Fikret Bila
Kılıçdaroğlu’nun Mesajları
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin seçimden sonraki ilk grup toplantısında konuştu.
Önemli mesajlar taşıyan bir konuşmaydı.
“Geminin kaptanı benim” dedi.
Böylece çok merak edilen istifa edip etmeyeceği konusunu açıklığa kavuşturmuş oldu.
“Gemiyi sağlam şekilde limana getirmek kaptanın görevidir. Ben de gemiyi sağlam şekilde limana getireceğim” dedi.
Bu sözlerden anlaşılıyor ki Kılıçdaroğlu, bazı kesimlerin yoğun “istifa etsin” baskılarına karşın görevini sürdürmeye ve partisini kırıp dökmeden kurultaya ve yerel seçimlere götürmek istiyor.
Kılıçdaroğlu. partisinin kısa vade için değil uzun vadeli hedeflere göre yapısını değiştirmeyi, güçlendirmeyi, yenilemeyi amaçladığını söyledi.
“Değişim” diyenlere “değişiminin önünde engel olmasın” diyenlere de, “değişimi sonuna kadar açacağım” sözleriyle yanıt verdi.
“Bireysel beklentileri de bir yana bırakmak gerekir” demeyi de ihmal etmedi.
Partilileri soğukkanlı ve aklıselim düşünmeye davet etti.
“Olay Kemal Kılıçdaroğlu değildir” dedikten sonra, CHP’nin sade bir üyesi olmanın da genel başkanı olmanın da şerefini ömürboyu taşıyacağını ve ailesine bırakacağı en büyük miras olacağını vurguladı.
“ Genel başkan olmak veya sade üye olmak benim için fark etmez, ben genel başkan olsam da olmasam da partimin ve davamızın bir neferi olarak çalışacağım” mesajı verdi. “Bugün CHP’ye üye olmuş bir gençle aynı heyecanı taşıyorum” diyerek mücadeleden vazgeçmeyeceğini söyledi. İktidarı kastederek teslim olmayacağı vurgusu yaptı.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde 25 milyon seçmenin oyunu almış olmayı sık sık dillendirerek, bu oyun küçümsenmemesi gerektiği mesajını verdi ve hedefin 30 milyon oya ulaşmak olduğunu söyledi.
Kılıçdaroğlu hem parti içine hem kamuoyuna CHP’ye oy vermeyenlerin de hakkını savunacağını, yetimin hakkını yedirmeyeceğini, haksızlığa uğrayanın yanında olacağını, demokrasiyi mutlaka getirecekleri ve mutlaka kazanacaklarını söyleyerek kucaklayıcı ve birleştirici bir konuşma yaptı.
Kılıçdaroğlu konuşmasını birkaç gün önce grup başkanlığına atadığı Özgür Özel’in yönettiği oturumda yaptı.
Özel’in “gerekiyorsa genel başkan adayı da olurum, sorumluluktan kaçmam” sözleriyle adaylığını açıklamasına da Ekrem İmamoğlu’nun “değişim” diyerek adaylık imasında bulunmasına da değinmedi.
Kurultay da herkesin aday olmaya hakkı olduğu mesajı verdi.
Her türlü eleştiriye açık olduğunu ve saygıyla karşıladığını da söyledi.
Anlaşılıyor ki Kılıçdaroğlu partisini yerel seçimlere götürmeye kararlı ve bu seçimden zaferle çıkmayı da temel hedef olarak görüyor.
Bu nedenle de Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Belediye Başkanlığı’na aday olmasını ve belediye meclisinde çoğunluğun CHP’ye geçmesini sağlayacak bir başarı kazanmasını istiyor. Yerel seçimden önce İstanbul belediyesinin AK Parti’ye teslim edilmesinin yanlış olacağını düşünüyor. İktidarın yerel seçimlerdeki hedefinin İstanbul ve Ankara’yı almak olduğunu düşündüğü için de belediye başkalarının yeniden aday olmalarını istiyor.
Kılıçdaroğlu kurultay sürecinin başladığını ve yerel seçimden önce kurultayın toplanacağını açıkladı.
Ancak CHP Genel Merkezi’nde hâlâ kurultayın yerel seçim öncesinde yapılıp yapılmaması konusunda tereddütler var. Bunun nedeni ise zaman darlığı olarak izah ediliyor. İl ve ilçe kongrelerinin tamamlanmasının Ekim ayının ortasını bulacağı söyleniyor. Kongreler bittikten sonra Parti Meclisi’nin kurultay kararı alması gerektiği belirtiliyor. Kurultayın ise Parti Meclisi’nin kararından 45 gün sonra toplanabileceğine dikkat çekiliyor. Bu durumda kurulayın Kasım sonu veya Aralık başında toplanabileceğine dikkat çekilerek, yerel seçimlere üç ay gibi kısa bir süre kala partinin enerjisini parti içi mücadeleye harcamasının doğru olmayacağı, bu nedenle kurultayın yerel seçim sonrasına bırakılması olasılığının da bulunduğu ifade ediliyor.
Kurultay ne zaman yapılırsa yapılsın önemli olan CHP’nin kurultaydan dağılmadan çıkmasıdır.
Böyle bir dağılmanın sosyal demokrat kesime ne kadar zarar verdiği ve iktidar olmaktan uzaklaştırdığı, güç kaybettirdiği yaşanarak görüldü.
Bu görüldüğü için önce SHP ve Bülent Ecevit’in vefatından sonra da Rahşan Ecevit ve arkadaşları CHP’ye katıldılar.
Buna karşın Ecevit’in rahatsızlığı döneminde parti içinde çözüm bulmak yerine İsmail Cem, Hüsamettin Özkan, Kemal Derviş gibi ağırlıklı isimlerin Yeni Demokrasi Partisi kurarak DSP’den ayrılmaları iki partiye de bir katkı sağlamadı.
Aynı şekilde Muharrem İnce’nin CHP içinde mücadele etmek yerine ayılıp Memleket Partisi’ni kurması cumhurbaşkanlığı seçiminde iki partiye bir katkı sağlamadığı gibi sosyal demokratların gücünü zayıflattı.
CHP’de parti içinde mücadele etmek, mücadeleyi kaybetse bile parti içinde kalıp partinin güçlenmesi için çalışmak gibi bir gelenek vardır.
Örneğin Deniz Baykal ve Ali Topuz gibi parti içinde ağırlıklı isimler Bülent Ecevit’e karşı her kurultayda mücadele etmişlerdir. Kaybettiklerinde ise partiyi terk etmemişlerdir. Ecevit de her iki ismi kurduğu hükümetlerde bakan olarak görevlendirmiştir.
Bunun nedeni Ecevit’in parti içi mücadeleyi demokratik bir hak ve zenginlik olarak görmesidir. Bu nedenle kendisine karşı kurultayda mücadele eden isimleri de her zaman kabinesine almıştır.
Bu kez de CHP’nin demokratik bir kurultay gerçekleştirmesi, sonuç ne olursa olsun kurultayda yarışanların kurultay sonrasında da partilerinin seçimi kazanmaları için çalışmalarını sürdürmeleri dağılmayı önceleyecek en etkili tutum olur.