeli polisin “Sağlam vurun ama yüzüne vurmayın” dediğini aktaran Aydoğan, özellikle sırtına ve karın boşluğuna vurulduğunu söyledi. Sandalyeyle birlikte devrilen Aydoğan, yerden kaldırıldığı sırada çenesine rütbeli polis tarafından yumruk yedi. Bu nedenle üst diş protezi kırıldı. Testislerine de vurulduğunu anlatan Aydoğan, polislerin kendini ailesine zarar vermekle tehdit ettiğini, rütbeli polisin de Erdoğan hakkındaki şikayetini geri çekmesini söylediğini aktardı.
‘Darp yoktur’ raporu verildi
Akşam saat 23:00’e kadar ters kelepçeyle tutulduğunu anlatan Aydoğan, daha sonra sorgu odasına alındığını, burada polislerin kendisine hazır bir ifade metnini imzalamaya zorladığını söyledi. İfade metninde kendisinin bombalı araçla ilişkilendirilmeye çalışıldığını belirten Aydoğan, metne imza atmadığı için darp edildiğini söyledi. Geceyarısı asayiş büroya teslim edildiğini anlatan Aydoğan, eşine ancak o saatte haber verebildiğini, tuvalete gidebildiğini ve su içtiğini söyledi. Aydoğan, ertesi sabah önden ve profilden fotoğraflarının çekildiğini, parmak izinin alındığını aktardı. Daha sonra Bahçelievler Devlet Hastanesi’ne götürülen Aydoğan’a ‘darp yoktur’ raporu verildi. Savcılığa sevk edilen Aydoğan, buradan serbest bırakıldı.