Milli eğitim şuralarında teşhis var, tedavi yok mu?

Türkiye’de eğitim şuralarının kökeni, 16 Temmuz 1921’de Atatürk’ün savaşın ortasında bile eğitime verdiği önemi göstererek topladığı Maarif Kongresi’ne kadar uzanır. Ardından 1923, 1924 ve 1925 yıllarında yapılan Heyet-i İlmiyeler, bu sürecin devamı niteliğinde olmuştur. İlk resmî Millî Eğitim Şurası ise 1939’da toplanmış, günümüze kadar toplam 19 şura düzenlenmiştir. Bu şuralar, eğitim sistemimizin sorunlarını tartışan, çözüm önerileri geliştiren ve eğitim politikalarına yön veren en yüksek danışma organı olarak tarihe geçmiştir.

Bugün de eğitim şuraları, tüm tarafların katılımıyla ortak bir eğitim aklı oluşturmayı hedefler. Ancak tarih bize şunu göstermektedir: eğitim şuraları genellikle “teşhis” kısmında başarılı olmuş, eğitimdeki sorunları net biçimde ortaya koymuştur; fakat bu teşhisler çoğu zaman “tedaviye” yani uygulanabilir çözümlere dönüşmemiştir. Alınan kararların büyük bir kısmı ya hiç uygulanmamış, ya geç uygulanmış ya da kısa sürede rafa kaldırılmıştır. Bu nedenle eğitim şuraları, sıklıkla ,alınan kararların uygulanmadığı zaman ve enerjinin ziyan olduğu toplantılar olmuştur.

Halk arasında “Bizim oğlan bina okur, döner döner yine okur” sözü, bu tabloyu en iyi şekilde özetler: Aynı sorunlar defalarca dile getirilir ama kalıcı çözüme dönüşmeyince emekler boşa gider.

Eğitim şûralarının toplanması kadar katılımcıların belirlenmesi de önemlidir. Şuralarda üyelerin çoğunun atama yoluyla belirlenmesi, veli, öğretmen ve öğrencilerin sınırlı temsil edilmesi ve siyaset etkisi, şuraların demokratik niteliğini zayıflatmıştır. Bu yüzden eğitim şuralarının sadece toplanması yetmez; gerçekçi, uygulanabilir ve bilimsel bir temele dayanması, tüm paydaşların etkin şekilde temsil edilmesi şarttır.

Neticede, Millî Eğitim Şuraları eğitim tarihimizde önemli bir yere sahiptir. Ancak etkili olabilmeleri, yalnızca sorunları teşhis etmekle değil, aynı zamanda çözüm önerilerini hayata geçirecek iradeyle desteklenmelerine bağlıdır. Aksi hâlde, şuralar tekrar eden tartışmalardan ibaret kalır ve “bizim oğlan bina okur” misali sonuçsuz toplantılardan öteye geçemez. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Şahin Aybek Arşivi