Akşener: Kimsenin iktidarın değirmenine su taşımasına müsaade edemeyiz
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında gündemi değerlendiriyor. Akşener grup toplantısında alkışlar ile karşılaştı. Akşener, "Çok teşekkür ederim ama ben alışık değilim. Çok heyecanlı oldum" dedi.
Satırbaşları ise şöyle:
"Biliyorsunuz geçen hafta 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü'ydü. Nevin Hanımın şikayetçi olduğu bir konu vardı. Sigorta şirketlerinin otizmi sigorta kapsamına almadığını söylemişti. Demir Sigorta'nın saygıdeğer genel müdürü, Nevin Hanımın konuşmasından sonra bu uygulamayı öğrendiğini söyleyip şirketin artık otizmli çocukları da sigorta kapsamına alacağını müjdeledi. Farkındalık yaratmak işte tam da budur. Bu vesilesiyle hem şirket yönetime hem de Nevin hanıma teşekkür ediyorum.
Siyaset olanı bileni okuyabilme, gerçeği görebilme ve gösterebilme sanatıdır. Yaşananları doğru analiz etmek yetmez, akıntıya karşı kürek çekmeyi de gerektirir. Son üç buçuk yılda yaşadıklarımızı hatırladıkça bize koltuk hesabıyla değil millet ve demokrasi hesabıyla siyaset yaptıran Cenabı Allah'a şükürler ediyorum. En büyük gücümüz milletimize asla yalan söylememek, hakikatin izinden asla ayrılmamaktır. Bu bizim için pek seçenektir.
Bugün vesayete kafa tutuyormuş gibi duranlar dün 28 Şubat'ta masaların altında saklananlar dün biz yine aynı yerdeydik. Geçtiğimiz hafta sonu yaşadığımız olaydaki gibi kim ne düşünür ya da kimi kızdırırız diye düşünmeden hakkın ve hakikatin yanında durduk. Son dönemde bir modadır gidiyor. Gece vakti ortalığı karıştırma modası. İstifa eden bakan mı dersiniz, görevden alan bürokrat mı, fesih edilen anlaşma mı dersiniz... Uykusu kaçan acaba ne yapsam da ortalığı nasıl karıştırsam diye iş başına geçiyor, bedelini ödemek maalesef milletimize düşüyor. Bu modanın son örneği olarak 104 emekli amiral bir bildiri paylaştılar. İktidar, darbe edebiyatıyla 4 gün daha milletin dertlerini konuşmaktan kurtuldu. Salı günleri partisinin meclis grubunda konuşacak konu bulmakta zorlanan küçük ortağa malzeme çıktı. Hani millet iradesinin gasp edildiği, getirdikleri kanun reddedildi ya. Yeniden görüşmeye açılan o kanunla ilgili tutumlar, konuşmalar, farkındalık ortadan kalktı. Bunun bir milli irade gaspı olduğunu konuşan var mı? Yine milletimiz kaybetti, Türkiye kaybetti.
Son 60 yılda 9 darbe, post modern darbe, muhtıra ve e-muhtıra görmüş bir millet olarak bazı hassasiyetlerimiz var. Bu yüzden Türkiye'ye dair endişeleri olanların bu endişeleri usulünce, zamanını ve zeminini doğru ayarlayarak dile getirmeleri çok önemlidir. Hele ki ülkesine yıllarca hizmet etmiş, çok kritik makam ve mevki bulunmuş olanların bu konuda çok daha sorumlu davranmaları gerekir. Her itiraz edeni hainlikle, teröristlikle, darbecilikle suçlayıp buradan siyaset devşirmeyi alışkanlık haline getirmiş bir zihniyet yönetiyor. Bu çarpık zihniyet, işler istediği gibi gitmeyince AYM'yi kapatma yeltenecek kadar şımarık, koltuğu tehlikeye girince Cumhuriyet'in kurucu değerlerini tartışmaya açacak kadar şuursuz. İktidiarını korumak için milleti birbirine düşürecek kadar zalim bir zihniyet. Dolayısıyla milletini düşünen herkesin bu durumun bilinci, sorumluluğu ile hareket etmesi gerekir.
Türkiye'nin bunca sorunu varken iktidar kendi hesabına düşüp milletimize sırtını dönmüşken, milletimiz siyasetçilerden sorunlarına çözüm üretmesini açıkça talep ediyorken ve Cumhur İttifakı'nın oyları her ay düşerken kimsenin çıkıp da iktidarın değirmenine su taşımasına müsaade edemeyiz. Kimse de kusura bakmasın. Yapanlar karşılarında önce bizi bulurlar. Biz söz de karar da milletindir diyenleriz. Dün 28 Şubat karanlığında da bu böyleydi. 27 Nisan gecesi de bu böyleydi. Bugün de böyleydi. Vesayetin üniformalısına da, cüppelisine de, lacivert takımlısına da her zaman karşı durduk durmaya da devam edeceğiz.
Geçen hafta Konya'da geçtiğimiz hafta sonu da Hakkari'deydik. İktidardakiler milletimizin sorunlarına kulaklarını tıkayıp, gönüllerini kapasalar da biz il il, ilçe ilçe milletimizi dolaşmaya devam ediyoruz. Hakkari'de kapanan sınır kapıları yüzünden ticaret durmuş, vatandaş şikayet ediyor. İş bulamadığı için oğullarımızın kızlarımızın gençliği heba olmuş, AK Parti'ye oy verenin durumu aynı. Bir eczacı kardeşime sordum. Askıda mama kampanyası burada da var mı dedim. Var dedi. Bir ayakkabıcı kardeşim, "İşimiz hiç yok şu saate kadar siftah yapmadım. Artık dayanacak gücümüz kalmadı" dedi. Bu insanlarımızın derdine çare sunan yok. Darbe olur mu olmaz mı tartışması bebek mamasını askıdan indirmiyor. Amirallerin rütbesi sökülsün mü sökülmesin mi polemiği çaresiz gençlerimize iş bulmuyor. Böyle devlet yönetilmez sayın Erdoğan. Anlamsız polemiklerle uğraşacağına Piraye'yi ve Hasan'ı dinle. Mağdur edebiyatından siyaset devşirmeye çalışacağına, bugün yarın dükkanı kapatacağım diyen Hasan kardeşimi dinle. İki yumruk arasına sıkıştırılmış çaresiz vatandaşlarımızı dinle. Hamasi konuşmalar yerine milletin sorununu çözecek işler yap. Bir kez olsun eşin, dostun, yandaşın yerine milletimize bir faydan olsun.
Milletimiz geçim derdinde kıvranırken bunlar dört gündür hala darbeci mi değil mi bunu konuşturuyorlar. Buna sebep olanları da, fırsat bilenleri de kınıyorum. Biz Hakkarili babaların feryadını konuşacağız. Biz Konyalı otizmli bir gencin annesinin "Evde bırakın yemeği ekmek yok ekmek" demesini konuşacağız. Hem Konya'da hem Hakkari'de aynı yoksulluk, aynı çaresizlik olamaz. Olamaz bu olmamalı. Sayın Erdoğan o sarayda gece nasıl uyuyorsun sen? Bunları çözme makamı sizsiniz. İnsanlarımız iş yerlerini kapatmak zorunda kalırken utanmadan yapılan şarkılı türkülü kongreleri konuşmaya devam edeceğiz. Ülkemizi dünyada birinci yapan beceriksiz yönetim anlayışını konuşacağız. Aşı sırasını bekleyen insanlarımızı konuşacağız. Biz inatla bunları konuşacağız.
Bize kızanlar, söylenenler olabilir. Duruşumuzu anlamayanlar, anlamak istemeyenler olabilir. Hatta ortağını kıskanıp bize saldıranlar olabilir. Biz biliyoruz ki millet iradesine sahip çıkmak öyle lafla olmaz. Mesela milletin meclisini yok sayarak milletin iradesine sahip çıkılmaz. Mesela sandık gelince, "Milletim, milletime hizmetkarım" diyenlerin seçimden sonra milleti maraba yerine koyarak hiç sahip çıkılmaz. Millet iradesine el uzatanların karşısında dimdik durarak çıkılır.
Nedense bu bildiri ile duruşumuza AK Parti değil küçük ortağı çok bozulmuş. Küçük ortak dünkü grup konuşmasında köpürdükçe köpürdü. AYM'den sonra hızını alamayıp yakında Deniz Kuvvetleri'nin kapanmasını isterse de şaşırmayın. Allah, Sayın Erdoğan'a sabır versin. Dün şerefsiz dediğine bugün mübarek deyip tutarsız söylemleriyle ülkeyi germekten başka fonksiyonu bulunmayan birinin üstünde gereğinden fazla durmak istemiyorum. Bu vesileyle, sayın Erdoğan'ı uyarmak zorundayım. Sakın ola, çok ciddi bir öfke problemi olan küçük ortağının dolduruşuna gelip bildiriyi yazanlara abuk subuk ceza verdirmeye kalkma.
Dün, küçük ortağın haftalık öfke nöbetinin hemen sonrasında, çok enteresan bir şey oldu. Çin Büyükelçiliği, Twitter’dan, beni ve Sayın Mansur Yavaş’ı tehdit etti. Çin Merkez Komitesi Türkiye Komiseri, fahri Çinli, Cinping Perinçek’in gayretleri yetmemiş olacak, bizzat Çin Devleti’nin kendisi, devreye girmiş. Neden? Çünkü bir süredir, iktidar ve küçük ortağını, Perinçek ve Çin’in esaretinden kurtararak, Uygur kardeşlerimiz için adım atmalarını sağlamaya çalışıyoruz. Çünkü, Türkistan’da yaşanan insanlık dramına susmadık, susmayacağız. Sosyal medyadan bir paylaşım yapmışlar.
Demişler ki; “Çin tarafı, herhangi bir kişi veya gücün, o güç biz oluyoruz, Çin’in egemenliğine ve toprak bütünlüğüne, herhangi bir şekilde meydan okumasına, kararlılıkla karşı çıkmakta ve bunu şiddetle kınamaktadır. Çin tarafı, haklı karşılık verme hakkını saklı tutmaktadır.” Bak sen hele… Perinçek’in patronu da, aynı küçük ortak gibi, çok kızmış. Perinçek’le iş tutanların hepsi, aynı durumda demek ki… Öncelikle belirtmek isterim ki; Bizim, herhangi bir ülkenin egemenliğiyle ilgili bir sorunumuz yok. Ama bizim, Çin’in, egemenlik adı altında, Uygur kardeşlerimize yaptığı zulümle ilgili, çok büyük bir sorunumuz var. Biz, “insan hakları diyoruz, adalet.” diyoruz. Biz, “Doğu Türkistan’daki Müslüman Türk’ün, namusuna uzanan, mabedine değen o eli çekin.” diyoruz. Biz, “Uygur Soykırımını Durdurun!” diyoruz. Bu kadar basit. Biz, bu meseleyi, sadece soydaşlarımız olduğu için değil, aynı zamanda, bir insanlık sorunu olduğu için önemsiyoruz. O nedenle bu kürsü, Doğu Türkistanlı bir evladımızın, tüm dünyaya gerçeği haykırabildiği tek kürsüdür. Bu kürsü, hakkın, hakikatin gür bir sesle dillendirildiği kürsüdür. Bu kürsü, Milletin Kürsüsü’dür!
Bizi saraydaki muhataplarınızla karıştırmayın. Bu tehditler bize sökmez. Biz bu mücadeleyi, bugün Türkiye’de bu kürsüden veririz, Yarın, gün gelip de iktidar olduğumuzda, uluslararası toplumu karşınıza diker, öyle veririz ama bu mücadeleden asla vazgeçmeyiz. Ve o pis elinizi, Uygur’un sinesinden çekene kadar da, mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Bunu böyle bilesiniz.
Aziz milletim; Bizim, uyduruk senaryolarla yazılmış, abuk sabuk, yapay gündemlerle işimiz yok. Biz nasıl daha çok üretiriz, Nasıl daha çok kazanırız, Nasıl daha huzurlu ve refah içinde yaşarız, onun hesabındayız.
Pandemi her birimize bir gerçeği, bir kez daha hatırlattı. Tarım, ülkelerin en büyük zenginliği. Sağlıklı ve yeterli gıdaya ulaşabilmek, önümüzdeki yıllarda çok daha değerli bir hale gelecek. İşte o nedenle biz, bugünden, o zamanların hesabını yapıyoruz. Dün ne kadar üretiyorduk, bugün ne kadar üretebiliyoruz ve yarın bu üretimi nasıl artırabiliriz, bunlar üzerine çalışıyoruz. Ak Parti iktidarları, maalesef son 19 yıldır, ülkemiz için kritik önemi olan bu konuyu ihmal etti. Önce insana yatırım yapmaları gerektiğini, bir türlü anlayamadılar. Fevkalade verimli topraklar üzerinde yaşıyoruz. Ama ne yeterince üretebiliyor, ne de üreten vatandaşımızı mutlu edebiliyoruz.
İşte size, bu konudaki en önemli örneklerden biri: Mevsimlik tarım işçilerimizin durumu. Yevmiyeci, konargöçer, yıl boyunca, oradan oraya çalışmaya giden emekçi kardeşlerimiz… En fazla 180-200 lira yevmiye almak için, aylarca evinden barkından uzakta kalan, garip emekçilerimiz. Onlar; sigortasız, kayıtsız, güvencesiz, işverenin ve başlarındaki çavuşların, dayıbaşıların insafına terk edilen vatandaşlarımız.
Onlar; bu ülkenin en mağdur, en yoksun gruplarından biri. Soframızdaki yemeğimizde, alın teri olan bu emekçilerimizin, tam sayısını bile bilmiyoruz. 1 buçuk milyon kişi olduklarını, ancak tahmin ediyoruz. Kalkınma Atölyesi Kooperatifi’nin verilerine göre, her ailede ortalama 7 çocuk var. Yani yaklaşık 200 bin aile. Çocukların çoğu okul çağında, ama maalesef okula gitmiyor, gidemiyor. 14, 15 yaşındaki çocuklarımız tarlada çalışıyor. Peki, temel insan hakkı olan içme suyuna, temiz suya erişimleri var mı? Yok. Barınma hakkı, banyo, tuvalet, hijyen imkanları, insana yakışır durumda mı? Hayır. Su; tankerlerden, plastik depolardan, bidonlardan sağlanıyor.
Barınma; naylon, bez ve branda çadırlar ile sağlanıyor. Neredeyse tamamı böyle. Çadırların yarısında elektrik yok. Gaz lambası veya fener ile aydınlatılıyor. Bazıları yılda 3-4 yere gidiyor. 1 buçuk, 2 ay sonra, tekrar başka bir yere gidiyorlar. Toplam çalıştıkları süre, yılda 200 günü geçmiyor. Peki, ne kazanıyorlar? Yevmiye, yetişkin için 80 lira, çocuklar için 40’la 60 lira arasında. Ailenin günlük geliri, 200 lira civarında. Yani, yıllık gelirleri, aile başına 40 bin lira, kişi başına da, 4500, 5000 lira ediyor. Dikkat edin, bu para aylık değil, yıllık. Yani, kişi başına günlük, 13-14 lira düşüyor. Yani bu vatandaşlarımız, Birleşmiş Milletler’in bütün dünyada yoksulluk sınırı saydığı, günlük 2 doların bile altında kazanıyorlar."
Akşener kürsüyü mevsimlik tarım işçisi Ali Kaplan'a bıraktı.
Akşener devam ediyor:
İktidara soruyorum. Bu ülkenin tarım emekçisinin Afrika ülkelerinden daha az gelire sahip olmasını nasıl oluyor içinize sindiriyorsunuz? Çocuklarının okuma, eğitim hakkı, insanca yaşama hakkı var. Sinemaya, tiyatroya, konserlere gitme hakkı var. Sosyal medyaya girme, dünyayı takip etme hakkı var. Siz nasıl böyle bir yoksulluğu reva görüyorsunuz. Yazıklar olsun size. Tarım işçisi kardeşlerim size söz veriyorum. İYİ Parti olarak iktidara geldiğimiz mevsimlik tarım işçilerimizi de unutmayacağız. Çavuş ve dayıbaşları dahil olmak üzere mevsimlik tarım işçilerini sigorta kapsamına alarak 5 yıl boyunca sigorta primlerinizi biz ödeyeceğiz. Geçmiş çalışmalarınızı belgelemeniz halinde geriye doğru borçlanma imkanı sunacağız. Geriye doğru faizsiz olarak vadelendireceğiz. Mobil barınma istasyonları kuracağız. Her haneye mutlaka temiz içme suyu hazırlayacağız. İlkokul ve okul öncesi için mobil okullar açacağız. Ortaokul ve lise için taşımalı eğitim sağlayacağız. Ev ekonomi eğitimleri vereceğiz. Gezi sinema ve kütüphane hizmetleri sağlayacağız. Tarımsal Risk ve Kaza Sigortası yapacağız. Kendinizi yalnız ve çaresiz hissetmenize engel olacağız. Kazancınızı aile başına en az asgari ücret düzeyine çıkaracağız. Kısacası soframıza getirdiğiniz ürünler için sizden helallik alacağız.
Çiftçilerimizin durumu nasıl? Bir dokun bin ah işit. Toprağı işleyip karnımızı doyuran çiftçimiz borç batağında. Ne ekim, dikim yapacak parası, ne de hayvanına verecek yemi var. Kendi kaynağı ile işletmesini çevirecek parası yok. Çiftçimiz borçla boğulurken, iktidar ithalat lobilerine teslim olmuş hatta esir olmuş. Türkiye'de tarım bitsin diye elinden geleni yapıyor. Çiftçimizin ocak ayı itibariyle bankalara borcu 143 milyar lira. Tarım Kredi Kooperatiflerine de 12 milyar borçları var. Çiftçimizin toplam borcu 200 milyar lirayı aşıyor.
Buradan Tarım Bakanı'na sesleniyorum. Çiftçi bu haldeyken ortalıkta bakanım diye gezmeye utanmıyor musun? Tarımla alakalası olmayan vasıfsız yönetim anlayışını hak etmiyor. Senin bakan olmadan önce yönetim kurulunda yer aldığın şirkette 100 bin Avro huzur hakkı alınıyormuş. Huzura bakar mısınız? Bir an önce git sayın Erdoğan'dan rica et seni huzura kavuştursun. Çiftçimizin de huzuru daha fazla kaçmasın.
Türkiye'nin kaynakları o beş müteahittin ayaklarına seriliyor. Ekonomide oluşan hasar ortada. Pandeminin etkisiyle de her sektör dertli. İktidar, kurumlar vergisini arttırıyor. Destek olacağına yeni yük getiriyor. Özel sektör nasıl küstürülür diye bir kanun çıkarın desenler ortaya ancak böyle bir kanun çıkar. Hakkıyla, helaliyle kazanmaya çalışana neden engel oluyorsunuz? Bir de üstüne utanmadan Kısa Çalışma Ödeneği'ni kaldırdılar. İşsizlik Fonu'na çok yüklenmişler. O fon babanızın fonu mu? Bu parayı kesince ne olacak? İşveren o kişileri çıkartacak. Yani o fondan neredeyse aynı para çıkacak. Sayın Erdoğan anladık devlet yönetmeyi bilmiyorsun, ekonomiden de anlamıyorsun. Allah aşkına matematik de mi bilmiyorsun? Böyle bir hesap kabiliyeti ülke mi yönetilir?
Türkiye’nin aşılamayacak sorunu yok. Liyakatli kadrolar ve akılcı bir yönetimle, Türkiye’nin üstesinden gelinemeyecek sorunu yok. Yeter ki devlet, ciddiyetle yönetilsin. Yeter ki devleti yönetenler, önce millet, önce memleket diyebilsin. Bu iktidar, kendilerini her makama getiren milletini unuttu. Unutmakla kalmadı, sadece kendi ikballerini sağlama almak için, bir de ucube sistem icat etti. Ve bu ucube sistemin Türkiye’yi 3 yılda getirdiği yer ortada…
Gelişmiş ülkelerde yüzde biri bulmayan, gelişmekte olan ülkelerde ise, yüzde 4’lerdeki enflasyon, Türkiye’de yüzde 16. Gelişmiş bazı ülkelerde faizler ekside, en yükseği yüzde 1, yüzde 1 buçuk. Türkiye’deyse faizler yüzde 19 oldu… Paramız pula döndü. İşsizlik rakamları ortada. Tarımdan sanayiye, her sektörde üretim düşmeye devam ediyor. Yani millet olarak gelirimiz azalıyor. Fakirleşiyoruz. İşsiz kalıyoruz. Gençlerimizin hayalleri, yarınları çalınıyor. Bu düzen böyle gitmez. Bu düzen böyle gitmiyor. Gittiğimiz her yerde kulaklarımızla duyuyoruz,
Millet Bizi Çağırıyor!O kutlu çağrıyı duyuyoruz, ve büyüyerek iktidara yürüyoruz. İYİ Parti iktidarında; İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi inşa edeceğiz. Demokrasi işleyecek, hukuk işleyecek. Bunlar olunca yatırım gelecek. Her işi ehline verip, Türkiye’nin potansiyelini yeniden harekete geçireceğiz. Yapamazsınız diyenlere, “Kaynak nerede?” diye söylenenlere, tek cevabım var; YAPACAĞIZ. Biz yapacağız, siz de kıskançlıkla izleyeceksiniz. Kurduğunuz bezirgan saltanatına nasıl son verdiğimizi, Milletin parasının nasıl millete harcandığını, Yokluğa mahkum ettiğiniz bu aziz milleti, Nasıl zengin, mutlu ve huzurlu kıldığımızı izleyeceksiniz.