Ali Babacan: Mart ortasında baskın seçim yapabilirler

Halk Meydanı'nın bu haftaki konuğu DEVA Partisi lideri Ali Babacan oldu. Gençlerin kendisine yönelttiği iç politikadan dış politikaya geniş bir yelpazedeki sorularına yanıt veren Babacan, "Mart ortasında baskın seçim yapabilirler" dedi.

Halk TV'de Şirin Payzın'ın moderatörlüğünde yayınlanan Halk Meydanı'nın bu haftaki konuğu DEVA Partisi lideri Ali Babacan'dı. Seçimle ilgili soruları yanıtlayan Babacan'dan baskın seçim çıkışı geldi. Babacan "Mart ortasında baskın seçim yapabilirler" dedi.

Şirin Payzın: Siz gazetecilere önemli bir şey söylediniz. 'Aday konusunda şartlar değişiyor. 6 ay önce adaylar konusunda farklı bir tartışma yürütüyorduk ama seçime giderken şartlar değişti. Bambaşka bir tartışma götürüyor olabilir' dediniz. Buradan biz aday meselesinin daha kesinleşmediğini anlıyoruz. Siz 'Artık zihinlerimizi çalıştıralım' dediniz. Kamuoyundan 'Hâlâ mı?' tepkisi var. Aday yoksa kampanya yok, aday yoksa Erdoğan her gün zemin kazanıyor... Buna ne diyeceksiniz?

Diğer bir soru. Seçim tarihi... Seçim tarihi belli olmadığı için kimse iş yapamaz hale geldi. Konserler yapılamıyor, şirket kuracaklar şirket kuramıyor. Seçim tarihi...

Ali Babacan: Seçimle ilgili normal anayasanın söylediği bir tarih var 18 Haziran. Hatta bugün ÖSYM sınav tarihini değiştirmiş. Fakat ben hükümetin her an baskın seçim çağrısında bulunabileceğini düşünüyorum. Yılbaşında asgari ücrete zam verecekler ya, devletin var olan her şeyini verdikleri gibi borçlanıp da verecekler. O havayla, asgari ücretteki, memur maaşındaki, emekli maaşındaki artış o hava enflasyon çok yüksek olduğu için Haziran'a kadar o hava sürecek. Saman alevi gibi yanıp sönecek. O atmosferi yakalamışken Mart'ın ortası gibi baskın seçimi yapıp geçelim diyebilirler diye düşünüyorum ben. Bu düşüncemi hem teşkilatımızla paylaştım, altılı masada da bunu dillendirdim. 'Şaşırmayalım' dedim.

Şirin Payzın: Mart ortasında karar aldılar, hemen bir aday çıkarabilecek durumda mısınız Altılı Masa olarak?

Ali Babacan: Seçim tarihi açıklasın 2 gün sonra adayımızı belirleriz. Çünkü baskın seçim açıklamasını ne zaman yapacaklar? Aralık sonu, ocak başı. Özellikle asgari ücret falan açıklandıktan sonra. İhtimalden bahsediyoruz, olursa şaşırmayalım diye. Biz o güne kadar ne yapacağız? Adayımızı belirlemeden önce geçiş süreci yol haritasını ve politika ortaklaştırmasını bitirmiş olacağız. Ondan sonra ortak aday konuşup bitirmenin tam ideal zamanı olacak. Seçime yetişiriz, sorun olmaz.

Şirin Payzın: Kemal Kılıçdaroğlu'nun adaylığı hemen hemen kesinleşti diyenlere cevabınız nedir.

Ali Babacan: Öyle bir şey yok. Biz hiçbir isimle ilgili olacak da olmayacak da demiyoruz. Bizim DEVA Partisi olarak altı siyasi partinin genel başkanlarından birisi de olabilir, bunun dışında da olabilir. Biz açık fikirlilikle, hiçbir ismi dışlamadan bir değerlendirme başlatıyoruz partimizin içinde. Toplum ne diyor, teşkilatlarımız ne diyor? Anketler var ama anketlere konuşmuyor insanlar korkuyorlar. Şu anda bunlar bitmeden adayı tartıştığımız zaman adayın kimliği ve geçmişi tartışılıyor. Biz bunu doğru görmüyoruz.

Programdan diğer satır başları ise şöyle:

Bir genç "Ne yazık ki bizim toplumda şöyle bir şey var; yurtdışında bir çocuk ayağa kalktığında destekliyor. Bizden bir çocuk ayağa kalktığında desteklenmiyor. Bizim bütün üniversitelerimizin kadroları değiştirildi" dedi.

Babacan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın G20'deki görüşmelerini hatırlattı ve ABD, Çin'le çevre konusunda konuşulup konuşulmadığını sordu.

'Dünya Bankası Başkanı Türkiye'de yaşamak istedi'

Gençlerin ABD'ye değil Avrupa'ya gitmek istediğini söyleyen Babacan, Avrupa'da ortak akıl olduğunu söyledi. Avrupa Birliği'ne üye olmak için gerekli kriterlerin yerine getirilmesi durumunda Türkiye'nin standardının yükseleceğini söyledi. Kendisinin AB müzakerecisi olduğunu söyleyen Babacan, "Dünyadan gençler Türkiye'de 5-6 ay yaşayabilsem" diyordu. Dünya Bankası'nın başkanının emekli olduktan sonra Türkiye'de yaşamak istediğini söyleyen Babacan, "Biz o dönem Rus Merkez Bankası'na enflasyonu düşürebilmesi için danışmanlık yaptık" dedi.

'İçimiz yanıyor'

Payzın'ın geçen hafta bir gencin yurtta kuru ekmek toplandığına dair tanıklığını anlattığı kaydı dinletti. Babacan "Bunların hepsi gerçek" dedi ve öğrencilerle sohbet ettiğini söyledi.

Babacan "Avrupa'ya trenle seyahat yapan gençlikten günde bir öğünle gününü geçiren gençliğe geldik" diye konuştu. Üniversiteyi kazanabilmenin bile şu anda zor olduğunu belirten Babacan kazanan öğrencilerden 105 bininin kayıt yaptıramadığını söyledi. KYK'deki yurt sorunu nedeniyle okula kayıt yaptıramayan öğrenciler olduğunu belirten Babacan "İçimiz yanıyor" dedi.

'Türkiye'de iş hayatında fırsat eşitliği yok'

Genç işsizler platformundan bir gencin "Tersine beyin göçü ile nasıl bir çalışma yapacaksınız? Gençleri nasıl ikna edeceksiniz?" diye sordu.

Babacan şunları söyledi:

Şu anda en önemli sorun işsiz gençlerimizle işgücü piyasamızın ihtiyaçları arasında büyük bir uyumsuzluk var. İşveren 'eleman alacağım ama aradığım nitelikte insan bulamıyorum' diyorlar. Çünkü verilen diplomanın iş hayatında karşılığı yok. Hızlı bir şekilde gençlerimizi yeniden beceri kazanma programına tabii tutmamız gerekiyor. Gençlerimiz o programa katıldığında para harcamayacak. İşveren prim ödemeyecek, gençlerden de gelir vergisi kesilmeyecek.

Türkiye'de iş hayatında fırsat eşitliği yok.

İşe alımlarda KPSS'den sonra mülakatı kaldıracağız. Devlette işe alımlarda yazılı sınav neyse o. Şu anda mülakat hükümetin işine gelmeyenleri eleme aracı. Mülakatta sorduğu sorular acayip acayip sorular. Mülakatta 'acaba Tayyip Erdoğan'ı seviyor mu sevmiyor mu?' anlamaya çalışıyor.

'Gençlik ve kadın kollarımız yok'

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi olan bir genç Babacan'a "Seçimler yaklaşıyor. Gençler de siyasette kendilerinin temsil edilmediğini düşünüyor. Bu seçim sürecinde aday adaylık kampanyaları da başlayacak. Ama bu ciddi bir sermaye gerektiriyor. Ancak gençler bu ekonomik kazanımlara sahip değiller. Partiniz gençlere pozitif ayrımcılık sağlayacak mı?" diye sordu.

Babacan şunları söyledi:

Parti tüzüğümüze maddeler yazdık. Bizim gençlik ve kadın kollarımız yok. Çünkü gençlik ve kadın kollarını ana kademeden ayrı tutmak gençleri ve kadınları aslında ana karar mekanizmasından ayrı tutmak olarak değerlendirdik. Dolayısıyla ana kademede yüzde 20 gençlik kotası ve yüzde 35 cinsiyet kotasıyla gençlerin ve kadınların yoğun bir şekilde temsil edildiği bir yönetim yapısı oluşturduk parti içinde.

Bizim Genel Merkez Yönetim Kurulu 50 kişidir. 50 kişinin içinde 30 yaşın altında 10 tane arkadaşımız vardır, 18 kadın vardır ve 2 üniversite öğrencisi vardır.

'YÖK'ten kurtulacağız'

Bir gencin 'profesyonel askerliğe' ilişkin sorusu üzerine Babacan şu cevabı verdi:

YÖK'ü kapatacağımızı taahhüt ettik. Altılı Masa'nın ortak Anayasa metninde YÖK'ün kapatılması var. İnşallah bu YÖK'ten kurtuluyoruz. Üniversitelerin özerk hale gelmesi bir nefes alması gerekiyor. YÖK sıktıkça ilk 500'de üniversitemiz kalmadı.

'Parası olmayan daha uzun askerlik yapıyor'

Askerlik fırsat eşitliğinin olmadığı çok önemli bir alan maalesef. Şu anda 80 bin lirayı denkleştirenler askerliği 1 ay yapıyor. Parası olmayanlar daha uzun süre yapıyor. Böyle bir şey olamaz. Burada adaleti sağlamanın yolu zorunlu askerliği kaldırıp tamamen profesyonel orduya geçmek.

Bir mont alıyorsunuz 36 ay taksit. Bunlar lüks değil. Telefon sadece 'alo' demek değil. Bilgiye ulaşma, kendini ifade etme hakkı. Akıllı telefon en temel insan hakkı. Gençler şükürsüz değil, şükürsüz olan hükümet. Ev almak, araba almak çoğu insan için hayal.

Dış politikada barış vurgusu

Bir gencin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Mısır Cumhurbaşkanı Sisi'nin el sıkışmasını hatırlatarak DEVA Partisi'nin dış politikasını sorması üzerine Babacan şu yanıtı verdi:

Dış politikamızdaki şiarımız 'Yurtta sulh, cihanda sulh' tamamen barış odaklı bir dış politikayı biz benimsiyoruz. Ama ülkenin olası dış tehditlere karşı güvenliğini sağlamak zorundayız. Tabii ki en modern orduya sahip olmamız lazım. Ama unutmayalım ki bir ülkenin silahlı gücü caydırıcı güçken çok değerlidir. Ama bu gücü kullandığınızda test ettirmiş oluyorsunuz. Mavi Marmara olayı bakın ilk defa Türkiye Cumhuriyeti'nin 1. Dünya Savaşı'ndan sonra ilk defa caydırıcı gücü test edildi. Uluslararası sularda kendi bayrağımızı taşıyan sivil gemimize başka bir ülkenin güvenli ordusu saldırdı. Vatandaşlarımız öldürüldü. Ne yapıldı o dönemde? Vatandaşları ve gemileri kurtardık denildi. Bu mu bunun karşılığı? Daha sonra insanların hakkını aramasının önüne geçildi, uluslararası anlaşma bile yapıldı insanlar hakkını arayamasın diye.

Yapılması gereken şu; hedefimiz şu olmalı ülkelerle olan hudutlarımızdan ticareti kolaylaştırmamız gerekiyor. Güvenlik şartları sağlandıktan sonra da insanların dolaşımını rahatlatmak gerekiyor. Tabii ki kayıtla. Ve fikirlerin serbest dolaşımı çok önemli.

Kaynak:halktv.com.tr