Can Kakışım
Kökü 1923 Olmayanın Vizyonu 2023 Olamaz!
Bundan bir hafta sonra Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını kutlayacağız. Mustafa Kemal Atatürk’ün yol göstericiliğinde binbir emekle kurulan, sonrasında yine nice bedelle yaşatılan Cumhuriyetimizin gelecek yüzyıllarda da payidar olması en büyük dileğimiz. Bunun böyle olacağından da en ufak bir kuşkumuz yok.
Yüz senede alınan mesafe az değil, yapılan işi küçümsememek lazım. Öte yandan, eksiğimiz yok mu, fazlasıyla var. Her şey doğru mu yapıldı, tabii ki hayır. Daha gidilecek çok yolumuz var mı, hiç şüphesiz var. Ama önce doğru yapılan işlerin altını özenle çizeceğiz ki hem hangi noktadan geldiğimizi unutmayacağız hem de toplumumuzun, Türk Devletinin dayandığı fikri temelleri aklımızda tutacağız.
Cumhuriyete her şeyden önce bu bilinçle bakmak şart. Daha iyisini yapabilmenin asli koşulu tarihsel muhasebe yaparken mazimizdeki ilerici adımları tasdik etmektir.
Sözgelimi, Cumhuriyet demokrasinin kurumsal şartlarını oluşturdu, bu yapılan doğrudur. Demokrasiyi çağdaş devletler düzeyine yükseltme işini bu temelden hareketle yapacağız. Veya Cumhuriyet, hukuku Batı sistemine oturttu, bu da ileri bir adımdır. Biz Batının bugünkü hukuk sisteminin de ötesini hedefleyeceğiz.
Ya da Cumhuriyet kadınlara eşit yurttaş olma şansını verdi, bu devrimci bir hamleydi. Bizler de kadının ve tüm cinsel kimliklerin tam olarak özgürleşmesi mücadelesini vereceğiz. Cumhuriyet yüzyıllarca din eksenli yönetilmiş bir toplumu aklın rehberliğiyle tanıştırdı, biz de laikliğin toplumda kök salması, geniş kitlelerce içselleştirilmesi için çabalayacağız.
“Biz” derken kastım, işte tam da bu yapılanları doğru kabul edenler, bunların Türk toplumu için ne kadar kıymet taşıdığını bilenler ve bu yüzden de Cumhuriyetin kurucu kadrolarına sevgi, saygı duyanlar. Bunları temel almayan, buradaki ilerici adımları benimsemeyen ve hatta bu adımları karşıdevrimle püskürtme arayışında olanlar gayet tabii ki aksi yönde davranmaya devam edecekler.
Nitekim, AKP iktidarının “Cumhuriyetin 100. Yılı” gibi sembolik bir tarihi anmaktaki isteksizliği bu partinin geçmişini ve düşünsel yapısını bilenler için hiç de şaşırtıcı değil. AKP Hükümeti açık biçimde Cumhuriyet’in yüzüncü yılını görmezden geliyor, tüm yurtta gurur ve heyecanla hazırlanılması, bunun üzerinden Cumhuriyet değerlerinin kitlelere tekrar ve tekrar aşılanması gereken bir dönemeçte gerçekçilikten uzak bahanelerle kutlamaları iptal ediyor, bu konuyu açmak bile istemiyor.
Evet, şaşırmıyoruz ama üzülüyoruz. Yüzüncü yılımızda Cumhuriyetimiz kurucu değerlere bu kadar karşıt kadrolar tarafından yönetilmemeliydi. Şunu görüyoruz ki 1923’ü eksen kabul etmeyenlerin Türkiye’deki Atatürkçü, seküler insanlar için 2023 ve sonrasına dair vadedecekleri hiçbir şey yok. Onların gelecek iddiaları tıpkı sözüm ona “Yeni Türkiye” söylemleri kadar gülünç ve temelsiz duruyor.
Yöneticilerin kendi ülkelerinin varlık sebebi olan fikirlere ve atılımlara bu kadar uzak durmayı tercih etmesi üzücü olsa da sadece üzülüp geçmek şüphesiz ki doğru değil. Bu durum aynı zamanda Cumhuriyet ilkelerine bağlı ve devletimizin kuruluş felsefesini özümsemiş milyonlarca insana çok önemli bir sorumluluk da yüklüyor. Bu da Cumhuriyetin yüzüncü yılını önceki senelerden de fazla coşkuyla kutlamak, her tarafı bayraklar ve Atatürk posterleriyle donatmak, her yerde ve platformda, yani gerek sosyal medyada gerek okullarda ve işyerlerinde gerekse de sokaklarda var olarak “Yaşasın Cumhuriyet ve Onun Değerleri!” diye bağırmaktır.
Unutmayalım ki az değiliz, yalnız değiliz. Hele haksız hiç değiliz. Özgürlüğümüzü hedef alanlara ve değerlerimizi terk etmemizi isteyenlere “Vermeyeceğiz işte, onlar bizim!” demenin sırası geldi de geçiyor.