Sezin Öney
Bu aralar "bir gece ansızın" gelmiyoruz!
“Dostum Kyriakos”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2017’de “Lozan Krizi” yaşandıktan bu yana ilk kez Yunanistan’ı ziyaret ediyor. Atina’ya gitmeden Yunanistan’ın Kathimerini gazetesine verdiği mülakat, çarpıcı ifadelerle doluydu. Ama en dikkat çekicisi, Yunanistan Başbakanı Kyriakos Miçotakis için, “Dostum” ifadesini kullanmasıydı.
Miçotatakis, Mayıs 2022’de ABD Kongresi’nde Rusya lideri Vladimir Putin ile Erdoğan arasında paralellikler çizen bir konuşma yaptıktan sonra, iki lider arasında ipler kopmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle demişti:
“Artık benim için Miçotakis diye birisi yok. Kendisiyle böyle bir görüşme yapmayı asla kabul etmiyorum. Çünkü biz sözünde duracak, şahsiyetli, onurlu siyasetçiler ile yola gideriz. Bundan sonrasını Miçotakis kendisi düşünsün. Kimlerle görüşecekse, kimlere nasıl üsler kurduracaksa buyursun kurdursun; biz bize yeteriz.”
Yaklaşık 1,5 yıl sonra köprülerin ardından sular aktı ve şimdi, “Dostum Miçotakis”…
Kathimerini’ye şöyle konuştu Cumhurbaşkanı Erdoğan:
“Dostum Kyriakos; sen bizi tehdit etmezsen biz de seni tehdit etmeyiz. Ülkelerimiz arasındaki güveni güçlendirelim. Ekonomi, ticaret, ulaştırma, enerji, sağlık, teknoloji, eğitim ve gençlik konularında sektörler arası işbirliğimizi geliştirelim. Milletlerimizin tarihi ve kültürel mirasına ortaklaşa sahip çıkalım. İster Ege sorunlarının ele alınması, ister yasadışı göçe karşı işbirliği yapılması, ister Yunanistan'daki Türk azınlığa ilişkin süregelen sorunların çözümü olsun, karşılıklı iyi niyete dayalı diyalog yoluyla aşılamaz hiçbir zorluk yoktur.”
Yunanistan konusunda da, her an patlak verebilecek sıcak çatışmanın kıyılarından dönüldükten sonra; şimdi diyalog, iyi niyet, uzlaşma mesajları.
Kathimerini’deki röportajda sorulanlardan biri de, “Ne değişti?” idi.
Erdoğan da cevaben, “Bizim açımızdan hiçbir şey değişmedi” diyor ve ekliyordu: “Biz, Yunanistan’ı hiçbir zaman düşman veya rakip olarak görmedik”.
“Bir gece ansızın gelebiliriz” sözleri hatırlatıldığında da, o ifadeleri “teröristler için” kullandığını söylüyordu. Oysa, bundan 1 yıl kadar önce Çekya’nın başkenti Prag’daki bir basın toplantısında Yunanistan’ın Star Televizyonu’ndan bir gazeteciye bambaşka bir yanıt vermişti. Gazetecinin, “’Bir an gece ansızın gelebiliriz’, ‘bir gece aniden size saldırabiliriz’ anlamına mı geliyor?” sorusuna, “Doğru anlamışsın” diyordu.
“Batı’dan daha Batılı”
Kathimerini’den Alexis Papachelas ve Manolis Kositidis’in röportajındaki bir soruda, Aya Sofya’nın “Camii” olarak ibadete açılmasının Yunanistan ve Batı’da pek çok kişiyi şoke ettiği dile getiriliyordu. Erdoğan, Ayasofya konusunda şöyle diyordu:
“Bu güzide mabedi, insanlık tarihinde eşine az rastlanan bir titizlikle ve saygıyla koruyor, bu muhteşem eserden tüm insanlığın maddi ve manevi olarak faydalanmasına imkan sağlıyoruz. Geçtiğimiz 570 yılda sürdürülen uygulama ve koruma çalışmaları, ülkemizin tarih boyunca konuya ne kadar titiz yaklaştığının kanıtıdır. Kebir'deki Ayasofya Camii'nde Mimar Sinan döneminde yapılan restorasyonun ardından kapsamlı çalışmalara başladık. Barışın ve kabulün sembolü olan Ayasofya Camii, her din ve inançtan ziyaretçiye açık olmaya devam edecek.”
Mülakatta, Gazze Savaşı’na dair “Batı’nın tutumunu” eleştirirken dile getirdiği, “Hilâl ve Haç’ın Savaşı” konseptini hiç dile getirmiyordu Erdoğan…Tersine, Gazze’ye yönelik politikasından yola çıkarak sorulan, “Türkiye, Batı’nın bir parçası mı?” sorusuna, “Gazze’de Türkiye mi, Batı mı Batı değerlerine sahip çıkıyor” diye yanıt veriyordu.
Türkiye’nin “Batı’dan daha Batılı olan politikaları olduğu” iddiasında bir Cumhurbaşkanı uçtu Atina’ya…
Hiçbir şey değişmese de birşeyler değişti…
Ne değişti gerçekten? Hiçbir şey değişmese de, birşeyler değişti bu ziyarette…
Atina’da, 7 Kasım’da beşincisi gerçekleşecek “Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi” toplantıları, 2010-2016’da Yunanistan ve Türkiye’nin ilişkilerini “rayına koyan” ve sistematikleştiren buluşmalardı. Konsey’in bundan önceki toplantısı Mart 2016’da gerçekleşmişti.
2016 ve 2023 arası, Türkiye ile “film koparken”; bu geçen yedi yılda, Yunanistan giderek daha fazla Batı ile yakınlaştı. Atina’nın ABD ve Avrupa Birliği ülkeleriyle askeri ilişkileri derinleşti, sıkılaştı.
2019’da merkez sağ Nea Demokratia’nın iktidara gelişi ve lideri Miçotakis’in başbakanlığı beraber, bir de Türkiye’nin ters köşesinde tutulduğu bir “Doğu Akdeniz İttifakı” da filizlenmeye başladı. Bu çerçevede, Yunanistan’ın Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve İsrail ile ilişkileri gerek ticaret gerek siyaset ve gerekse de askeri bakımdan yakınlaştı.
Türkiye ile Yunanistan’ın arası ise, bu dönemde bozuldukça bozuldu; hele de, 2020-2022 dönemi, yükselen siyasi ve askeri gerilimin, neredeyse çatışma düzeyine sıçrayabileceği noktalara geldiği bir zaman dilimiydi.
Yunanistan ile şimdi gerçekleşen yakınlaşma; Türkiye için Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan ile düzeltilmeye başlanan ilişkilerin “Batı ucunun” tamamlanması demek. Doğu Akdeniz diplomatik ilişkiler ağının, “Doğu” tarafında “kırılan dökülenler” olabildiğince onarılırken; Batı ucundaki hasarın da (gene şartlar elverdiği ölçüde) tamiratı, şu an için Yunanistan’ın da Türkiye’nin de çıkarına.
Bu aralar “bir gece ansızın gelmiyoruz”
Bir de işin, “daha Batı” boyutu var.
Yunanistan’ın da, Türkiye’nin de askeri ticaretlerinde Batı’da önlerine çıkan engelleri aşmak için, “pozitif ilişkiler” kurmaya ihtiyaçları var. Diğer bir deyişle, Yunanistan’ın ABD ile F-35 ve Türkiye’nin ise, F-16 anlaşmalarını nihayete erdirmek için aralarında bir savaş tehdidi olmayacağı mesajını vermeleri gerek.
Türkiye açısından bakarsak; bir de işin Almanya boyutu var. Malum, Ankara’nın Almanya-İtalya-İspanya-İngiltere konsorsiyumu savaş uçakları Eurofighter’lar alması, Berlin’in blokajına uğradı. Almanya gerekçe olarak da, Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Ege Denizi’ndeki doğal gaz arama ve sondaj çalışmalarının yarattığı gerilimi gösterdi. Bu da, “önce Yunanistan ile ilişkileri düzelt” mesajından başka bir şey değil.
Türkiye’nin savaş uçağı ihtiyacına Milli Muharip Kaan’ın çare olması içinse, önce bu uçaklara motor üretmek veya ürettirmek lazım. Pakistan seçildi ama ülke iflas etti. Azerbaycan sermayesi ile Pakistan’da devam edilsin arzu edildi; ama Bakü, sıcak bakmadı.
Sonunda, (10 yıllık bir aradan sonra koskoca bir daire çizilip) yine İngiltere’den Rolls Royce ile Kaan’a motor üretimi anlaşması yapılmaya çalışılıyor. Fakat, bu sefer İngiltere ve Türkiye arasında ilk resmî adımı atılan savunma işbirliği anlaşması, Atina ile Londra’nın arasını bozdu. Yunanistan ile “savaş rüzgârları” estikçe, Türkiye ile İngiltere’nin anlaşması da tehlikeye düşüyor.
Hadi diyelim; Almanya’nın Eurofighter blokajı bir şekilde kalktı, İngiltere ile Yunanistan’ın muhalefetine rağmen anlaşıldı. Eurofighter’ların bazı parçaları da, Rolls Royce’un Kaan için kullanacağı bazı motor parçaları da, ABD’den veya ABD ilintili şirketlerden temin ediliyor. Diğer bir deyişle, istese ABD tüm bu “yan yolları” da bloke edebilir.
O zaman, “Bir gece ansızın gelinmiyor”…
Ama belki, Türkiye kamuoyunda gene de tribünleri coşturacak o da denir, bu da…