Türkiye; Mısır, Lübnan, Tunus, Pakistan ve Sri Lanka’yı izleyebilir: ‘Ödemeler krizi kapıda’
Pandemi ve Ukrayna Savaşı nedeniyle düşen turizm gelirleri ve artan enerji ve gıda ithalatı kaynaklı olarak birçok gelişmekte olan ülke ekonomisinde ardı ardına krizler yaşanmaya başladı. Mısır, Lübnan, Tunus ve Pakistan gibi ülkeler önemli ölçüde sıkışmış durumda ve en son Sri Lanka dış borçlarını vaktinde ödeyemeyerek gerekli enerji ve gıda ithalatını bile yapamayacak duruma geldi. Ekonomist Dr. Murat Kubilay, her ne kadar ekonomisi hem bölgesel hem de gelişmişlik açısından bu ülkelerden ayrışsa da, turizm gelirlerindeki kayıp ve artan enerji faturasından ötürü Merkez Bankası rezervlerinin de heba edildiği bir ortamda Türkiye’nin de benzer bir kaderi yaşama riski altında olduğu uyarısında bulundu.
Göstermelik kaynaklar piyasaları sakinleştirmeye yetmiyor
Önceki yıllarda 3-4 milyar dolar düzeyindeki enerji ithalatının 7-8 milyar dolara yükseldiğini, mayıs ayında dış ticaret açığının da 10.7 milyar dolara çıkarak rekor kırdığını hatırlatan Kubilay, Merkez Bankası’nın satılabilir döviz rezervlerinin ise 10 milyar dolara kadar gerilediğini vurguladı. Suudi Arabistan ve benzeri ülkelerden swap yoluyla alınacak göstermelik kaynakların piyasalardaki beklentileri sakinleştirmeye yetmediği gibi, bu vesileyle rezerv satışına devam edilse dahi sadece birkaç ay kazandırabilecek ölçüde olduğunu belirten Kubilay, şunları söyledi:
“Acilen politikası değişikliği lazım ama”
“Dolayısıyla dış ticaret açığını örtecek veya yeni dış sermayeyi içeri çekecek politika izlenmesi şart ancak AKP iktidarı eş anlı hem iktisadi faaliyeti canlı tutmak istediği hem de alışılmadık para politikalarında ısrar ettiği için bu mümkün olmuyor. Bu nedenle Türkiye’nin daha önce 1958 ve 1978’de yaşadığına benzer bir ödemeler dengesi krizi yaşaması yani dış borçlarını vaktinde ödeyememesi veya zorunlu ithalatının bedelini bulamaması gibi felaket senaryolarına sürüklenme ihtimali var. 2001 krizinde ekonomi yönetiminin olağan politikaları ve uyumlu dış politikası neticesinde, çok sıkıntılı ekonomik duruma rağmen, dış finansman kanalları açık kalmış ve ödemeler dengesi krizine girilmemişti. Fakat mevcut durum o dönemden oldukça farklı; bu nedenle sermaye serbestisini sınırlayan ihracat bedellerinin zorla bozdurulması gibi kararlar veya konvertibiliteyi kısan TL’nin yurt dışındaki finans kurumlarına aktarılmasını engelleyen uygulamalar gittikçe keskinleşiyor.”
“12 ay içinde 220 milyar dolara ihtiyacımız var”
Türkiye’nin her geçen gün döviz kıtlığına doğru yol aldığına dikkat çeken Kubilay, 1 yıldan kısa vadeli dış borcun 182.4 milyar dolarla zirvede olduğu ve 35-45 milyar dolar arası cari açık verileceği hesabıyla önümüzdeki 12 ay içinde yaklaşık 220 milyar dolarlık yeni finansman bulmanın şart olduğunu belirtti. Küresel ekonomilerin stagflasyona doğru ilerlediği ve sermayenin hem getirisinin yüksek olduğu hem de kapitalizmin merkez konumundaki ülkelere doğru geri döndüğü bir ortamda mevcut dönemi yeni bir şok yaşamadan atlatmanın çok düşük bir ihtimal olduğunu söyleyen Kubilay, “Tek olumlu durum hane halkının yastık altına döviz ve altın kaçışının olmaması ki bunun sürmesi için ekonomi yönetiminin daha iyi iletişim kurması gerekiyor. Önümüzdeki 6 ayda tüm vatandaş ve yatırımcıların daha önce yaşanmamış birçok olaya hazırlıklı olmasında fayda bulunuyor” ifadelerine yer verdi.