Ayşenur Arslan

Ayşenur Arslan

ROK yalnız değildir!

Ertuğrul Özkök’ün “Sırrı Süreyya ile Sinan Çetin’in evindeki tanışma” öyküsünü okuyunca geçmişe, çok uzaklara gittim.
O uzak geçmişte tanıdığım pek çok kişi solcuydu. Toplumcuydu.
Sinan Çetin de..
İlk eşiyle evliydi o günlerde. Evi, yerde kilimler, minderler, duvarda heybeler tam da o günkü kendisini yansıtıyordu.
Yıllar geçti. 12 Eylül darbesi.. Özal dönemi.. Yani liberalizmi kucaklama mevsimi.. Derken yollar ayrıldı. Herkes gerçekte ait olduğu yere yerleşti.
İçlerinde en etkilisi Sinan Çetin’di.
Gerçi çok sayıda filme imza atmış bir yönetmen olarak “yükselme ve zenginleşme” yolculuğu anlaşılabilir ölçülerdeydi.
Ne var ki, yıllar içinde tanıdığım onca yönetmene bakınca, en ünlü ve ödüllüsünün bile fersah fersah önünde olması ilginç geliyordu.
Bir rastlantı, düğümü çözdü. Hayatımda icabet ettiğim tek Altın Portakal davetindeyim.. Eren Talu’nun her tarafı bembeyaz ve bu yüzden içinde güneş gözlüğüyle dolaştığım otelinde konaklıyorum.. Odada vakit geçirirken bir ara gözüm otelin çok yakınındaki bir başka otelin terasına takıldı. Önce alameti farikası sakallarıyla tanıdım, Sinan Çetin’di.. Birkaç dakika sonra terasa biri daha geldi: o günün Kültür Bakanı.. Uzun uzun sohbetin konusu herhalde havalar değildi. Ne olduğunu ise ancak tahmin edebilirdim.
Başlığa Rasim Ozan Kütahyalı’yı çıkartıp Sinan Çetin’den söz etmek tuhaf kaçtı, biliyorum.
Ama size “Türkiye’nin başına ROK’u saran Sinan Çetin’dir” dersem anlarsınız..

ROK, Sinan Çetin’in Plato stüdyolarında yetişmiş ve fark edilmişti gerçekten de.. Metin yazarlığı yapıyordu. Ve “aykırı” olmayı düstur edinmiş Sinan Çetin’in dişine göreydi.
Elbette yalnızca ROK değil. İstanbul’da, bazı çevrelerde “Sinan Çetin klanı” olarak adlandırılan bir dizi isim üzerimize salınıyordu.
Nagehan Alçı mı yazmıştı, hatırlamıyorum. En çarpıcı öykü, Sinan’ın kankası Serdar Erener’in evindeki davetti.
Konuklar mum ışığında şaraplarını yudumlarken, Elif Şafak’ın son romanını kendisinden -hem de İngilizce- olarak dinlemişti.
Adı “FETÖ’nün gelini”ne çıkan Elif Şafak’la hiç tanışmadım. Ama eşi Eyüp Can ile kumpas günlerinden “hatıram” vardır.

CNN Türk’te Medya Mahallesi programını yaptığım sırada, Akif Beki’nin beni ya da konuğu dinlemek yerine gözlerini telefondan ayıramaması dikkatimi çekmişti. Bir ara dile getirdiğimde, yöneticilerden biri, “senin anlattıklarına karşı ya Eyüp Can ya da Ekrem Dumanlı’dan not geliyordur” demişti.
Bütün bu isimler bir araya gelince Voltran oluşturmuyor mu!
Evet ama şarap içelim, muhabbet edelim ötesi bir klandan söz ediyorum. Zira bir altyapısı, ideolojisi vardı klanın!

Dünyanın ennnn neoliberal yazarı, düşünürü BENCİLLİĞİN CİSİMLEŞMİŞ HALİ Ayn Rand ekolünüN Türkiye ayağı gibiydiler.
Sinan Çetin’in Türkçeye kazandırdığı kitaplar “ne ayak bu” sorusunun yanıtı: “BİZ YOK BEN VARIM” diye özetliyordu.
Onlardan birine yazdığı önsöz de manifestosuydu:
“Dünya bizleri kurtarma ve bize iyilik etme aşkıyla dolu insanlar tarafından hep kana bulandı. Tarihteki bütün savaşları yürekleri iyilikle dolup taşan, kendini bir dava uğruna feda ettiğini düşünen kurtarıcılar çıkardı.

Hitler Almanları, Stalin işçileri, Mao köylüleri kurtarmak için dünyayı kana buladı. Milyonlarca insan kurtarıcıların şefkat dolu ellerinde can verdi. Onlar hep "biz" dediler, hiç ben deyip kendilerini düşünmediler. Ama bilim, zenginlik, hayatı kolaylaştıran, yaşanır kılan her türlü buluş, bilgi kendi çıkarları için çalışan, işini iyi yapan bencilerin eseriydi. Onlar hiçbir zaman biz olmadılar. Sadece işlerini iyi yapmaya çalıştılar ve bizlere rağmen başardılar.”

Atatürk ve yol arkadaşlarını örnek vererek kendinizi yormayın.
Dünyadaki bütün çocukların sağlığını düşünerek çocuk felci aşısı için patent almayı reddeden Jonas Salk’ı unutun.
“Önce vatan” diye ölüme koşan gençleri de bir kenara bırakın.
Bu memlekete Sinan Çetin ve ROK gibiler lazım.

Onlar gibi olup havalanırsak hayatın gerçek anlamına, yani paraya, hanlara hamamlara kavuşuruz.
Tabii işin içinde fazla uçup sonra yere çakılmak da var ama..
Hakkında gözaltı kararı alınıp, an itibariyle saat 15.00’te “ROK GÖZALTINDA” haberi gelmediyse belki de çakılmamıştır.
Yıllarca ve hatta söylenenden fazla hapis yatan avukat Selçuk Kozağaçlı’nın başına geleni hatırlayın. Dün tahliye edildi. Bugün, itiraz üzerine yeniden yakalama kararı verildi.
Hapisteki üniversite öğrencilerinden, akademisyenlerden… Hatta epeydir konuşmadığımız Osman Kavala ve Gezi tutsaklarından söz etmiyorum bile..
Zaten ROK en fazla ne yapmış olabilir ki!
Tamam, yalan söyledi..
Tamam, Ankara’yı karıştırdı..
Tamam, “CHP’YE KAYYUM GELİYOR” yalanı yüzünden borsanın çakılmasına yol açtı..
Ama sonra Adalet Bakanı’ndan özür dilemedi mi!!
Rica ederim yani!
Üstelik borsayı düşüren yalnızca O mu?
Merkez Bankası’nın faizi tam 350 puan artışla % 46’ya çıkartmasında.. Ve borsanın bir de bugün bunun etkisiyle düşmesinde ROK ETKİSİ mi vardı sanki!!!

(Bugün X’teki bir paylaşımda “yazdıklarım ironidir” notu görüp gülmüştüm. Şimdi düşününce makul geldi. Ben de not edeyim: ŞU SON SATIRLAR İRONİDİR!)

Kızlarının adı bizzat Erdoğan tarafından konan ROK bakalım “affı şahane” ile taçlanacak mı!
Bugüne kadar düştüğü her yerden itina ile kaldırıldığı gibi, yine ayağa kalkıp yalansa yalan, palavraysa palavra bağırmaya devam edebilecek mi!

AKP içinde pek sevilmediği için oralardan değil ama vaktiyle Sinan Çetin’in Klanına mensup ve günümüzde eklemlenen “mühim” isimlerden tepki, destek falan bekliyorum şahsen.
“ROK YALNIZ MI DEĞİL Mİ!”

GÖZALTI GELDİ

Yazının yayınlanmasından bir saat kadar sonra haber geldi. Rasim Ozan gözaltına alınmıştı. Bakalım sonrası nasıl gelecek!!!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ayşenur Arslan Arşivi

500 yıllık öğüt: Önemli olan adalet!

07 Mayıs 2025 Çarşamba 13:19

Sabahın sahibi var!

01 Mayıs 2025 Perşembe 13:45

Ya kral delirirse!

28 Nisan 2025 Pazartesi 14:57

Mevzu bıyık!

26 Nisan 2025 Cumartesi 13:06

Hukuk artık Kafka tadında!

24 Nisan 2025 Perşembe 15:13

Ahmet Mattia'yı öldüren kim?

23 Nisan 2025 Çarşamba 17:05

Esila'ya özgürlük!

22 Nisan 2025 Salı 14:00

Ankara'nın 'derin' kavgası!

21 Nisan 2025 Pazartesi 15:23