Adıbelli: Afganistan sadece bir havaalanı konusundan ibaret değil

Adıbelli: Afganistan sadece bir havaalanı konusundan ibaret değil
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve NATO müttefiklerinin yaklaşık 20 yıldır Afganistan’da bulunması ardından 15 Ağustos’ta geri çekilmesi, ülkede bulunan dört havaalanı’nın güvenliğinin konusunu da gündeme getirdi. Ancak asıl mesele bu havalimanlarının güvenliği mi yoksa yeni bir stratejinin çıkış noktası mı olacağı konusu da merak uyandırmıştı.

ABD ve müttefiklerinin geri çekilmesi ardından Türkiye Afganistan'daki havaalanlarının işletmesi ve güvenliği için talip olduğunu açıkça belli etse de Afganistan’da yönetimi tekrar ele geçiren Taliban, Türk askerini istemediğini açıklamıştı. Taliban Sözcüsü Zabibullah Mücahid, konuya ilişkin 24 Ağustos 2021’de yaptığı açıklamada, "Türkiye Müslüman bir ülkedir. Bu ülkenin hükümeti ve halkıyla iyi ilişkiler geliştirmek istiyoruz ancak Kabil Havaalanı'ndaki sorun çözülür çözülmez yabancı askerlere ihtiyacımız olmayacak" ifadelerini kullanmıştı.

Anadolu Ajansı tarafından Katar ve Türkiye’nin Kabil’de bulunan havaalanı için prensipte anlaştıkları haberlerinin çıkması, gözleri yeniden Afganistan’a çevirirken Taliban, sözkonusu haberlerin doğru olmadığını açıklamış ve Taliban yönetiminin Ulaşım Bakanlığı Sözcüsü İmamuddin Ahmedi, havaalanlarındaTürkiye ile Katar'la "şu ana dek herhangi bir nihai anlaşmaya varılmadığını" belirtmişti.

Taliban’ın bu açıklaması ardından ise Kabil merkezli haber ajansı TOLO News, Afgan esnafın havaalanlarının işletmesinin Türkiye ve Katar’a değil Birleşik Arap Emirlikleri’ne verilmesini istediklerini yazmış bunun sebebini ise "Katar ve Türkiye, Kabil Havalimanı'ndaki operasyonların kontrolünü almaya çalışırken, Afgan iş insanları da yönetimi, Birleşik Arap Emirlikleri'nden (BAE) bir şirketle sözleşme imzalamaya çağırıyor, çünkü birçok Afgan BAE'de yatırım yapıyor ve erişimin kısıtlanacağından korkuyorlar" ifadeleriyle aktarmıştı.

'Sadece havaalanı mevzusu değil yeni bir konsorsiyum konusu'

Afganistan’ın gündemden düşmeyen havaalanı konusunu ve önemini Dumlupınar Üniversitesi Siyasal Bilgiler ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Öğretim Üyesi ve Yazar Barış Adıbelli ile konuştuk. Adıbelli, "Bu mevzuya sadece bir havaalanı olarak bakarsanız perspektifiniz sadece işletmecilik düzeyinde kalır" ifadelerini kullandı.

Adıbelli, sözkonusu durumun sadece işletme ya da güvenliği sağlamanın ötesinde bir konsorsiyuma doğru giden yolun yapı taşları olduğunu söyledi.

Öte yandan İngiliz haber ajansı Reuters'a konuşan kaynaklar, BAE’nin Afganistan'daki havaalanlarının yönetimini ele geçirmek için görüşmeler sürdürdüğünü iddia etmiş, BAE’nin Afganistan konusunda Türkiye’nin rakibi olduğunu ima etmişti.

Tüm bu gelişmeler ışığında konuştuğumuz Siyaset Bilimci Adıbelli ise BAE’nin Afganistan’daki havaalanları konusunda Türkiye ve Katar’ın rakibi olmasından ziyade yakında onlarla işbirliği yapabileceğini söyledi. Adıbelli, "BAE’nin tek başına değil de Türkiye, Katar ve BAE’nin üçlü bir şekilde Afganistan’daki havaalanlarının işletmesi için harekete geçebilecekleri düşüncesindeyim. Ben körfez sermayesinin bir şekilde Afganistan’a yönlendirilmesinin istendiğini düşünüyorum ki bence bunu Türkiye de istiyor. Yani Afganistan üzerinden aslına bakarsanız giderek bir konsorsiyum kurulacağını düşünüyorum" dedi.

'Taliban’ın başkenti Doha’dır'

Havaalanları konusunda Türkiye, BAE ve Katar’ın üçlü bir şekilde devreye gireceğini belirten Adıbelli Katar’ın zaten pay alacağının çok belli olduğunu ifade ederek, "Gelinen noktada Katar var ve ben hep şunu söylüyorum; Taliban’ın esas başkenti Doha’dır. Afganistan’ın başkenti Kabil olsa da Taliban, hergün Doha’da. Bu sebeple Katar’ın oradan pay alacağı zaten çok belli" dedi.

Adıbelli, Anadolu Ajansı tarafından gündeme getirilen ancak Taliban tarafından yalanlanan ‘anlaşma’ meselesine ise şöyle yaklaşıyor: "Gelen haber zaten bir ön anlaşma haberiydi. Bu ön anlaşmayı ben şöyle yorumluyorum; Katar ve Türkiye arasında herhangi bir uyuşmazlık varsa bunun çözümü için masaya oturuldu. Çünkü sözkonusu havaalanı sadece Kabil’dekiyle sınırlı değil aynı zamanda totalde 4 havaalanlarının işletmesini içeriyor. Dolayısıyla ben bu iki ülke arasında bir anlaşmazlık varsa, bunların giderildiği kanısındayım çünkü biliyorsunuz başından beri Türkiye ‘Ben tek başıma sorumluluk almak istemem’ diyor. Katar zaten Türkiye’ye yabancı bir ülke değil, savunma işbirlikleri var dolayısıyla ilk etap olarak prensipte anlaştılar gibi görünüyor."

‘Tanımadığınız ülkenin havaalanını işletemezsiniz’

Afganistan’da yönetimi 20 yıl sonra yeniden ele geçiren Taliban’ın henüz tanınmadığı ve dolayısıyla gelen anlaşma haberlerine de çok itibar edilmemesi gerektiğini vurgulayan Adıbelli, "AA tarafından servis edilen ‘Katar ve Türkiye prensipte anlaştı’ haberi farkındaysanız Türk medyası tarafından da çok sahiplenilmedi. Bunun da iki nedeni var ilki, direkt bir anlaşmadan ziyade prensipte anlaşılmış olması yani ön anlaşma, ikincisi de gelen haberlere çok itibar edilmemesi lazım çünkü Afganistan’da henüz bir hükümet yok. Kendilerine hükümet deseler de batı kanadında henüz tanıyan bir devlet yok. Dolayısıyla ortada tanınmayan bir hükümet var. Tanımadığınız ülkenin de havaalanını işletemezsiniz bu mantık dışı" diyerek sözkonusu anlaşmaların bir karşılığı olması için öncelikle Afganistan’da tanınacak bir hükümet kurulmasının altını çiziyor.

Adıbelli Afganistan’da henüz tanınan bir hükümet olmasa da Türkiye’nin şimdiden hazırlık içinde olduğunu belirterek, "Önce hükümetin kurulması, gerekiyor. Türkiye de bunun evvelinde Katar’la nasıl işbirliği yapacağı yönünde altyapıyı hazırlıyor. Yani varsa böyle bir prensipte anlaşma bu da havaalanlarının nasıl işletileceğine dair bir ön hazırlıktır" dedi.

Afganistan’daki havaalanlarının Türkiye’ye katkısı ne olacak?

Türkiye’nin Afganistan’da izlediği politikanın nedenlerini ve Türkiye’ye ne gibi fayda sağlayabileceğini sorduğumuz Adıbelli, dikkat çekici bir yanıt veriyor. Adıbelli, Türkiye’nin ‘Yeniden Asya’ projesi kapsamında Asya’daki enerjiyi, Avrupa’ya taşımak istediğini ifade ederek, "Türkiye’nin yeni bir projesi var Asya projesi bağlamında bir ticari koridor kurmak istiyor. Avrupa’yı Asya’ya bağlayan demiryolu var, karayolu var ayrıca enerji koridoru kurmak istiyor. Yani Asya’daki enerjiyi Avrupa’ya aktarmak. Biliyorsunuz enerji üreticileri kadar artık enerjiyi aktaran taşıyıcı ülkeler de çok önemli hale geldi. Dolayısıyla Afganistan da çok önemli bir noktada yer alıyor" diye konuştu.

Havaalanı başlangıçsa hedef, Kuşak Yol mu?

Adıbelli şöyle devam etti: "Bakın Türkiye, ‘Yeniden Asya’ diye bir süreç başlattı. Biliyorsunuz Karabağ Savaşı var Türk Devletleri teşkilatını kurdu birkaç gün önce de İstanbul-Tahran- İslamabad demiryolu açıldı, tüm bunlar çok önemli. Bunun ikinci aşaması da Çin-Pakistan ekonomik koridoruna entegre olup tabiri caizse İstanbul’u Hint Okyanusu’na bağlayacaklar. Çünkü Türkiye, 2020’de Erdoğan’ın Pakistan ziyaretinde sözkonusu projeye dahil olmak istediğini dile getirdi. Ancak Afganistan öyle bir konumda ki tam kavşak denebilir. Son dönemde yeni bir trend çıktı. Bu trend de Çin tarafından çıkarılan Kuşak Yol projesine her ülke kendi projesiyle katılması. Türkiye de yeniden Asya girişimi ile kuracağı bu koridorları, Kuşak Yola bağlayacak. Rusya, Avrasya Ekonomik Birliği ile katıldı. Avrupa, Küresel Geçit diye Kuşak Yol’a benzer yeni bir proje ortaya attı 300 milyar euroluk. Muhtemelen bu da Kuşak yola entegre olacak.

Avrupa’dan Asya’ya hayata geçirilmek istenen bir proje var ve bu projenin ilk ayağı da Afganistan. Havaalanı bence sadece bir başlangıç havaalanı dışında da birçok adım atılacak çünkü sözkonusu projelerin hayata geçirilmesi için Afganistan’ın istikrara kavuşması lazım.”

‘ABD Taliban’ın uluslararası topluma entegre olmasını istiyor’

Adıbelli, Türkiye’nin Çin’in Kuşak Yol projesine edilgen değil etken bir şekilde girmek istediğini ifade ederek, "Türkiye aslında Amerika’yı kullanıyor burada. ABD kendi yarattığı Taliban’ın bir an evvel istikrara kavuşmasını istiyor. ABD’nin oradaki derdi şu an Çin’in Kuşak Yol’u değil de Taliban’ın bir an evvel uluslararası topluma entegre edilmesi. Çünkü ABD Taliban’ın bir an evvel entegre olması konusunu başaramazsa çevresinde oraya girmek isteyen Çin ve Rusya var. Bu yüzden de Türkiye ve Afganistan havaalanları için masaya oturacağı ülkeleri destekliyor" dedi.

Öte yandan S-400 konusuna da değinen Adıbelli, "Amerika’nın son zamanlardaki tutumunun nedeninin ben basit bir S-400 olduğunu düşünmüyorum. Bana sorarsanız bu sözkonusu gerilimler, ABD’nin Türkiye’yi kendine biçtiği yeni rolden dönmeye ikna çabaları. Bu yeni rolleri ve ortaya çıkan yeni projeleri ABD kabullenemiyor çünkü bir ucunda İran, bir ucunda da kuşatmak istediği Rusya ve Çin var. Türkiye’de ‘Yeniden Asya’ çıkışıyla bu noktada ABD ile ayrışıyor. Bütün bunları topladığınız zaman Avrasya coğrafyası var ve ABD’nin dünyada olmadığı tek yerdir Avrasya. ABD, Hint Pasifik’te var olmaya çalışıyor bunu tercih ettiğinden değil ama asya karasına giremediği için mecbur kaldı. Yani tek derdi S-400 olsaydı aynı tavrı Hindistan’a da göstermesi gerekirdi” ifadelerini kullandı.

‘Dünyanın en Avrasyacı ülkesi ABD’dir’

ABD’nin sözkonusu coğrafyaya olan ilgisini de dile getiren Adıbelli, "Dünyanın en Avrasyacı, Avrasya’yı en fazla savunan, literatüre Avrasya kavramını sokan ülke Rusya değildir. Hep öyle zannederler ama ABD’dir. Yüzyıldır Avrasya coğrafyasını kuramsallaştıran teoriyi ve pratiğini oluşturan ülkedir. Brezinski’nin Büyük Satranç Tahtası adlı kitabı da bunun kitabıdır bunu da belirtelim. ABD de bu yüzden bu kadar ilgileniyor. 21’inci yüzyılın yükselen değeri Asya ve bu kişisel çıkarlar Türkiye ile ABD’nin arasını bozdu" dedi.

Türkiye Afganistan’da neden tek başına olmak istemiyor?

Türkiye’nin Afganistan’da tek başına kalmak istemediği bilinen bir gerçek. Nedenlerini sorduğumuz Adıbelli ise şöyle açıklıyor: "Türkiye Afganistan’daki havaalanlarının işletmesini aldığında Çin ve Rusya ile ters düşebilir. ABD’nin Türkiye’den özel talepleri olmaya başlayabilir. Bir NATO üyesi olarak NATO’nun da talepleri olabilir Türkiye’den. Türkiye oraya gittiği zaman sadece ekonomik bir çıkar elde etmeyecek bu sorunlarla da karşı karşıya kalacak. Türkiye de o yüzden burada başka ülkelerle hareket ederek sözkonusu yükleri yaymaya çalışıyor. Yani şimdi Katar sonra belki başka ülkeler de olacak işin içinde. Türkiye bunun bir konsorsiyum olmasını tercih ediyor.”

‘Yeni bir ticari ilişki bloğu ortaya çıkabilir’

Türkiye’nin üzerindeki yükleri yaymak istemesi ardından Afganistan temelinde yeni bir işbirliği bloğunun oluşabileceğinin altını çizen Adıbelli, "Belki Suudi Arabistan’ı göreceğiz üçüncü olarak, belki Kuveyt de eklenecek. Böyle olduğu zaman da yeni bir konsorsiyum ortaya çıkacak. Aslında Türkiye’nin istediği şey de bu. Yeni bir işbirliği kurmak istiyor. Türkiye Körfezi, Ortadoğu’dan Avrasya coğrafyasına taşıyor. Körfez, Avrasya ile tanışıyor. Kral Abdullah’ın Suudi Arabistan’daki izlediği politika da buydu. Ticaret barışı getirir yarın öbür gün belki de Suudi Arabistan ve İran ticaretini konuşuyor olacağız yani aslında Türkiye burada becerebilirse çimento görevi görecek ve birleştirici olacak. Afganistan da bunun ilk başlangıcı olacak" dedi.

Adıbelli öte yandan, Cumhurbaşkanı’nın Şubat’ta Suudi Arabistan’a gidecek olmasının da bu tezini doğruladığını belirtti.