Mustafa K. Erdemol
Okul katliamı faili yüzünden
Trans bireyler hedefte
Benzerleri defalarca yaşanmış olmasına rağmen bu kez katliamın kendisinden çok failin cinsiyeti üzerinde yürütüldü tartışmalar. ABD’de Nashville’de bir okulu basarak üçü çocuk altı kişiyi öldüren Audrey Hale'in trans kimliğini diline doladı malum çevreler.
Katliama ilişkin tepkileri anlamak zor değil. Olay elbette hafifletici hiç bir tarafı olmayan korkunç bir vahşet. Katilin içinde bulunduğu psikolojiyi anlayarak değerlendirme yapmak da bireyler için kolay değil, ayrıca işin o tarafına hukuk bakar. Dolayısıyla bu tür katliamın katillerine öfkenin büyüklüğü doğal. Ancak Hale’in transerkek olmasının katliama gerekçe yapılması zaten bir nefret objesi haline getirilmiş trans bireylere düşmanlığı arttıracak tehlikeli bir söylem.
Hale’in cinsel değişimini, yani yeni kimliğini ailesine kabul ettirememin yol açtığı intikam duygusuyla katliamı gerçekleştirdiği iddiasından yola çıkarak “trans olduğu için cinayet işledi” diyenlerin sayısı hayli fazla. Elbette Hale’in vahşetinin savunulacak tarafı yok, ancak benzeri katliamları yapanların heteroseksüel oluşları cinayetlerine gerekçe gösterilmemişken Hale’e bunun tersinin yapılması adil değil. Bu, hiç bir vahşete bulaşmamış milyonlarca trans bireyi potansiyel katil göstermek demek.
Dindar olmaması suç(!)
Son derece muhafazakâr ABD toplumu bu tür fırsatları “azınlıklara” karşı kullanmayı pek sever. Tanımlanmış grupların kolay hedef alınmasından hoşnut bir toplum ABD toplumu. Hale’i bahane ederek şimdi bu fırsatçılığı trans bireylere karşı da kullanıyor. Hale’in iyi bir dini eğitim alsaydı cinayet işlemeyeceğini söyleyenlerin olması gerçekten tuhaf. Çünkü Hale’in katliamı gerçekleştirdiği The Covenant School, kendisinin de bir zamanlar zorla gönderildiği Hıristiyanlık eğitimi veren bir okul. Demek ki zorla da olsa din eğitimi almış olmak kişiyi katil yapmaktan alıkoymuyor. Aksine belki de öfkesini tehlikeli hale getiren bir etkisi bile oluyor. Daha önce yaşanan okul katliamlarının faillerinin bir kısmı dindar sayılabilecek kişilerdi ayrıca.
Psikologlar tabii ki yaklaşılması gereken biçimde yaklaştılar olaya. Hale için de “Emotional Distress” yani “Duygusal Sıkıntı” teşhisi koydular. Trans birey olarak ona yaşatılanların bu cinayetlerde etkisi olduğunu kabul ediyorlar yani.
Hale pek de insan öldürecek biri değilmiş hakkında yazılanlara göre. Eserlerini internette yayınlayan ticari bir illustrator/grafik tasarımcı olarak çalışan Hale, bir yardım köpeği hakkında çocuk kitabı üzerinde çalışacak kadar hassas olarak tanımlanıyor.
Fail: Aile baskısı
Hale elbette korkunç bir katliamın faili, tartışmasız. Yaptığını hafifletecek bir gerekçe de olamaz ama yine de cinsel yönelimi nedeniyle çok çok dindar olduğu belirtilen ailesinin baskıları altında yetişmesi ailesine, topluma nefret duyguları yeşertmiş ruhunda, çok belli. Bir din okulunu hedef almasının nedeni bu biraz da. Kızgınlığının insan öldürmekle giderilemeyeceğini düşünecek sağlıklı bir aklı olmadığı da ortada yaşadıkları yüzünden. Öldürdükleri o üç yetişkinin bir din okulunun hocaları olmaları, muhafazakârlığa olan birikmiş tepkisini gösteriyor. Üç küçük çocuğu öldürmesinin nedeni ise onların toplumun canını en çok acıtan hedef olmalarıyla ilgili. Bunu ben söylemiyorum, bu tür katliamların faillerinin ruhsal durumunu inceleyen FBI’daki bir birim, yaşanmış katliamların sağ ele geçirilen failleriyle yaptıkları konuşmalarda masum kişileri ya da çocukları hedef seçmelerinde topluma büyük acı yaşatma duygusunun baskın olduğunu ortaya koydu. Bu Hale için de geçerli muhtemelen.
Ama Audrey Hale ya da Hale gibilerin bu katliamları yapmalarında en büyük yardımcıları ülkede her yıl binlerce can alan katillerin kolayca silaha ulaşmalarını sağlayan silah yasaları elbette. Hale’in kullandığı üç otomatik tüfekten ikisinin yerel bir silah dükkanından satın alındığını açıkladı yetkililer.
Silah lobisine destek veren muhafazakârların silaha kolay ulaşılır olmayı eleştirmeyecekleri çok açık.
Hale üzerinden trans bireylere saldırmak daha kolay çünkü.