Gıda enflasyonunda liderliğe koşuyoruz
Bir zamanlar gıdada kendi kendine yeten ülkelerin başında gelen Türkiye’de mutfak masrafları, hem kontrolden çıkan enflasyonun bir yansıması hem de dünyada tarım ürünü fiyatlarının zirve yapması sonucu giderek artıyor. Buna AKP iktidarında uygulanan yanlış tarım politikaları da eklenince vatandaşlar, dengeli beslenmesine yetecek gıda ürünlerine ulaşamaz hale geldi. Temmuz ayında Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre gıda fiyatları yüzde 94.65 arttı. Temmuzda tüketici fiyatları endeksi yüzde 2.37 artarken, gıdadaki artış yüzde 3.5’e fırladı. İstanbul Ticaret Odası’nın Ücretliler Geçinme İndeksi’nde de fiyatlar temmuz ayında yüzde 4.09 yükselirken, gıdadaki artış ise yüzde 4.83’le onun önüne geçti.
İktisatçı ve Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, Dünya Bankası’nın en son 29 Temmuz’da güncellediği “Gıda Güvenliği” raporuna göre Türkiye’nin yüzde 94.65 oranındaki yıllık gıda enflasyonuyla 4’üncü sıraya yükseldiğini söyledi. Kozanoğlu, “İlk sırayı buğday sevkiyatının durması nedeniyle Rusya-Ukrayna savaşının vurduğu Lübnan alıyor. 5 milyon kişinin ciddi gıda güvensizliği ile karşılaştığı Zimbabwe onu izliyor. Latin Amerika ülkelerinde ise daha çok Rusya’nın gübre ihracatının aksamasının olumsuz etkileri hissediliyor. Zaten çok ciddi enflasyon sorunu yaşayan Venezuela gıda enflasyonu listesinin 3’üncü sırasında yer alıyor. Gıda enflasyonuyla manşet enflasyon farkını gösteren gerçek gıda enflasyonu sıralamasında da Türkiye 5’inci sırada bulunuyor” dedi.
Temel gıda maddelerinin fiyatında rekor
Temmuzda fiyatı en fazla artan ürünler arasında temel gıda maddeleri yumurtanın yüzde 16.54, pirincin yüzde 12.63, patatesin 9.29, sebzelerin yüzde 8.49, makarnanın yüzde 7.91 ile ön sıralarda yer aldığını vurgulayan Kozanoğlu, şunları söyledi:
“Türkiye’de gıdanın tüketim sepetindeki ağırlığı yüzde 25.32. Bu oran dar gelirli yurttaşlar arasında yüzde 30’un da üzerinde. Son dönemde enerji fiyatlarının da artışı hem ulaşım hem de ısınma maliyetlerine yansıyor. Bu nedenle yoksullar gelirlerinin yüzde 70’ten fazlasını gıda, ulaşım ve (elektrik, doğalgaz, su) faturaları dahil üç kaleme harcamak zorunda kalıyorlar. Bir de borçluların kredi kartları ve ihtiyaç kredisi borçlarını ödedikleri düşülürse, eğitime, sağlığa, giyim kuşama ayıracak paraları kalmıyor. Türkiye’de ekmek, pirinç, un, bulgur, makarna gibi yoksulların temel beslenme kaynaklarını oluşturan ürünlerin fiyatlarının 2022 içinde yüzde 100’e yakın artması durumu daha da vahim hale getiriyor. Bu bir yandan dünyada hububat fiyatlarının artışının ve döviz kuru etkisiyle tüketiciye katlamalı yansımasının bir sonucu. Bir yandan da Türkiye’nin işlenmiş gıda ihracatçısı olmasının yan etkisi. Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu’nun araştırmasına göre yılın ilk 5 ayında tarım, gıda ve içecek sektörü 10.1 milyar dolar ihracat, 8.6 milyar dolar ithalat gerçekleştirdi. Diğer bir ifadeyle, buğday, ham ayçiçek yağı ithal ederken, makarna, un, işlenmiş ayçiçek yağı ihraç ediyoruz. Haliyle TL’nin hızla değer kaybının da etkisiyle küresel fiyatlar aynen bizim tüketiciye de yansıtılıyor. Gıda ürünlerinde KDV’nin yüzde 8’den yüzde 1’e çekilmesinin etkisi de zamanla siliniyor.”
Tarım ithalatında fatura giderek yükseliyor
Haziran ayında tarım ürünleri üretici fiyat endeksinin yıllık yüzde 149 artış gösterdiğini vurgulayan Kozanoğlu, “Mazot, tarım ilacı, gübre, yem, tohum tarımdaki belli başlı girdiler ithal ağırlıklı. Kağıt üzerinde gıda ürünlerinde net ihracatçı görünsek de bu girdiler dahil edilince tablo değişiyor. Döviz kuru ve dolar cinsinden dünya fiyatlarının etkisiyle üretici fiyatları bu yüksek düzeye geliyor. İster istemez bu maliyetler tüketim ürünlerine de yansıyor. Yılın ilk 5 aylık döneminde sırf hayvan yemi ithalatının 2.6 milyar dolara ulaştığı görülüyor” dedi.
Dünyada fiyatlar duruldu ama 882 bin insan açlık riskiyle karşı karşıya
Rusya-Ukrayna savaşıyla fırlayan gıda fiyatlarının son aylarda biraz durulmuş göründüğünü söyleyen Kozanoğlu, “Dünya Gıda Örgütü’nün (FAO) Gıda Fiyat Endeksi haziran ayında yüzde 2.3 gerilese de, hâlâ 1 yıl önceki düzeyinin yüzde 23.1 üzerinde. Savaştan en fazla etkilenen hububat fiyatları ise son 1 ayda yüzde 4.1 düşse de, Haziran 2021’den yüzde 27.6 daha yukarıda. Benzer eğilimler bitkisel yağlar, süt ürünleri ve şekerde de gözlendi. Buna karşın et ve süt ürünlerinde artış devam etti” diye konuştu.
Gıda fiyatlarındaki keskin tırmanmayı sadece savaşla açıklamanın olanaklı olmadığına dikkat çeken Kozanoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“FAO Gıda Endeksi Mayıs 2020 ile Mayıs 2021 arasında da yüzde 40 artış sergilemişti. Birincisi, pandemide navlun fiyatlarının artışı, göreceli ucuz bir kategori olan gıda taşıma maliyetlerini iyice yukarı çekmişti. İkincisi, küresel iklim değişikliğine bağlı sert hava hareketleri başta Çin ve Hindistan birçok ülkenin tarım üretimini olumsuz etkilemişti. Üçüncüsü, en belirgin Çin’de gözlenen bir eğilim, et tüketiminin artışı hayvanların yem ihtiyacını da sıçratıyor. Bu da özellikle yoksulların tükettiği hububat fiyatlarına da yukarı yönlü basınç yapıyor. Dördüncüsü ise finansallaşmanın gıda ürünlerine de nüfuz etmesi buğday, mısır, kahve başta gelmek üzere özellikle türev piyasalar üzerinde spekülasyonu yaygınlaştırıyor. Bunun sonucunda da fiyat hareketlerini konjonktüre göre aşağı veya yukarı yönlü hızlandırıyor. Tüm bunlar gelişmiş ülkelerde gıda fiyatlarındaki artışın insanların bütçelerini zorlamasını getirirken, yoksul ülkelerde yetersiz beslenme, hatta açlığa yol açıyor. Dünya Gıda Programı’nın en son verilerine göre 82 ülkede 345 milyon kişi gıda güvensizliği ile karşı karşıya. 45 ülkede 50 milyon kişi yetersiz beslenme ile cebelleşirken, 882 bin insan açlıktan ölüm riskine maruz kalmış durumda. Yoksul insanlar gelirlerinin daha yüksek kısmını, yüzde 30 ile yüzde 70 arasındaki bölümünü gıdaya harcıyorlar. Gıda fiyatlarının artışı gıda ürünlerini yeterince tüketememeleri yanında, diğer gereksinimlerine para ayıramamalarına da neden oluyor.”