'2021’de kadın ve LGBTİ+ gazetecilere şiddetin dörtte biri Türkiye’de'
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu üyeleri, TGS Genel Merkezi’nde kadınların ve LGBT+ bireylerinin yaşadıkları polis şiddetiyle ilgili açıklamalarda bulundu. Komisyon adına açıklamayı Çağrı Sarı okudu. Sansür Yasası diye bilinen Dezenformasyon Yasası'na vurgu yapılırken, tutuklanan MA ve Jinnews muhabirlerinin durumu paylaşıldı. Ayrıca komisyonun 13 gazeteciyle yaptığı anket çalışmasının verileri de kamuoyuna duyuruldu.
TGS LGBT artı Komisyonu'nun açıklaması şöyle:
'2021’de kadın ve LGBTİ+ gazetecilere yönelik şiddetin dörtte biri Türkiye’de'
"Kadın ve LGBTİ+ gazetecilerin 2022 boyunca yaşadığı bu şiddet ilk değil, tek değil. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddette Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü yaklaşırken, Sansür Yasası dediğimiz Dezenformasyon Yasası’nın Meclis’te kabul edilmesinin ardından bu görüntülerin daha fazlasını yaşayacağımızdan endişeleniyoruz. Sansür Yasası’yla bugün toplumun haber alma hakkı engelleniyor. Meclis’te kabul edilmesinden 10 gün sonra 11 gazetecinin gözaltına alınması, 9’unun tutuklanması bunun kanıtı. 25 Ekim’de tutuklanan 9 gazetecinin 5’i kadın. Her gün sokakta, eylemde, basın açıklamasında, yani haber takibi sırasında kadın gazeteciler fiziki, sözlü veya psikolojik şiddete maruz kalıyor. Kolluk kuvvetleri kadın gazetecilere şiddet uyguluyor, cinsiyet ayrımcılığı yapıyor. Gazetecilikte Kadın Koalisyonu verilerine göre; 2021’de kadın ve LGBTİ artı gazetecilere yönelik tüm dünyada kaydedilen şiddet vakalarının dörtte biri Türkiye’de yaşandı. Bu oran 2022’de yüzde 43,9 arttı.
Avrupa ve OECD ülkeleri arasında erkeklerden fiziksel veya cinsel şiddet gören kadın oranının en yüksek olduğu ülke, Türkiye. TGS Kadın ve LGBTİ artı Komisyonu olarak kısa süre önce, kolluk şiddetine dair bir çalışma yaptık. Farklı illerden 13 gazeteciyle konuştuk. Sorularımızdan biri 'En çok hangi eylemi takip ederken kolluğun şiddetine maruz kalıyorsunuz' idi. Gelen cevaplarda 'Artık şu eylem diyemiyorum, bir keyfiyet söz konusu. Genelde duyulmasını istemedikleri eylemde şiddete maruz kalıyoruz, görüntü çekmemiz engelleniyor' deniyordu. Gözlemlerimize ve sendikamıza iletilen bilgilere dayanarak sorduğumuz bir başka soru 'Son 6 ayda şiddetin dozunun ve sıklığının arttığını düşünüyor musunuz' idi. 13 gazetecinin 12’si yani, yüzde 92,3’ü bu gözlemimizi destekledi.
TGS LGBT artı Komisyonu olarak kadın ve LGBTİ artı gazetecilerin deneyim aktarımlarını da kamuoyuyla paylaşıyoruz:
'Bir polis diziyle boynuma bastırarak nefes almamı engelledi'
- Tutuklu gazetecilerle dayanışmak için 5 Temmuz’da Ankara Ulus’taki eylem öncesi polis tarafından gözaltına alındım. 5-6 polis tekme, yumruk ve tokatlarla dövdü. Yere yatırıldım, ters kelepçe yapıldı, bir polis diziyle boynuma bastırarak nefes almamı engelledi.
'Eve gittiğimde vücudumdaki morlukları sayıyorum'
- Gezi davası kararını protesto eylemlerinde (26 Nisan 2022) Cihangir'de ablukaya alınan eylemcileri görüntülemek istedik. Polis gazetecilere de müdahale etti. Basın Kanunu'nu hatırlattığımız ve halkın haber alma hakkının ihlal edildiğini belirttiğimiz bir polis Anayasa Mahkemesi'ne gitmemiz gerektiğini söyledi. Ben de ‘Madem öyle gidelim’ dedim, bir başka polis ‘Bir sinkaf yapamazsınız’ yanıtını verdi.
- Eve gittiğimde vücudumdaki morlukları sayıyorum. Bunlar bizim 'rutinimiz' haline geldi. Gerçeklerin duyulmasını, bizlerin tanıklık yapmasını istemiyorlar.
- Gözaltına alan polis, gazeteci olduğumu söylediğimde 'sen benim gazetecim değilsin' dedi. O polis son aylarda pek çok eylemde taciz ve şiddet görüntüleri ile gündeme gelen Hanifi Zengin'di.'
'Gazetecilere yönelik cadı avının farkındayız'
Görüyoruz, gazetecilere, kadınlara, LGBTİ artılara uygulanan şiddeti, dışlamayı, yok saymayı, görüyoruz. Anlıyoruz! Saklanmaya, susturulmaya çalışılanları anlıyoruz. Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın ve LGBTİ artı Komisyonu olarak gazetecilere yönelik cadı avının farkındayız. Bu şiddete maruz kalmamızın asıl nedeni, toplumun gözü kulağı olmamız. 25 Kasım bizim için sadece kadına yönelik şiddete karşı çıktığımız bir mücadele günü değil. Mesleğinden dolayı şiddete maruz kalan kadınları savunduğumuz bir gün.
'Haber yaparken şiddet görmek istemiyoruz'
Artık kadına yönelik şiddet haberi yapmak istemiyoruz. Haber yaparken şiddet görmek istemiyoruz. Kadınların yaşam hakkı için elzem olan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını kabul etmiyoruz. Çalışma hayatında şiddetin ve tacizin önlenmesine ilişkin mücadelemiz de devam ediyor. 2019’da, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) Uluslararası Çalışma Konferansı’nda kabul ettiği 190 Sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’ni, toplu iş sözleşmesi imzaladığımız işyerlerinde uygulamaya soktuk. 2022’de sürdürdüğümüz çalışma ile kadın gazetecilerin güvenliğini, huzurunu sağlamak amacıyla 4 işyerinde politika belgesi uygulamaya koyduk, 2 işyerinde toplu iş sözleşmesine madde olarak ekledik.
Tabii ki yeterli değil! Her gün her yerde yaşadığımız şiddeti önlemeden hiçbir adım yeterli değildir. Bunun için TGS Kadın ve LGBTİ artı Komisyonu olarak her adımımız ileriye doğru olacaktır. Ekonomik, sosyal, kültürel tüm baskılara rağmen kadın dayanışmasının gücünü biliyoruz. Bu dayanışmayı yükseltmek, başta yaşam hakkımız olmak üzere tüm insani haklarımıza sahip çıkmaya herkesi davet ediyoruz. Gelin birlikte mücadele edelim, mücadeleyi büyütelim.”
'Beni engelleyen polis memuru ödüllendirildi'
TGS'deki basın toplantısında, daha sonra videoda da yer alan Evrensel Gazetesi Muhabiri Eylem Nazlıer ve Bianet Muhabiri Tuğçe Yılmaz söz alarak yaşadıkları polis şiddetini paylaştı.
Eylem Nazlıer: 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Taksim’de yapılan açıklamayı izliyordum. Açıklamaya polis müdahale etti, o dönem İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı olan şahıs, bir kadın eylemciyi kastederek ‘bırakın gitsin şu o…’ gibi bir söz kullandı. O anı kaydettiğimi gördü, bana yöneldi. Telefonumu almaya çalıştı ama vermeyeceğimi ve diğer basın mensuplarının geldiğini anlayınca basın kartımı göstermemi istedi. O gün defalarca engellendim. O görüntüler çok tepki çekti. Ama birkaç gün sonra o Emniyet Müdür Yardımcısı'nın terfi ettiğini öğrendim. Ödüllendirildi. Aslında bu biz gazetecilerin 'rutini' haline geldi. Sorumlular yargılanmadığı gibi hem cezasızlıkla hem de ödüllendirilmeyle mükafatlandırılıyorlar.’ Diğer olay ise Şebnem Korur Fincancı için yapılan eylemde gerçekleşti. Gösteriye katılan kitle çembere alındı. Ben de o çemberin içinde kaldım. Beni biraz geç fark ettiler. Fark ettiklerinde de çok sert bir müdahaleye maruz kaldım. Kollarımdan çekiştirmeye başladılar. O sırada kadın bir polis, telefonuma ve basın kartıma el koydu. Bir taraftan da boğazımı sıktı. Gazeteciyim dememe rağmen gözaltı yapmaya çalıştı. Savaş alanı gibiydi ortalık.
'Sivil polislerden biri beni taciz etti'
Tuğçe Yılmaz: 1 Eylül 2022’de, İstanbul Kadıköy’deki Dünya Barış Günü eylemlerinde haber takibi esnasında sivil polislerden birinin cinsel saldırısına maruz kaldım. Türkiye’de haber takibi günbegün gazeteciler için daha zor hale gelse de kadın ve LGBTİ artı gazeteciler bir de polisler tarafından cinsel tacize ve saldırıya maruz kalıyor. Ben de bu gazetecilerden biriyim ve 1 Eylül’de haber izlemeye gittiğim bir eylemde saldırıya uğramakla kalmadım, bir haberci olarak mesleğimin gereğini de yerine getiremedim. Çünkü polis tarafından engellendim. Haber takibi esnasında polisler ilk olarak görüntü almamızı engellemek için bizi itmeye başladı, ama eylemci kadınları diğer tarafa doğru yönlendirmeye başlayınca biz de bu kez kadınları takibe başladık ve o esnada polis barikat kurdu. Eyleme gelen üç kadını da itmeye başladılar. Ben kollarım yukarıda, telefonumu kaldırdığım bir pozisyonda görüntü almaya çalışıyordum. Tam o anda, ortada bir arbede bile yokken, sivil polislerden biri bilinçli bir hamleyle sol göğsümü sıktı. Bu, yanlışlıkla olmuş bir şey değildi. Yani sivil polis kasten, doğruca göğsümü sıktı. Bu kişinin adını bilmiyorum ama yanımda zaten muhabir arkadaşlarım da vardı. Diğer gazeteci arkadaşlarım da görüntü aldı. Taciz anının görüntüsü de var. Yaptığı eylemi, neyse adıyla direkt söyledim. Taciz anında kendimi savundum. Ve elini üstümden ittim. Polisler, arkadaşlarının yüzü kayıtlara girmesin diye arkaya gönderdiler hemen. Şimdi ise süreç devam ediyor. Polisin kimliğinin tespit edilmesi ve diğer tüm süreçlerin ilerlemesi için avukatımla birlikte suç duyurusunda bulunduk. Her gün kadın ve LGBTİ artıları; sapkın, ahlâksız olarak hedef gösterenlerin kadın ve LGBTİ artı gazetecilere yönelik saldırılarına bugüne dek ben ve diğer meslektaşlarım sessiz kalmadık, bundan sonra da kalmayacağız."