Mustafa K. Erdemol
Putin’in uzun masası
Bilenler için şaşırtıcı olmadı tabii. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bu tür davranışları var işte. İkili görüşme biter bitmez, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u masada tek başına bırakıp hızla uzaklaşması ondan beklenebilecek bir tavır. Yıllar önce de, 2007 miydi?, Moskova’yı ziyareti sırasında, köpeklerden çok korktuğu bilinen Almanya Başbakanı Angela Merkel’i labrador cinsi Koni adlı köpeğiyle birlikte karşılamıştı. Seviyor böyle yapmayı.
Rus lider, "geleneksel diplomasi" diline fazla bel bağlayanlardan değil. Mesajlarını ifade etmek için kendine ait bir "diplomatik beden dili"ne sahip. Bunu ben uydurmuyorum tabii, var böyle bir kavram. Kişisel jestlerden ibaret beden dili, düşüncelerin, niyetlerin, duyguların yüz ifadeleriyle, ses tonunun yüksekliği ya da düşüklüğüyle iletildiği sessiz mesajlar demek aslında. Sosyal psikolojide Kinetik İletişim deniyor buna.
Diplomasi dili yetmeyince
Pek bir kibirli batılı liderlere aldığı bu tutumlar çoğumuz gibi benim de hoşuma gidiyor ama dünya politikasında önemli bir aktör olan, Sovyet deneyimine de sahip sağlam bir diplomasisi bulunan Rusya gibi bir ülkenin liderinin buna neden ihtiyaç duyduğunu da tabii ki merak ediyorum. Rusya’da Putin’in başkanlık ettiği kişiselleştirilmiş bir otoriter sistem var. Bu sistem(ler)de tüm yetkiyi elinde tutan Başkan’ın “diplomasi dışı” her tutumu, her sözü anında “devlet uygulaması” haline gelebilir. Macron’u, görüşmede, adeta “konuşma iyice zorlaşsın” diye upuzun bir masanın diğer ucuna oturtmak, görüşme sonunda da konuğunu orada bırakıp hızla uzaklaşmak, Moskova ile Kiev arasındaki sorunlara burnunu sokan Macron’u yok saymak elbette. Düşününce, Putin’in böyle yapmasında haklılık payı var demedim değil. Çünkü Fransa da NATO lehine bir çözümden yana aslında. Bu yönde telkinleri var Rusya'ya. Rusya, Fransa dahil NATO/Avrupa ülkelerine sorunun kaynağı olarak baktığını, onlardan gelecek çözümlere de güvenmediğini "diplomatik dille" ifade etmişti. Yeterli olmadığını bir de şu "masa" olayıyla anlamış olduk.
İşin uzmanları Beden Dili’nin özellikle iki türünün öne çıktığını söylerler. Biri, kişinin kendisini saldırılara karşı koruma amaçlı Defansif Beden Dili, diğeri de başkalarına hükmetme içerikli Baskın Beden Dili. Putin'de ikisi de var. Üstü çıplak pozlarını, at üstündeki fotoğraflarını, judo yaparken görüntülerini Defansif Beden Dili’ne örnek gösterirler. Merkel’i köpekle karşılamak, Macron’u upuzun masanın bir ucuna oturtmak da ikincisine örnektir.
Geri adım atıyor..ama
Bu tutumları aldıktan sonra, geri adımları da dikkat çekici Putin’in. Kolay özür dilediğine bakınca “amaç hasıl olduktan” sonrasını pek önemsemediğini anlıyoruz. Çünkü güçlü özürler değil diledikleri. Örneğin Merkel’i köpekle korkuttuktan sonra bir Alman gazetesine verdiği demeçte "Onun için güzel bir şey yapmak istedim. Köpekleri sevmediğini öğrendiğimde tabii ki özür diledim" demişti. Oysa dünyanın tüm istihbarat servisleri ile protokolü Merkel’in 1995’de kendisine saldırdıkları için köpeklerden ciddi olarak korktuğunu bilir.
Bu basit bir olay değildi. Putin’in dünyanın en maço politikacılarından biri olduğu biliniyor. Merkel’e takındığı tavrın bir “erkeklik” gösterisi olduğu söylenmişti o sıralar. Nitekim Merkel de Alman basınına “neden bunu yapmak zorunda olduğunu anlıyorum. Erkek olduğunu kanıtlamak istiyor. Kendi zayıflığından korkuyor” sözleriyle değerlendirmede bulunmuştu.
Evet, Putin son derece maço bir devlet adamı. Gürcistan - Rusya arasında beş gün süren savaş sırasında o zaman Başbakan olan Putin’in, yine bir Fransız Başkan’a, Nicholas Sarkozy'ye, Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Şaakaşvili'yi kast ederek "onu testislerinden asacağını" söylediğini de anımsayalım. Elbette bu dediğini yapacağı yoktu ama o dönemde de bölgeye burnunu sokmaya çalışan Fransa’ya yönelik bir maço öfkesinin dışavurumuydu o.
Bu tutumları elbette dikkat çekiyor. ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) 2008’de yaptığı gizli bir araştırmada Putin’in “belirleyici özelliğinin” otizm olduğunu iddia etti. Raporda, Putin'in saatlerce süren görüntülerinin incelenmesi sonucu “Rusya Devlet Başkanı'nın nörolojik bir anormallik taşıdığı, Asperger Sendromu olarak tanımlanan, tüm kararlarını etkileyen bir otistik bozukluğa sahip olduğu” ileri sürülüyordu.
Dünya liderlerinin profillerini inceleyip bu tür sonuçlar çıkarmada uzman da olsa CIA’ya elbette itibar ediyor değilim ancak Putin’in, kendi ülkesinin kültürel kodlarını yansıtan davranışlarını inceleme konusu yaptıracak kadar rahat davranıyor oluşuna da, tek adamların özelliği olmasına rağmen, anlam veremiyorum.
Macron’a, birçok nedenden ötürü sempatik bakanlardan değilim. Ama Rusya zaten güçlü bir ülke, “diplomatik nezaket kuralları” içinde konuğunu ağırlasa, söyleyeceklerini, bence dünyanın en usta diplomatlarından biri olan, Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov aracılığıyla iletse daha iyi olurdu. Fransız’ın, batının ağzına sakız olmanın ne alemi var.
Üstelik Putin, masada konuk aşağılayarak, “eeeeey Avrupa”, “eeeey Fransa” diyerek maçolukla dış politika yapılmayacağını bilmiyor mu?
Bilmiyorsa söylesin. Örnekleriyle gösteririz...