Karamollaoğlu'ndan istismar sorusuna yanıt: Meselenin üzerine önyargılarla gidiliyor
Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu, Halk TV'de Özlem Akarsu Çelik'in Liderler Özel programına konuk oldu. Karamollaoğlu, Özlem Akarsu Çelik'in sorularına yanıt verdi.
O soru ve yanıtlar şu şekilde:
"Mukaddesatçı gelenekle milliyetçi geleneğin hiç bu kadar iç içe geçtiği döneme tanıklık etmemiştik. Çeşitli yapılarda bir aradalıkları olmuştu ama bu enteresan değil mi? Sizin temsil ettiğiniz gelenek itibarıyla" sorusuna yanıt veren Karamollaoğlu şunları söyledi:
Biz ahlaki değerlere önem veren bir anlayışa sahibiz. Milliyetçilik dediğimiz eğer Türkiye'de yaşıyorsanız Türk halkının, Türk vatandaşlarının, Türkiye'de yaşayan bütün insanların kökenleri ne olursa olsun huzur içinde yaşamalarını arzu ederiz.
Ama milliyetçi gelenek dediğimiz zaman orada bir ayrım çıkıyor bu ayrım da ırki bir ayrım olarak görünüyor. Halbuki Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda şöyle bir karar alınmıştı: Türkiye'de yaşayan herkes Türk'tür. Bunu da özellikle Avrupa'dan göçe zorlanan Müslümanlar için kullandılar. Adam Arnavut. Arnavut diye bir ırk var. Türkiye'ye geliyor, Türk oluyor. Bulgaristan'dan kalkıp geliyor Türk oluyor. Türkiye'nin içinde de geçmişteki farklıları ortadan kaldırıp hepiniz Türk'sünüz deyince Türkiye'de işte başka yönden patlak verdi bu tabir. Özellikle Kürt vatandaşlarımız. Dediler ki; asırlardır Osmanlı topraklarında yaşıyoruz, hanedana da bağlı olduk bize niye ille de Kürt değil Türk diyeceksin. Böyle algıladıkları için başka bir sıkıntı çıktı.
Bir de Türkiye'de özellikle 1990'ların başında yapılan sayımlarda Ermeni nüfus yaklaşık olarak Anadolu'da yüzde 30-35 bazı yerlerde 40'a kadar varmış. Bunlar da Avrupa'ya göçe zorlandılar böylece geriye kalanlar hariç bir kısmı Müslüman oldu, bir kısmı kimliklerini muhafaza ettiler. Ermeni bir Türk vatandaşı olarak kaldılar. Onlar da zaman içinde farklı eğilimlerin içine girdiler.
Şimdi ırk dediğiniz zaman bu ırkçılık çok tehlikeli bir terim. Farklı bir ayrım yapıyor. O ayrım topluma da zarar veriyor. Bazen şuna şahit olduk kütüklere gittiğiniz zaman şu an Türk olarak bilen baktı ki 1930'larda nüfus kütüklerine işlenirken farklı bir soydan geldiklerini gördüler. Bir insanın geçmişinin Türk, Kürt, Boşnak olması onun insan vasıflarını değiştirmez.
"MHP Grup Başkanvekili Levent Bülbül Kürtçe'ye tahammülünüz yok zihniyet bu olduğu için alışacaksınız diyen HDP'lilere Meclis'te sarı torbaları göstermiş. Meclis'te AKP sıralarından da alkışlar yükseldi" sorusuna ise Karamollaoğlu şu yanıtı verdi:
Tam da bizim içine sürüklendiğimiz acıklı halimizi göstermesi bakımından önemli. Şundan eminim çünkü bu iddiada bulunan arkadaşlardan bazılarının kendi geçmişlerini incelediklerinde aslen Türk olmadıkları ortaya çıkıyor. Bana da iftiralarda bulunuyorlar bizim secerimiz belli. Orta Asya tarafından gelmişiz Karamollaoğluzadeler Kars tarafında bir yere yerleşmiş bir kısmı Karadeniz'e gitmiş, Kırşehir, Konya Orta Anadolu'ya gitmişler. Bizim aile de gelmiş Sivas'a. Bu ilim ehliymiş büyük bir kısmı. Ama burada bile başka iddialarda bulunmakta hiç tereddüt göstermeyenler var. Bu arkadaşlarımız bir defa gidip kendi secerelerini kontrol etsinler. Çok farklı manzaralarla karşılaşma ihtimaller var.
"Böyle söyleyince de zamanında sizinle de konuşmuştuk. Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün annesi Ermeni'dir diyen bir milletvekili olmuştu. CHP milletvekili kendisi vefat etti. O dönem de çok tepki görmüştü. Velev ki öyle" ifadelerine yanıt veren Karamollaoğlu şunları söyledi:
Kesinlikle kimseyi aşağılamak için söylemiyorum. Bir insanın hangi ırktan geldiği değil bugünkü haliyle nasıl bir insan olduğu önemlidir. Bugün Müslüman'lıktan bahsediyorlar. Müslümanlığın temelinde güzel ahlak yatar. Ayrımcılık yapma hissiyle bunu söylemedim. Sadece doğru olmayan bir şeyi iddia etmenin faydası yok.
"Türkiye'de son dönemde düşmanlaştırıcı dil... En son Meclis'te istenmeyen bir kavga yaşandı. Ölümden döndü Hüseyin örs. Kalp pili nedeniyle ölebilirmiş. Bu şiddet dili nereye gidiyor?" Karamollaoğlu bu soruya şu yanıtı verdi:
Siyasette şiddet işin en son noktasıdır. Hele de Meclis'e sıçradığı zaman Erdoğan, Sayın Cumhurbaşkanı Türkiye'ye dönüp siyasi hayata atıldığı zaman en çok bu konulara vurgu yapıyordu. Amerika'dan geldiği zaman Türkiye'ye dönüp dediğim de gidip orada Bush ile bir fotoğraf vermişti başka konularda da kendisine cesaret madalyaları verildi. Biz birbirimizle iyi geçineceksek fikirler savaşır. Yumrukla, silah çekerek değil. Elbette geçmişte de benzer hadiseler oldu hep münferitti. O hadiseler meydana geldiği zaman sebep olanlar da muhatap olanlar da pişmanlıklarını dile getirdiler. Pişman değilim demesini anlamıyorum.
"AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik dedi ki şiddet dilini kullanan Kemal Kılıçdaroğlu başlattı. Meclis'te Kemal Bey'in yaptığı konuşmada nereden milletvekili seçileceğinizi bile bilmiyorsunuz ifadelerini kullandığı için..." ifadelerine yanıt veren Karamollaoğlu şunları söyledi:
Bu şiddet dili mi ki? Bu şiddet dili değil ki. Sayın Kılıçdaroğlu tenkit ediyor. Yeri geldiği zaman da bu yanlışları yapanların hukuk önünde hesap vermeleri gerektiğini söylüyor. Biz elbette Millet İttifakı içindeyiz Altılı Masa'nın da bir üyesiyiz ve bu masanın da altıdan başka bir üyesi yok. Ancak iktidara gelmeyi de arzu ediyoruz ama bunu öç alma mantığıyla hiçbir zaman gündemimize almadık. Öyle bir mantıkla gidersek biz de hataya düşeriz.
"Sizin bir ifadeniz oldu 'ahirette Erdoğan'dan davacıyım' öç almak değil derdimiz diyoruz. Siz hesaplaşmayı ahirete bırakmaktan mı yanasınız?" sorusuna ise Karamollaoğlu'nun yanıtı şöyle oldu:
Ahirete bırakmak değil... İnsanoğlu, iki gerçek var. Bir dünyaya geldik kimse hangi anadan babadan geleceğini bilmiyor. Yaşam süresinden ayrılıp gidiyor. Nereye gidiyor? İnanlar diyor ki bir hesap günü var. İnanmayanlar toprak olup gideceğiz diyor. Ama ben bir hesap gününün olduğuna o günde herkesin Cumhurbaşkanı olmak onu kurtarmaz dahil mutlaka hesaba çekileceğine... Eğer bir yanlışlık yapıyor haksız bir ithamda bulunuyorsa ben onun hesabını soracağını söyledim. Ben onun inançlı bir insan olduğunu biliyorum.
Siz bu dünyada elbette insanlardan yaptıkları yanlışın hesabını sorarsınız. Demokrasilerde farklı zihniyetler arasında kararı veren millet.
"Hukuk devleti bizlere ayrı iktidardakilere ayrı işliyor. Cumhurbaşkanı'nın toplumun yarısını, kadınları aşağılayan bir ifadesi olmuştu. Kullanmak istemiyorum. Bu Gezi'ye katılanlar için. Hem erkeklere hem kadınları hakaretamiz kelimelerle aşağılamıştı. Yargı orada hakaret yok dedi." Bu ifadelere Karamolloğlu'nun yanıtı şöyle oldu:
Elbette bu doğru değil. Ben iktidar partisinin Tayyip Erdoğan'ın bir parti tahakkümü kurduğu kanaatindeyim. Birçok insan maalesef Sayın Cumhurbaşkanı'nın etrafından ayrıldılar. Sayın Erdoğan yola çıktığı zaman 4 sac ayağı demişlerdi 3'ü gitti bir tek kendisi kaldı.
Geride kendisinin bakanlıklarını yapan, başbakanlığını yapan insanlar da terk ettiler. İşte bu yanlış tavırdan dolayı.
"Timur Soykan'ın BirGün Gazetesi'ne yaptığı bir haber... 6 yaşında bir çocuk İsmailağa cemaatine bağlı Hiranur Vakfı'nın yöneticisi babası tarafından imam nikahıyla biriyle evlendirildiğine dair iddianamede ifadeler var. Ailesi reddetti Diyanet İşler 'adaletin tecelli edeceğine inancımız tamdır. Ancak konunun yüze dinimiz İslamla bağdaştırılarak Müslümanların itham edildiği bir sürece dönüştürülmesi son derece rahatsız edicidir.' 6 yaşında bir çocuğun evlendirilmesini..." ifadelerine Karamollaoğlu'nun yanıtı şöyle oldu:
Bunu kabul etmek mümkün değil. Bunun birkaç yönü var. Sosyal yönüyle bunu zaten toplumda kabul etmek... Çocuk iradesi yok ki. Böyle bir şey olmaz. İnancı olan bir insanın da böyle bir suçu işleyeceğine ihtimal vermiyorum. İnsanlar hata yapabilir ama ben ihtimal vermiyorum.
İslami yönü olarak bunun kabul edilmesi mümkün değil. İslamla bağdaşmaz. Evlenmek irade işidir. Bunun bir de iştimai yönü var. Toplumda kargaşa meydana geliyor. Bundan dolayı ben bu konunun hukuk önünde net bir şekilde belirlenene kadar gündeme gelmemesinin doğru olacağını düşünüyorum. Çünkü bu aileyi, aile reddediyor. Aile bundan rahatsızsa bu noktada farklı fikirler varsa özellikle tabii ben sizi tenzih ederek söylüyorum medyada bu çok dikkat çeken bir konu. Ama önyargılarla gidiliyor meselenin üzerine. Diyanet'in açıklaması da bu noktada. İslam rıza göstermez. Ben bu konunun istismara vesile edilmemesi sebebiyle gündemde tutulmamasını arzu ederim. Hem toplum hem aile rahatsız ediyor çünkü.
"Bu kadar uzatması yargının hatası değil mi? Bu işi bir an önce sonuçlandırsalardı. Yıllarca yargıda süründürmeselerdi biz belki başka türlü konuşuyor olacaktık" ifadelerine Karamolloğlu'nun yanıtı şu oldu:
Deliller ortadaysa vereceği kararı çabuklaştırmalı. Geciken adalet adalet değildir. Bu noktada kabul edilebilir yanı yok. Bundan dolayı tarikatlar, Kuran kursları kapatılsın olmaz. Bundan dolayı ne için diyorum İslama önyargılı baktıkları için söylüyorlar.
"Son yıllarda çocuklar çok savunmasız. Çok fazla saldırıya uğruyorlardı. Bunların bir kısmı Ensar Vakfı, Erzurum'da yaşanan... Takdir edersiniz ki insanların da buralarda bir denetim yok bu çocuklar kimlerin eline bırakılıyor. Burada dinle ilgili bir işten çok burada yetkililer ne denetim yaptırıyor buralar bizim oy pazarımız gibi mi düşünüyorlar?" Karamolloğlu bu ifadelere şu yanıtı verdi:
Nerede olursa olsun ister İslami kurslar ister cemaatlere ait kurslar bu konularda MEB'in özellikle çok titiz davranmasına ihtiyaç var. Kararlar geciktirilmemeli suçlular da en ağır şekilde cezalandırılmalı. Hiç tereddütüm yok benim. Ama adil karar verilmeli. Önyargıyla hareket edilmemeli. Buna uyulsun ve bu problemlerin çoğunu. Sözgelimi biz farklı bir şeyden bahsediyoruz. Nerede? Kuran kurslarının önünde falan değil. Bütün okullarda uyuşturucu alışkanlığı haline geldi. Bununla ilgileniyoruz diyor hükümet ilgileniliyorsa niye bu sürekli olarak yaygınlaşıyor?
"İktidar nezdinde makbul cemaatler bir de makbul olmayan cemaatler var" ifadesine ise Karamollaoğlu şu cevabı verdi:
Bu ayrım yapılıyorsa yazıklar olsun. Bu ayrım yapılamaz. Benim suçlum senin suçlun olmaz. Cezasını çekecek ki başkalarına ibret olsun.
Tarikatlar kapatılsın diyor. Nasıl kapatacaksınız? Tarikat diye bir dernek vakıf yok ki. Tarik yol demek. Tarikatta da genelde toplumun içinde şeyh olarak biliniyor. Önder olarak bilinen isimler ahlakıyla, ilmiyle örnek olan insanların peşinden gidenler o yolu seçtikleri için ehli tarık kabul edilirler. Ama bunların hiçbir üyelikleri tescilli değildir. İtibar gören, genellikle bu insanlar zengin insanlar değildir.
Bir insanın zengin olması da suç değil. Yeter ki kendi zenginliğinin içinde haram olmasın. Helal kazanmış çok da zenginleşmiş ben onun elini öperim. Esas olan ahlaki tavırlarıdır.
"Büyük bir perakende zincirleri hedef alınıyor aynı zincirle 2018'de de kavgaya tutuşulmuştu. Neler oluyor?" Karamolloğlu şunları söyledi:
Onu samimi şekilde söylüyorum ölçemedim. Ben bunların bir kısmını tanıyorum dürüst insanlar olduklarını düşünüyorum. Ama tabii ticarette kendi karlarını yükseltebilmek için bir gayretin içinde olabilirler. Ama istismar ederek piyasayı tek başına etkilemeleri mümkün değil. Yani 50 bin şube Türkiye'nin ekonomisini yönlendirecek. Böyle bir saçmalık olmaz. Ben yine şunu düşünüyorum alışverişe çıkamıyorum ama bunlara da uğradığım oluyor. Ama gittiğim marketler başkaları da var ama başka yerlere nazaran buradaki ürünlerin daha ucuz olduğunu görüyorum.
Bu toplum nezdinde onlara çok daha büyük bir güç olduğu için zincir marketler. Gidilmediği köy kalmadı herhalde. Biz bunlara baktığımız zaman bayağı güçlüler. Ciroları çok yüksek. Bundan dolayı hükümet bunları karşıya aldığı zaman çok güçlü olan ve maalesef topluma zarar veren kesime karşı bir politika belirliyormuş gibi intibahını doğurmaya çalışıyorlar. Bu yanlış bir iş.