Fikret Bila
Savcı sayısına değil eyleme bakalım
İstanbul’da, İstiklâl caddesinde gerçekleştirilen terör eylemi, 6 vatandaşımızın hayatını kaybetmesi, 81’inin yaralanması, hamaset yüklü nutuklarla geçiştirilecek bir olay değil.
İktidar bu vahşi terör eylemini hemen Türkiye’nin güçlenmesini istemeyen dış güçlere, ülkemizi, özellikle ekonomimizi kıskananlara bağlamadan önce sorumluluğunu hatırlamalı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya bakarsanız terör bitirildi, Türkiye’de PKK’lı terörist kalmadı, sayıları 100 civarında, onları da ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz, kıpırdayamıyorlar bile…
Peki o halde son günlerde terör eylemleri nasıl artıyor?
Bir polisevine elini kolunu sallayarak teröristler nasıl geliyor ve polisimizi şehit edebiliyor?
Polisimizin şehit olmasını önlemek yerine iktidar bu terör saldırısını CHP’nin fi tarihinde yayınladığı tutuklu gazeteciler listesi üzerinden CHP’ye bağlamaya çalışıyor.
Böylece bu terör eylemlerinde hiç sorumluluğu olmadığı konusunda halkı inandırdığını mı sanıyor?
Halk sormuyor mu ayakkabı numaralarını bildiğiniz teröristler gündüz vakti İstanbul’un en işlek caddesinde nasıl bomba patlatabiliyor?
Hani güvenlik önlemleri, hani her sokakta her binada kameralar, hani İstiklal caddesinde güvenliği sağlamakla övünülen sivil polisler?
İktidar şöyle konuşabiliyor: “CHP’ye kötü bir haberimiz var, iki terörist etkisiz hale getirildi!”
Türk siyaseti, cumhuriyet tarihi boyunca böyle bir üsluba sahip olmamıştır. Bu bir ilktir. Terörle mücadelede hiçbir sağ iktidar cumhuriyetin kurucusu, Atatürk’ün partisi CHP’ye böyle hitap etmemiştir.
Terör örgütü ve lideriyle masaya oturan CHP değil, AK Parti iktidarıdır.
Bu gerçek bilindiği halde “CHP’ye kötü haberimiz var terörist etkisiz hale getirdik” demek devlet anlayışıyla bağdaşmaz.
Demek ki sonuçta Türkiye’de eylemi yapabilecek teröristler var. Terör bitirilmemiş.
İstiklâl caddesinde terör eyleminden sonra Soylu, ABD’yi sorumlu tutan bir tavra girdi. ABD’nin taziye mesajlarını kabul etmiyoruz, dedi. ABD’yi işaret etti. Ancak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Biden’la konuştu ve böyle bir imada bulunmadı. Taziyeyi kabul etti.
İstiklal caddesinde bomba patlatan terörist Alham Albashır’ın tam olarak kim olduğunu anlaşılamadı. Suriyeli denildi. PKK’lı Arap denildi. Eritreli denildi. Filistinli diyen bile oldu.
PKK eylemi üstlenmedi.
Olayla ilgili 30’a yakın gözaltı yapıldı.
Bombayı patlatan da yakalandı.
Ancak, hangi örgüt adına ne için bu eylemi yaptığı henüz açığa çıkarılmadı.
İktidarı destekleyen medya organları teröristin yakalanması haberini verirken, iktidarı başarılı göstermek için “Zanlıları 29 savcı sorgulayacak” diye sunuyor. “Savcı katında önlem alındı” diye duyuruyor.
29 değil isterse 129 savcı sorgulasın!
Burada önemli olan savcı sayısı değil, terör eylemenin aydınlatılması, sorumluların yargıya teslim edilmesi.
Ve tabii bu terör eylemlerinin önüne geçilmesi.
Türkiye son zamanlarda yol geçen hanına döndü. Sınırlarımızdan onlarca, yüzlerce Afgan, Pakistanlı, Suriyeli geçiyor. Bazılarını jandarma kortej yapıp götürüyor. Bazıları bir kasabada kamyonet kasasından iniyor.
Kimin kim olduğu belli değil?
Bombayı patlatan Albashır Türkiye’ye Afrin’den, kaçak yoldan girmiş biri. İstanbul’a kadar gelmiş. Karşılanmış, eve ve işe yerleştirilmiş. Taksi kullanmış. Gayet rahat günlük hayatını sürdürmüş.
Albashır tek örnek değil kuşkusuz.
Büyük kentlerde artık Ortadoğu, Asya kökenli yabancılardan geçilmiyor. Suriyeli Araplara her türlü devlet desteği, vergi muafiyeti, sağlık hizmeti mevcut.
İktidar Türkiye’yi bu hale getirdi.
Bu terör eylemi vesilesiyle başını ellerinin arasına alıp iyi bir düşünmeli:
“Ben iktidar olarak ne yapıyorum” diye.