Amerikan Başkanlık Seçiminde Hassas Dengeler: Biden Çekilir Mi?
TRT World Research Centre Araştırmacısı Çağdaş Yüksel, ABD başkanlık seçimlerinde Trump-Biden arasındaki dengeyi ve olası senaryoları AA Analiz için ele aldı.
2024 Başkanlık seçimleri yaklaşırken, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden, başta yaşı ve sağlık sorunları nedeniyle bunlara ek olarak ise yasa dışı göç, ekonomik sorunlar ve Orta Doğu'daki askeri mücadeleler gibi zorlukları yönetememesi üzerinden eleştiriliyor. Biden, Michigan ön seçimlerinde, İsrail konusundaki tutumu ve desteği nedeniyle önemli bir muhalefetle karşılaşırken, tepki oylarının yüzde 13,2'sini [1] topladı.
Süper Salı gününde de yüz binlerce seçmen protestosunu sürdürdü ve ön seçimlerde hiçbir aday için oy kullanmadı ve bunun yerine çekimser oyu kullandılar. Anti-Trump koalisyonu ise Donald Trump'ın başkanlık tarzının devlet kurumlarının sınırlarını zorladığını söyleyerek onu 6 Ocak olaylarından doğrudan sorumlu tutuyor.
2016'DA NE OLDU?
Eski ABD Başkanı Donald Trump, 2016 başkanlık seçimini, ekonomik değişimler ve küreselleşme nedeniyle geride kalmış kırsal ve sanayi bölgelerinin hayal kırıklıklarına odaklanarak kazandı. Kampanyası, imalat işlerini geri getirme, ticaret anlaşmalarını yeniden müzakere etme ve Amerikalı işçilere öncelik verme gibi ekonomik milliyetçilik temalarına odaklanan Trump, politik düzenden hayal kırıklığına uğramış seçmenlere hitap etti. Ayrıca Trump, göç ve ulusal kimlik gibi derin kutuplaştırıcı kültürel ve sosyal konular üzerine odaklandı ve destek tabanını harekete geçirdi. Aslında Trump’ın Hillary Clinton’a karşı zaferinden önce, Demokratlar içerisinde başkan adayı olarak Bernie Sanders’ın adaylığının yarattığı momentum, [2] halkın beklentilerine dair sosyolojik bir tahlil imkanı sunuyordu.
Biden'ın herhangi bir sebeple yarıştan çekildiği bir senaryoda, Başkan Yardımcısı Kamala Harris, California Valisi Gavin Newsom ve eski First Lady Michelle Obama gibi isimler öne çıkabilir.
Sanders ve Trump, siyasi spektrumun zıt uçlarında gibi görünseler de paylaştıkları ortak özellikler de bulunuyor. Her ikisi de nüfusun belirli kesimlerindeki hayal kırıklığı duygusundan faydalandılar. Sanders ilerici solu temsil ederken, Trump popülist sağı temsil etti. Her ikisi de halkın "düzeni bozan yabancılar" algısı üzerinden kampanyalarını yürüttü. Ancak Sanders, 2016'da gerçekleşen partisinin ön seçimlerinde Clinton'a yenildi.
MEVCUT SENARYOLAR
Basitçe söylemek gerekirse ABD'nin toplumsal temelleri, bir dereceye kadar esnetilmeye tahammül gösterse dahi belirli sınırlarda çizgiyi çeker. Bugünün bağlamında, Trump'a başka bir dönem tanımak kurulmuş normlar açısından risk oluşturur. Eğer Trump seçimi kaybederse, seçim güvenliği konusunda sorular soracaktır. Bu durumda kim 6 Ocak benzeri protestolar olmayacağını garanti edebilir ki. Seçimin dışına itildiği takdirde ise Trump, bir cadı avı kurbanı [3] haline gelecektir. Trump'ın seçimi kazanması Demokratlar için, özellikle kürtaj ve göç politikaları gibi konularda bireysel özgürlüklerin sonu anlamına gelir.
Bu çerçevede Demokratlara ya da Trump’a sempati beslemeyen bağımsız seçmenler siyasi arenada temsilcisiz kalmış oluyor. Trump'a karşı kesin bir zafer ise birçok çevre için mevcut sorunlara potansiyel bir panzehir olarak görülüyor. 2024 seçimlerinde Trump'ın, yasal yollarla siyasi rakiplerini susturmasının birçok Amerikalı tarafından olumsuz algılandığını göz önünde bulunduracak olursak, rakip olarak karşısına Biden'ı alması en büyük şansı oldu.
Trump'ın öncelikli endişesi, "cadı avı" olarak nitelendirdiği hukuki zorluklar olmamalıdır. Trump, Harris ya da Obama ile rekabete girdiği takdirde kazanma ihtimali çok daha zorlaşacaktır.
Trump'ın zayıflıklarının bir çoğu dış politika alanında yatıyor. Trump'ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkındaki olumlu açıklamaları, geleneksel olarak Rusya'yı bir komünist düşman olarak gören kırsal Cumhuriyetçileri uzaklaştırabilir. Ancak muhtemel rakip olan Biden, bu duruma etkili bir karşı hamle geliştirme yeteneğinden uzak görünüyor. Bu noktada, Biden'a karşı Demokratlar içerisinde bazı homurtular olmasına rağmen, Dean Phillips ve Marianne Williamson Biden için bir tehdit oluşturamadılar. Dean Philips Süper Salı sonrasında Biden lehine adaylıktan çekildiğini açıkladı. Son olarak 24 Şubat'ta, 8 eyaletteki ön seçimler için adaylık başvuruları alındı ve başvurular 24 Mart'a kadar sürecek.
BİDEN YARIŞTAN ÇEKİLİRSE NE OLUR?
Biden ön seçimlerde protesto oyları alsa da Demokrat Parti'den bir rakip tarafından yenilme tehdidi altında olmadığını görüyoruz. Yine de bu senaryo Demokratlar için tam bir avantaj sağlamıyor. Biden'ın Trump'ı yenme olasılığı zayıf görünüyor. Bu da Biden'ın "yarıştan çekilmesi gerekebileceğine" işaret ediyor. Bu durum gerçekleşirse, alternatif senaryolar ve stratejilerle dolu yeni bir seçim dönemi başlayacaktır.
Biden'ın herhangi bir sebeple yarıştan çekildiği bir senaryoda, Başkan Yardımcısı Kamala Harris, California Valisi Gavin Newsom ve eski First Lady Michelle Obama gibi isimler öne çıkabilir. 19 Mart'a kadar Demokratlar çoğu delegelerini ön seçimler [4] aracılığıyla dağıtmış olacaklar. Bu nedenle birkaç ön seçim olsa da yarışa yeni bir katılımcı, zaten Biden'a bağlı olan delegelerin desteğini gerektirecektir. Bu senaryoda, bireysel delegeler partinin adaylık kararı üzerinde önemli ölçüde söz sahibi olacağından potansiyel adayların şansı önemli ölçüde artar.
Biden yarıştan çekilirse, Demokratlar toplumun farklı kesimlerinden destek toplayabilecek 2 isim üzerinde bir uzlaşıya varabilirler. Bu iki isim, Michelle Obama ya da Kamala Harris olabilir. Başkan Yardımcısı Harris, gelinen noktada Obama'ya kıyasla daha hazır ve istekli görünüyor. Harris'in geçen hafta başkan olarak hizmet etmeye hazır [5] olduğunu da açıklaması da bu ihtimali güçlendiriyor. Bu durumda Trump'ın öncelikli endişesi, "cadı avı" olarak nitelendirdiği hukuki zorluklar olmamalıdır. Trump, Harris ya da Obama ile rekabete girdiği takdirde kazanma ihtimali çok daha zorlaşacaktır.