Akşener ve Soylu arasında polis polemiği

Akşener ve Soylu arasında polis polemiği
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in grup toplantısında Emniyet Teşkilatı'na ilişkin ifadelerine İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'dan yanıt geldi. Soylu, "Türkiye’nin bugünkü huzur ortamında sadakat ve fedakarlıklarıyla katkısı büyük olan Emniyet Teşkilatımızı istismara, 15 Temmuz öncesi gibi kendisini "müstakbel başbakan" atayan Zafiyet Hanım da katılmış" dedi.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İYİ Parti lideri Akşener'in bugün gerçekleşen grup toplantısında Emniyet Teşkilatı'na yönelik kullandığı ifadelere sosyal medya hesabından yanıt verdi.

Akşener bugünkü konuşmasında, "Değerli polis kardeşlerim; Birikimlerinize, haklarınıza, emeklerinize, ve huzurunuza yönelen tehditlerin farkındayız. Sizler; Vatanınıza ve milletinize karşı vazifenizi yapmak istiyorsunuz, farkındayız. Hak ettiğiniz koşullarda çalışmak istiyorsunuz, farkındayız. Fedakârlıklarınızın ve emeğinizin, karşılığını görmek istiyorsunuz, farkındayız. Ama Ak Parti iktidarı, sizleri ve teşkilatınızı, milletimiz onlara karşı ses çıkarttığında, karşısına dikebilecekleri, bir sopa konumuna indirgemek istiyor. Sizleri kendi iktidarlarının önüne, bir kalkan yapmak istiyor. Üstelik en doğal haklarınızı da, sizlere bir lütufmuş gibi sunuyor. " demişti.

Soylu ise Akşener'e, "Türkiye’nin bugünkü huzur ortamında sadakat ve fedakarlıklarıyla katkısı büyük olan Emniyet Teşkilatımızı istismara, 15 Temmuz öncesi gibi kendisini "müstakbel başbakan" atayan Zafiyet Hanım da Katılmış. Yapmak istediğin şey, bir FETÖ senaryosu Başaramayacaksın Zafiyet Hanım" yanıtını verdi.

Akşener ne demişti?

Grup toplantısında konuşan Akşener, Emniyet Teşkilatı'na ilişkin şunları söylemişti:

"Devlet, kurumlarıyla devlettir. Ve bir devletin kurumsal yapısını oluşturan, yegâne unsur da, düzendir. Düzenin olmadığı bir devlet anlayışında, Kamu, yani millet, ne refaha, ne huzura, ne de mutluluğa kavuşamaz.

İşte bu nedenle; kamu düzenini kurmak, korumak ve sürdürmek, bir devletin, vatandaşlarına dair, en büyük sorumluluğudur. Demokrasi ile işlenen, Anayasa ile güvence altına alınan, Ve kurumlar vasıtasıyla, uygulamaya konulan, tüm hak ve hürriyetlerimiz; ancak ve ancak, devletin kurduğu düzen içerisinde güvende olabilir. Nitekim, demokratik devletlerde güvenlik, aynı zamanda, insan haklarını korumak ve kamu düzenini sağlamak demektir. Çünkü özgürlükler ve insan hakları, sadece, güvenliği, huzuru ve kamu düzenini, sağlamış bir devlette uygulanabilir. Devletin, hafızasıyla, birikimiyle ve kurumsal yapısıyla kurduğu bir düzen; Hem, vatandaşların, hak ve özgürlüklerini, kullanabileceklerine inanmasını, yani asayişin sağlanmasını, hem de devletin, bu inancın yaygınlaşması için, fiziki tedbirler almasını, yani, emniyetin sağlanmasını içerir. Yani bir devletin iç işleyişini, temelde, asayiş ve emniyet oluşturur. Bugün dünya; Savaşın, çatışmanın, salgın hastalıkların, ve göç dalgalarının kıskacında, âdeta güvenli ülkeler ve güvensiz ülkeler olarak, ikiye ayrılmış durumda.

Devletlerin, güvenliği sağlama kapasiteleri; Toplumların, huzurlu bir geleceği inşa etmelerinde, ve ülkelerin, kalkınma hamleleriyle refaha ulaşmalarında, dün olduğu gibi bugün de, bir ön koşul olmaya devam ediyor. Kamu yönetimimiz içindeki, en köklü kurumlardan biri, hiç şüphesiz, İçişleri Bakanlığıdır. Bu kurumun temel görevi, memleketimizin iç güvenliğini ve asayişini sağlamak, kamu düzenini, yani vatandaşımızın, hakkını-hukukunu korumaktır. Bu kutsal görev çerçevesinde, Emniyet Teşkilatı mensuplarımız, Terörle mücadeleden, cinayetlere, uyuşturucu ile mücadeleden, suç örgütlerine kadar, birçok alanda, büyük fedakârlıklar yaparak, gecelerini gündüzlerine katarak çalışıyorlar. Allah onlardan razı olsun.

Değerli dava arkadaşlarım; Peki polis kardeşlerimiz, gösterdikleri bu fedakarlığın karşılığında, neyle karşılaşıyorlar? Her gün, dahada ağırlaşan çalışma koşullarıyla, siyasi baskılarla, ve mobingle karşılaşıyorlar. Kendilerini sürekli ezmeye çalışan, kirli bir düzenle karşılaşıyorlar. Bunun sonucunda da; istifalar, ve her duyduğumuzda canımızı yakan, intihar vakaları, her geçen gün daha da artıyor. Peki, bu vahim durum karşısında, Bay Kriz ve “usta” İçişleri Bakanı ne yapıyor? Hiçbir şey… Her konuda olduğu gibi, bu konuda da, kulaklarının üzerine yatarak, hiçbir sorun yokmuş gibi davranarak, intihar eden evlatlarımızın, bir değeri yokmuş gibi, umursamaz tavırlar takınarak, kendi kurdukları kirli düzeni, sürdürmeye aynen devam ediyorlar.

Bu doğrultuda, ilk olarak; Emniyet Teşkilatı’mızın birikimine saldırıyorlar. Biliyorsunuz, kapatılan Polis Akademisi’nden hâlâ bir ses yok… Bir rütbeli memur, 4 yılda yetişirken, bugün, 6 aylık hızlandırılmış programlarla, komiser yardımcısı rütbesi veriliyor. Böylece Emniyet Teşkilatı’nın geleceğini, yetersiz ve donanımsız kadrolara teslim ediyorlar. Aidiyet duygusu oluşmayan, mesleği benimsemeyen, ve daha da acısı, mesleki yetkinliklerden yoksun kadrolarla, Emniyet Teşkilatı’nın, birikimini sömürüyorlar. Her yerde olduğu gibi, burada da, liyakatin yerini, torpilin aldığı atamalarla, Teşkilat mensuplarımızın, haklarına giriyorlar.

İkinci olarak; Emniyet Teşkilatı’mızın, emeğini sömürüyorlar. Sözde getirdikleri, 8/24 çalışma sistemiyle ilgili, hâlâ bir ilerleme yok… Aradan 2 yıl geçmesine rağmen, polislerimiz hâlâ, “12/24” ve “çakma 12/36” diye ifade edilen sistemlerle, görevlerini yapmaya, devam etmek zorundalar. Bu uygulamanın sonucunda da, polislerimiz, 657 sayılı devlet memuru kanuna tabii olan, diğer memurlardan, ortalama 2040 saat, daha fazla çalışıyor. Üstüne üstlük, bu çalışma saatleri; Aile yaşam kalitesini, ve iş tatminini düşürüp, tükenmişlik hissini, ve psikolojik rahatsızlıkları da beraberinde getiriyor.

Üçüncü olarak; Emniyet Teşkilatı’mızın, hakkına giriyorlar. Her seçimde verdikleri, 3600 ek gösterge sözünde, hâlâ bir gelişme yok… Yıllardır, büyük bir özveri ile çalışan, teşkilat mensuplarımız; Emekli olduklarında, yarıya düşen maaşlarıyla, hayatlarını sürdüremedikleri için, özel sektörde, zor koşullar altında, çalışmak zorunda kalıyorlar. Bu durum, ne vicdana, ne hakka, ne de adalete sığmaz.

Son olarak da; Emniyet Teşkilatımızın, zaten Ak Parti iktidarında iyice azalan, huzuruna göz diktiler. Biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde, 17 Mart’ta, bu arkadaşlar; çıkarttıkları bir genelgeyle, yeni tayin sistemi getirdiler.

Bu sisteme göre; Mevcutta, doğu ve batı olarak, 2’ye ayrılan tayin bölgeleri; Kendi içerisinde de, 2’şer bölgeye ayrılarak, toplamda 4 bölgeye çıkarıldı. Bu sözüm ona sistem ile, artık bir polis kardeşimiz; meslek hayatı boyunca 4 defa, zorunlu olarak tayin edilecek. Üstelik yeni yönetmelikte; Atama sisteminin kanayan yarası olan, ipka’ya dair de, adil ve objektif bir düzenlenme bulunmuyor.

Değerli polis kardeşlerim; Birikimlerinize, haklarınıza, emeklerinize, ve huzurunuza yönelen tehditlerin farkındayız. Sizler; Vatanınıza ve milletinize karşı vazifenizi yapmak istiyorsunuz, farkındayız. Hak ettiğiniz koşullarda çalışmak istiyorsunuz, farkındayız. Fedakârlıklarınızın ve emeğinizin, karşılığını görmek istiyorsunuz, farkındayız. Ama Ak Parti iktidarı, sizleri ve teşkilatınızı, milletimiz onlara karşı ses çıkarttığında, karşısına dikebilecekleri, bir sopa konumuna indirgemek istiyor. Sizleri kendi iktidarlarının önüne, bir kalkan yapmak istiyor. Üstelik en doğal haklarınızı da, sizlere bir lütufmuş gibi sunuyor. Ben, bu kürsüden sizlere; Devletimizdeki yerinizi ve öneminizi iyi bilen bir insan olarak,

Eski bir bakanınınız olarak, İYİ Parti’nin Genel Başkanı, ve Allah nasip eder, milletimiz de takdir ederse, Türkiye’nin müstakbel başbakanı olarak, söz veriyorum: Buna asla izin vermeyeceğiz! Kahraman Türk Polisi’nin değerini, sadece şehit olduğunda bilen, bu köhnemiş zihniyeti mutlaka değiştireceğiz! Emin olun çok az kaldı! Sizler için 3600 ek göstergeyi çıkartmak da, inşallah bize nasip olacak!"