‘Faiz sebep, enflasyon sonuç’ tezi çürüdü: ‘Fiyatlar daha da artacak’

‘Faiz sebep, enflasyon sonuç’ tezi çürüdü: ‘Fiyatlar daha da artacak’
ABD, marttan beri artırdığı faizle haziranda yüzde 9.06 olan enflasyonu yüzde 7.75’e düşürmeyi başardı. Oysa bizde Eylül 2021’den beri süren faiz indirimleriyle enflasyon yüzde 19.58’den yüzde 85.51’e fırladı. Böylece “Faiz sebep, enflasyon sonuç” tezi çürürken, Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu “Aralık-ocakta baz etkisiyle yüzde 60’a düşse de fiyatlarda artış sürecek. Stagflasyon riski artıyor" dedi.

Kendisini “Ben ekonomistim” diye tanımlayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın her fırsatta dile getirdiği “Faiz sebep, enflasyon neticedir” tezi, ABD’den gelen son enflasyon verisiyle bir kez daha çürütüldü. ABD, mart ayından bu yana artırdığı faizlerle ve verdiği güçlü mesajlarla haziranda 40 yılın zirvesinde olan yüzde 9.06 olan enflasyonu yüzde 7.75’e düşürmeyi başardı. Oysa Erdoğan’ın “Bir müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim” açıklamasının ardından Şahap Kavcıoğlu’nun başkanlığındaki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Eylül 2021'de başladığı faiz indirimleri beklendiği gibi enflasyonda düşüş değil, yükseliş getirdi. TCMB bu tarihten itibaren uyguladığı politikalarla politika faizini önce 4 ayda 500 baz puan düşürerek yüzde 19'dan yüzde 14'e çekti. Bu yılın ilk 7 ayında faizi yüzde 14'te sabit tutan TCMB, ağustos ayında indirimlere yeniden başlayarak faizi yüzde 14'ten yüzde 10.5’e çekti. Aralık ayında ise yüzde 9’a indireceğini açıkladı. Ancak faiz indirimlerinin başladığı Eylül 2021'den bu yana enflasyon düşeceğine yüzde 19.58'den yüzde 85.51'e yükseldi. Tüm bunların yanı sıra reel faizlerdeki düşüş Türk Lirası’ndan kaçışı hızlandırdı.

‘Stagflasyon riski artıyor’

Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu, üretici ve tarım girdi fiyatları gibi göstergelerin enflasyonun önümüzdeki dönemlerde de hız kesmeyeceğini gösterdiğini vurgulayarak, şunları söyledi:

“Son işsizlik verileri ve perakende satışları tüm göstergeler talepte bir yavaşlamaya işaret ediyor. O nedenle durgunluk içinde enflasyon yani stagflasyon sürecine girme riski artıyor. AKP rejiminin seçimlerden önce böyle bir duruma izin vermeme refleksiyle atacağı adımlar da enflasyonu daha da azdıracak. Aralık ve ocak aylarında baz etkisi nedeniyle manşet enflasyonun yüzde 60 civarına çekilmesi enflasyonun düşüş eğilimine girmesi anlamına gelmeyecek. Tam tersi fiyatların düşüşü değil, hızlı bir şekilde artış süreci devam edecek.”

ABD’deki faiz artırımlarının enflasyon üzerinde etki yapmasının normalde 6-9 ay alacağını belirten Kozanoğlu, “Ancak parasal sıkılaşmanın durgunluğa yol açacağı beklentisi ve Çin’de COVID-19 kaynaklı kapanmaların büyümeyi yavaşlatması sonucu hammadde fiyatlarında düşüşler görüldü. Tedarik zincirlerindeki aksamalar da bir ölçüde giderildi. Brezilya, Arjantin, Avustralya gibi bazı tarım üreticisi ülkelerde uygun iklim koşulları sonucu üretimin artması da gıda fiyatlarını biraz gevşetti. Pandemi sürecinde yapılan nakdi yardımların beslediği ek talebin de sonuna gelindi. Tüm bunlar enflasyonda sınırlı da olsa bir sakinleşme getirdi. Daha önemlisi enflasyonun düşüş trendine girdiği algısına neden oldu” yorumunu yaptı.

'TL’den kaçış hızlandı'

Türkiye’de ise faizlerin düşmesinin insanların TL’den kaçmasını hızlandırdığına dikkat çeken Kozanoğlu, “Borçlanarak veya eldeki nakitle gayrimenkulden borsaya veya zeytinyağından bebek bezine tüm mecralara akıtılan para faizin üzerinde kalıyor. Bankalar ise politika faizinden kur korumalı mevduata (KKM) kadar çok ucuza fon sağladıkları için ekonomi yönetiminin telkinlerine uyarak enflasyonun çok altında faizlerle kredi verseler de kar etmeyi sürdürüyorlar. Bu da haliyle talebi körüklüyor. Hâlâ tüm dünyada reel faizler eksi kalsa da giderek enflasyon oranına yaklaşıyor. Türkiye’de ise TCMB politika faizi -75 puanla görülmemiş düşük bir düzeyde” diye konuştu.

Finansal danışman ve DEVA Partisi Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Rıfat Gencal da ABD’de açıklanan enflasyon verileri sonrası finans piyasalarında coşku yaşandığını hatırlatarak, şu değerlendirmeleri yaptı:

  • Bu coşkunun ana nedeni, ABD Merkez Bankası’nın (Fed) oldukça kararlı bir şekilde enflasyonla mücadele kararlılığının ilk sinyallerinin gelmeye başlaması olarak düşünülebilir. Haziran ayında son 40 yılın zirvesi olan yüzde 9.06 enflasyon mart ayından itibaren artırılmaya başlanan faizler ve verilen mesajlarla yüzde 7.75’e geriledi.

enflasyon1.png

  • Fed'in özellikle baktığı çekirdek enflasyonda da gerileme söz konusu oldu fakat burada bir trendden bahsetmek şimdilik mümkün değil.

enflasyon2.png

  • Görünen o ki enflasyonla mücadele için geçerli politika araçlarının kullanımı, faizlerin artırılması ile birlikte reel faizleri de artırarak kredibilite açığını kapatıyor ve merkez bankasının iletişimini etkin kılarak enflasyon bekleyişlerinde de düşüşe sebep oluyor.

enflasyon3.png

  • Bunun ilk sinyalini de ABD 10 yıllık faizlerin bir günde yüzde 4.2 düzeyinden yüzde 3.80’lere geri çekilmesi ile aldık. Henüz burada da bir trendden bahsetmek şimdilik mümkün değil. Ama Fed para politikası araçlarını en etkin şekilde kullanmakta kararlı.

enflasyon4.png

Bizde reel faiz daha da negatife gidiyor

  • Bizdeki durum ise bunun tam tersi. TCMB kısa vadeli politika faizlerini düşürdükçe reel faiz daha fazla negatife gidiyor (Tutarlı olması için her iki reel faiz hesaplamasında da çekirdek faiz alınmıştır). Bu da TL’den önemli ölçüde kaçışı beraberinde getiriyor. Kredibilite açığının her enflasyon verisinde daha da açılıyor olması TCMB’nin iletişim yoluyla enflasyon beklentilerini yönlendirmekte elini daha da güçsüzleştiriyor.

enflasyon5.png

Para politikasının önemsizleştirilmesi enflasyona 20 yılın rekorunu kırdırıyor

  • Sonuç olarak resmi rakamlarda önemli şüpheler olmasına rağmen para politikasının önemsizleştirilmesi, TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranlarında TÜFE’de yüzde 85.51, Yİ-ÜFE’de yüzde 157.69 gibi son 20 yılın rekorlarını kırdırıyor. Bununla da kalmıyor, rekorlar negatif yönde büyük farklara işaret ediyor. ÜFE ile TÜFE arasındaki fark bile bu rakamların açıklandığı tarihten beri en yükseğe işaret ediyor.

enflasyon6.png

Serbest piyasa ekonomisi değil, serbest müdahale ekonomisi

  • Durum böyleyken de ekonomi yönetimi söylem olarak sanki çözüm üretiyor görüntüsü vermeye çalışarak günü kurtarmaya yönelik uygulamalar, düzenlemelerle serbest piyasa mantığına aykırı tüm operasyonlara imza atıyor. Bu duruma artık serbest piyasa ekonomisinden ziyade serbest müdahale ekonomisi ifadesi daha çok uyuyor.
  • En basit anlamda KKM bu uygulamalardan biri. TCMB ve ekonomi yönetimi her ne kadar liralaştık gözüyle baksa da, gerçekte gelinen nokta ekonominin dolarizasyonu.

enflasyon7.png

80 milyar dolara dayanan KKM ekonomi için büyük risk

  • 80 milyar dolar sınırına dayanan KKM büyüklüğü bütçe açıkları ve diğer makro büyüklükler anlamında ekonomi için en büyük risklerden biri. Üstelik son dönemlerde kurun baskılanması nedeniyle KKM yapan mevduat sahipleri enflasyon karşısında servetlerinin erimesi dolayısı ile alternatif arayışlar içinde. Bankaların döviz mevduatları için getirilen ve uzun vadeli bono tutma, ceza ödeme gibi düzenlemeler de döviz mevduatlara verilen faizleri global piyasa dinamiklerinden koparıyor. Bu noktada da alternatif arayan tasarruf sahipleri risk profilinde hiçbir değişim olmadan daha yüksek riskteki enstrümanlara da yöneliyor.