Türkiye’nin çukuru:
13 milyarderin serveti
38.9 milyar dolar

Türkiye’de milyonlarca yoksulun bütçesi yetersiz bakiye veriyor; fiyat artışlarının sürmesiyle her gün yaşamının bir parçası kopuyor.

Zengin daha zengin, yoksul daha yoksul.

Satış fiyatı 10 milyonun üzerinde (liste fiyatı 554 bin dolar) olan bir aracın 2022 yılı satışlarında hem dünyada hem de Türkiye’de patlama yaşanmış.

Süper lüks marka bir otomobil markasında geçen yıl ilk kez üç haneli satış rakamına ulaşılmış.

Ekonomik düzen gelir dağılımı adaletsizliğini istihdam, para ve maliye politika tercihleri ile önleyebilecekken; tercihini “servetten” yana yapmayı sürdürüyor.

Seçim şekeri diye yoksula kırıntı düşüyor.

2022 yılında “Aile Destek Programı” hayata geçirildi. Hepi topu bir yıllık destek!

Buna göre ihtiyaç sahibi ailelere, Haziran 2022-Mayıs 2023 döneminde gelir durumuna göre, 4 farklı kategoride aylık 850 lira ile 1250 lira arasında ödeme yapılıyor.

Ailedeki çocuk sayısına göre de aylık 350 lira 650 lira arasında destek veriliyor.

Diyelim ki aile desteğinden yararlanan 2’si çocuk 4 kişilik bir aile; çocuk desteği aylık 550 lira. Bir litre süt 18 lira. Bu parayla günde ancak 1 litre süt alınabilir. O kadar.
“Aile Destek Programı” ve “Çocuk Desteği Bileşeni” kapsamında toplam 3 milyon haneye 3.8 milyar TL ödeme yapılmış olacak…

14 Mayıs seçimlerinden sonra nasıl bir ekonomik politika uygulanacak da, “kriz” olarak andığımız içine düşülen yoksulluk çukurundan çıkılacak?

* * *

Akademi ve siyaset çevreleri, “derin yoksullukla mücadele” politika uygulamalarının dünyada görülen uygulamalarından biri olan Vatandaşlık Temel Geliri'ni (VTG), 2017 yılından beri Türkiye’de de tartışıyorlar.

Uluslararası “Evrensel Temel Gelir” ağının üyesi ve Ortak Yaşamı Geliştirme Vakfı Başkanı Dr. Ali Köylüoğlu, bu yönde atılan adımların sıklaştığına işaret ediyor.
Yazılarımda uzunca bir süredir yer verdiğim “aile sigorta destekleri” konusuyla tanışmam, Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu UYGAR Merkezi Kurucu Başkanı ve Emeritus Profesör Dr. Ayşe Buğra'nın, İktisat Tarihçisi Prof. Dr. Çağlar Keyder ile 2007 yılında yazdığı “Bir Temel Hak Olarak Vatandaşlık Gelirine Doğru” inceleme kitabıyla olmuştu.

* * *

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bu öneriyi ilk kez 2011 yılında gündeme getirmişti. Geçtiğimiz eylül ayında da CHP’nin “Aile Destekleri Sigortası” projesini açıkladı.

Açıklandığı tarih itibariyle Aile Destek Sigortası projesi; 5.5 milyon yetişkin, 6.5 milyon çocuk, 1.1 milyon yaşlı ve 600 bin engelliye aylık 1100-1500 lira arasında ödemeyi kapsıyordu.

CHP uzmanlarının yaptığı hesaplara göre, 7.5 milyar lira olarak belirlenen projenin finansmanına kamu harcamalarından 1.7 oranında kaynak ayırmak yeterli…

Milli gelir içinde AKP’nin yaptığı sosyal yardımların yüzde 4 düzeyinde kalırken,

CHP’nin önerisi ile bu pay yüzde 12’ye çıkıyor.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) üyesi ülkelerde bu oran ortalama yüzde 20’ye ulaşıyor.

* * *

Bugüne kadar yapılan sosyal harcamaların siyaseten istismara açık olduğunu vurgulayan Buğra, Aile Destekleri Sigortası ile ilgili görüşlerini sorduğumda, üç kritik alan tarif etmişti:

– İstihdam politikaları ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi

– Sosyal güvenlik sisteminin güvenceli bir gelecek sunması

– Bir felaket haline dönüşen sağlık sisteminin düzeltilmesi

İktidarlar emeğin “robot”, sermayenin “bilgi” olduğu bir çağda, yaratılan zenginliğe erişemeyen kesimlere gelir transferi sağlamak zorunda.

Tüketici sınıfa ihtiyaçları var. Emek ve sermaye çelişkisini yumuşatarak üretim çarklarını döndürebilirler.

Yoksulluğu ortadan kaldırmak yerine yönetmeyi tercih eden ekonomik modellerin siyasetteki karşılığı otoriter yönetimler.

* * *

“Aile Destek Sigortası” kavramını Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 1971’lerde imzaya açtı. Türkiye de imzaladı. Gereğini yapmadı. Refah toplumu yaratmak yerine yoksul kesimle “siyasi bağımlılık” ilişkisi kurup oy avcılığına devam etti. Ki AKP bu işin en alasını yaptı.

Yoksullara yaptığı gıda yardımlarını bile halkın vergilerine kilitledi.

“Gıda Bankacılığı” adı altında yardım yapan üretici şirketlere vergi avantajı sağlayarak, kendi sermaye sınıfını yarattı.

* * *

Köylüoğlu’nun savunusu CHP’nin önerisinden hem “felsefi”, hem de “yöntem” olarak ayrışıyor.

VTG’ye ilişkin Deniz Serventie’nin 2017 yılında yayımlanan bir makalesi uluslararası örneklere yer veriyor, birkaçı şöyle:

Ocak 2008'den Aralık 2009'a kadar, Namibya Temel Gelir Hibe Koalisyonu tarafından Otojevere ve Omitara köylerinde temel gelir hibesi adı altında bir pilot proje uygulanmış.

Proje başlangıcından 6 ay sonra, çocuklarda yetersiz beslenme ve okula devam edememe sorunlarının önemli ölçüde azaldığı gözlemlenmiş.

Finlandiya VTG pilot uygulamasında işe girmeleri durumunda bile vatandaşlarına 560 Euro ödemiş.

Onu İskoçya takip etmiş. Hindistan ve Amerika’da da benzer pilot uygulamalar olduğunu söyleyen Köylüoğlu VTG’nin gerçek sonuçlarının ülkede yaygın olarak uygulanması ile alınabileceğini söylüyor.

VTG’den beklenen; bir yandan toplumsal gücün orta sınıfa yeniden dağıtılması sağlanırken öte yandan devlet ve toplum arasında “saygın” bir vatandaşlık bağının kurulması…

VTG’nin Aile Destek Sigortası uygulamalarından temel farkı “Ailenin gelirinden bağımsız olarak her bir yurttaşa şartsız veriliyor” olması…

Zengin-fakir; kadın-erkek, çocuk - yetişkin ayrımı yok.

Servet vergisi yoluyla gelir dağılımı adaleti sağlanıyor.

* * *

ABD’nin Alaska eyaletinde 1982 yılından beri “Alaska Daimi Fonu” adı altında uygulanmakta olan vatandaşlık maaşı VTG’ye en yakınsanacak örneklerden.

Alaska’da “VTG” modeli, petrol gelirlerinin toplumsal refaha dönüştürülmesi fikrinden ortaya çıkıyor.

Köylüoğlu Avrupa’da işsizlik sigortasının tartışılmaya başlandığını, getirilen kısıtlayıcı hükümlerin istismara açık bir iklim doğurduğunu belirtiyor.

Kitlelerin özgürleşmesini istemeyen siyasi grupların yoksullara “soluklanacak kadar” kadar para aktarmayı yeterli gördüğünü belirtiyor.

Çarpıcı bir örneği var: “Siyasetçiler anne-babanın rolünü çalıyor” diyor.

Gözümün önüne seçim otobüslerinin etrafını kuşatan çocuklara oyuncak fırlatan siyasiler geliyor.

* * *

16-20 Ocak tarihleri arasında İsviçre’nin Davos kasabasında düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'nda (WEF) sivil toplum kuruluşu Oxfam’ın açıkladığı “En Zenginlerin Hayatta Kalması” raporu, bu dünyada dirlik ve düzen kalmadığının en açık ilanıydı.

Son 25 yıldır ilk kez aşırı zenginlik ve aşırı yoksulluğun aynı anda arttığını vurgulayan rapordan kamuoyuna şu cümleler yansıdı:

“Faiz oranlarını düşürme ve parasal gevşeme gibi politikalar, zenginlerin sahip olduğu mülk ve hisse senetlerinin değerini artırdı. Son iki yılda en alttaki yüzde 90’lık dilimde yer alan bir kişinin kazandığı her 1 dolarlık yeni küresel servete karşılık, her milyarderin yaklaşık 1.7 milyon dolar kazandı. Milyarderlerin toplam serveti günde 2.7 milyar dolar arttı. Pandemi dönemindeki kazanımlar, milyarderlerin hem sayısını hem de servetinin iki katına çıkardı.”

Özel jetleriyle Davos 2023 Zirvesi’ne gelen küresel zenginlerin zihinlerinin arkasına attığı “servet vergisi” silueti canlanmaya başlıyor.

Oxfam Konfederasyonu üyesi Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı’nın (KEDV) paylaştığı verilere göre ise, Türkiye’de en zengin 13 milyarderin serveti 38.9 milyar dolara ulaştı.

Nüfusun yarısının toplam serveti ise 38.5 milyar dolar.

Türkiye’deki en zengin yüzde 1’lik kesiminin serveti, en alttaki yüzde 90’lık kesimin servetinin 1.4 katı.

Temel mesele, gelirin insanlığın yücelmesine katkı amacından kopmaması…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serpil Yılmaz Arşivi