Fikret Bila
Vakit Geç Olmadan!
İktidar Kayseri’de yaşanan olaylar üzerinde düşünmeli.
Bir Suriyeli’nin akrabası olduğu belirtilen küçük yaştaki çocuğa tecavüz ettiği haberleri Kayseri halkında infiale yol açtı.
Suriyelilere ait işyerleri ve araçlar yakıldı.
“Mülteci istemiyoruz” sloganları atıldı.
Ertesi gün Adana’da, Gaziantep’te, Antalya’da, Konya’da da vatandaşlar ellerinde Türk bayraklarıyla “Ne Mutlu Türküm Diyene” sloganı atarak Suriyelilerin yaşadığı mahallelere doğru yürüyüşe geçtiler.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Suriye iç savaşı başladıktan sonra “Katil Esad” dediği Devlet Başkanı Beşar Esad’la görüşebileceği yönünde mesajlar vermesinden sonra da olaylar çıktı.
Sınırın Suriye tarafında Türkiye’nin kontrol ettiği bölgede Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) mensup gruplar Türk TIR’larına saldırdılar. Türk bayraklarını indirdiler ve yaktılar.
Kayseri’de ve diğer illerde yaşanan olaylar Suriyeli sığınmacılar konusunda halkta biriken tepkinin dışa vurumuydu.
Öncelikle tepki gösteren vatandaşlara yapılması gereken telkin sağduyulu davranmalarıdır.
Bu tür olaylarda kışkırtıcıların tuzağına düşmemek gerekir.
Linç girişiminde bulunmak ağır bir suçtur.
Yakmak, yıkmak, şiddet kullanmak çözüm değildir.
Vatandaş suç işleyen sığınmacılar sorununun çözümünü güvenlik güçlerine ve yargıya bırakmalı, tahriklere kapılmamalıdır.
İktidarın ülkeye milyonlarca Suriyeli sığınmacı doldurmasının yanlış bir politika olduğunu ve bunun ileride çok önemli toplumsal ve kültürel çatışmalara yol açabileceği çok kez yazıldı, söylendi.
İktidar, muhalefetin, gazetecilerin, yazarların, bilim insanlarının bu yöndeki uyarılarını dikkate almadı.
Çoğunluğu şerait yanlısı, laiklik karşıtı, radikal İslamcı, eli silahlı Suriyeliler Türkiye’ye alındı ve yerleştirildi. İllerde, sınıra yakın büyük ilçelerde gettolar oluştu.
Türkiye’de, resmi kaynaklara göre 4,5 milyon, diğer kaynaklara göre 10 milyonun üzerinde, büyük çoğunluğu Suriyeli sığınmacı var.
10 milyondan fazla sığınmacı sayısı Türkiye nüfusunun yüzde 8.5’ine tekabül ediyor.
Bu çok yüksek bir oran.
Türkiye bu oranda sığınmacıyı kabul edecek ekonomik, siyasi ve kültürel yapıya sahip değil.
Bu sayıda Suriyeli sığınmacının Türkiye’nin özellikle sınıra yakın yerleşim yerlerinde demografik yapıyı bozacakları çok açık.
Bilim insanlarının da açıkladığı gibi Suriyelilerin doğum oranı 5,3 iken Türklerde bu oran 1,5 düzeyinde.
Bu gerçek dikkate alındığında 10 yıl, 20 yıl sonra birçok yerleşim yerinde Suriyeli nüfus, Türk nüfusundan fazla olacak.
Böyle bir gelişmenin toplumsal, siyasal ve etnik gerginliklere yol açmaması mümkün değil.
Bugün yaşadığımız sorun iktidarın yanlış dış politikasının bir sonucu.
Dış politikadaki yanlış, iktidarın, Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesini esas alan Türk dış politikasını pasif bularak değiştirmesidir.
Atatürk’ün “Arapların iç çatışmalarına taraf olmayın” vasiyetini hiçe sayarak Suriye’de iç savaşın fiilen tarafı olmasıdır.
Meşru Suriye yönetimiyle temas kurmak yerine, ÖSO’yu desteklemek, eğitmek, donatmaktır.
ÖSO’ya Kuva-ı Milliye’ye payesi vermektir.
ÖSO’yu Esad rejimini yıkıp yerine İslamcı bir rejim kurması için desteklemektir.
Kayseri ve diğer illerde yaşanan olaylar iktidarın Suriye ve Suriyeli sığınmacı politikasının iflas ettiğini gösteriyor.
İktidar, vakit geç olmadan, CHP’nin de önerdiği gibi, Esad yönetimiyle görüşerek sığınmacıların ülkelerine gönderilmelerini sağlamalıdır.