Nöro değil Neron ekonomisi

Hazine ve Maliye Bakanı Nebati’nin “epistomolojik bir kopuşu temsil eden, nöro ekonomiyle önem kazanan heterodoks yaklaşım” söylemi gündeme damgasını vurdu. Oysa vatandaşlar Nebati’yi bu sözleriyle değil, 10 aylık icraatında başta döviz kurlarındaki artış, enflasyon ve döviz rezervlerindeki erime olmak üzere ekonomide yarattığı hasarla tanıyor.

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin dün Ekonomik Dönüşüm ve Yeni Paradigmalar Zirvesi'ndeki konuşması sosyal medyaya bomba gibi düştü. “Bugün ‘modern para teorisi’, ‘halk ekonomisi’, ‘girişimci devlet anlayışı’, ‘kalkınmacı merkez bankacılığı’ ve daha birçok yaklaşım, bildiğiniz üzere son derece popüler olan heterodoks ekonomi yaklaşımlarına bazı örneklerdir” diyen Nebati’nin ekonomik gündeme asıl damgasını vuran konuşmasının devamı ise şöyleydi:

“Neoklasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım, günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöro ekonomi gibi alanların da etkisiyle daha fazla önem kazanmaktadır. Türkiye’nin özgül koşulları söz konusuyken ve heterodoks iktisada dair zengin bir literatür varken, hatta ve hatta tüm küresel sarsıntılara rağmen ülkemiz birçok alanda olumlu gelişmeler kaydederken, çeşitli çevrelerce ekonomi modelimizin insafsızca ve adeta ideolojik bir saplantıya varırcasına eleştirilmesini şaşkınlıkla karşıladığımızı belirtmek isterim.”

Rezervler yakıldı, TL ‘en dip’i gördü

2 Aralık 2021’de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından Hazine ve Maliye Bakanlığı görevine atanan Nebati’nin başta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) rezervleri olmak üzere enflasyon ve döviz kurları, net döviz rezervleri gibi başlıca ekonomik göstergelerde yarattığı yıkım, vatandaşlara "nöro ekonomi"yi değil, Roma’yı yakan İmparator Neron’u çağrıştırdı. Nebati’nin göreve geldiği Aralık 2021 ayında enflasyon yüzde 13.58 iken bu yılın ağustos ayında 6’ya katlanarak yüzde 80.21 ile 27 yılın rekor seviyesine ulaştı. Nebati’nin “TL en düşük seviyede, daha ineceği bir yer yok. Rahat olun” sözlerine rağmen dolar kuru da geçen zaman zarfında yüzde 121.6 artışla 8.3720 TL’den (31 Ağustos 2021) 18.5545 TL’ye yükseldi. TCMB'nin net döviz rezervleri Nebati göreve gelmeden önce de azalmaya başlamasına rağmen, döviz kurlarındaki artışı durdurmak için “arka kapı yöntemiyle” yapılan satışlarla iyice erimeye başladı. Nebati göreve gelmeden önceki son kasım ayında (2021) yaklaşık 125 milyar dolar olan brüt rezervler geçen hafta 110.8 milyar dolara, yaklaşık 30 milyar dolar civarında olan net döviz rezervleri ise 9.67 milyar dolara geriledi. Bloomberg Türkiye ve İsveç Ekonomisti Selva Baziki, döviz kurlarındaki artışı frenlemek için TCMB’nin bu yıl 8 ayda “arka kapı yöntemiyle” sattığı döviz miktarının 75 milyar dolar olduğunu iddia etti. CHP Sözcüsü Faik Öztrak ise on 1 haftada dolardaki artışın önünü kesmek için "arka kapıdan" 2.5 milyar dolar satıldığını söyledi.

İstatistikler kendisini yalanlıyor

Nebati’nin sözlerinin anlamını, ağustos ayında kuruluşunu tamamlayan Sosyalist Güç Birliği’nin kurucu üyelerinden, iktisatçı ve Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu’na da sorduk. Nebati’nin açıklamalarını hayat ve bizzat kendi açıkladıkları istatistiklerin yalanladığını vurgulayan Kozanoğlu, şunları söyledi:

‘Türkiye stagflasyona sürükleniyor’

“Nebati, Türkiye Ekonomi Modeli sayesinde hızlı büyüme sağlandığından söz ederek Joseph Alois Schumpeter’in ‘yaratıcı yıkıcılık’ kavramını gündeme getiriyor. Öncelikle ihracatında yüksek teknolojili ürünlerin payı yüzde 2.8’e kadar gerileyen, ucuz emek gücüne dayanan bir ekonomide yenilikçilik, teknolojik bir sıçrama yok demektir. Böyle bir durumda ‘yaratıcı yıkıcılıktan’ söz etmek trajikomiktir. Zaten tüm göstergeler ekonominin yavaşladığını, durgunluk içinde enflasyona (stagflasyon) sürüklendiğini gösteriyor. Orta Vadeli Plan’da (OVP) yılın 1. yarısı yüzde 7.6 gerçekleşen büyümenin yüzde 2.5’e gerileyeceği ifade ediliyor. Türkiye’de 2013’te kişi başına gelir 12.582 dolara yükseldiği zaman ‘orta gelir tuzağı’ tartışması başlatılmış, nasıl 20 bin dolara yükseleceği konuşulur olmuştu. Aslında TL’nin değerli tutulması sonucu bu suni bir rakamdı. Sonra kişi başına gelir sürekli düşmüş, 2020’de 8.600 dolara kadar gerilemişti. OVP’de ise ancak 2023 tekrar 10 bin dolar eşiğini aşması bekleniyor. Öyleyse önce 10 yıl önceki rakamı bir yakalayalım, sonra ‘orta gelir tuzağı’nı aşmayı konuşalım.”

Heterodoks görüşlerin, ortodoks ekonomi politikası yaklaşımın yani neoklasik öğretinin ve günümüzdeki ifadesiyle neoliberalizmin dışındaki tüm yaklaşımları kapsadığını vurgulayan Kozanoğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

‘Bu saçmalıkların heterodoks ekonomiyle ilgisi yok’

“Heterodoks ekonomi Marksistler, post-Keynesyenler, kurumsalcılar, feminist, ekolojist ortodoks iktisada, onun günümüzdeki uygulaması neoliberalizme itirazı temsil eden geniş bir ailedir. Anaakım piyasacı yani ortodoksların ‘Enflasyonu düşürmek için mutlaka faiz artışı yapmak ve ücretleri düşük tutmak gerekir’ bağnazlığına karşı çıkar. Vergi ağırlıklı maliye politikalarıyla ve fiyat denetimleriyle ücretler düşmeden, emek kesiminin yaşam standartları gerilemeden enflasyonla mücadele edilebileceğini savunur. Gelgelelim TÜİK enflasyonu bile yüzde 80’i aşmışken, faizleri tek hanelere indirip insanları ister istemez dövize ve mal almaya yönlendirip enflasyonu patlatma zihniyeti düpedüz saçmalıktır ve ne heterodoks ekonomiyle ne de saygın başka bir akımla yakından uzaktan ilgisi yoktur.”