Devlet Aklı Kandırmacası

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ı TBMM’ye daveti ve örgüte silah bırakma çağrısı yapması halinde kendisine af çıkarılması yönündeki sözleri gündemdeki ağırlığını koruyor. Cumhur İttifakına mensup siyasetçiler ve onlara yakın gazeteci/yorumcular küçük bir şok sonrası yeni duruma ayak uydurmaya başladılar. Düne kadar savunduklarının tam tersi bir pozisyonla karşı karşıya kalan bu çevreler bu yeni duruma kılıf bulabilmek “devlet aklı” kavramını seçmiş gibiler.

Siyaset Bilimi literatüründe de kullanılan bir kavram olan bu terim kabaca şunu ifade ediyor: Devlet kendi bekası ve âli çıkarları gereği adım atar ve bu adımlar zaman zaman halkın tepkisini de çekebilir. Ancak devlet sıradan insanlardan daha ileri görüşlü olduğu için halkın yararına olacak bu işleri halka rağmen de yapabilir. O yüzden bu tür durumlarda “devletin bir bildiği vardır” diye düşünmek gerekir.

Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim; devletin biz fanilerden daha fazla bildiği bir şey falan yoktur. Zira onu yöneten kişiler de bizim gibi insanlardır. Üstelik bize göre kendi çıkarlarını korumaya ve bunları devletin/halkın çıkarı olarak sunmaya da çok yatkındırlar. Dolayısıyla devlet aklı denen kavram da tam anlamıyla kandırmacadır, antidemokratik ve hukuk dışı işleri meşrulaştırmak için kullanılan ve medeni dünyada karşılığı olmayan klişe bir argümandır.

Allah aşkına sorun kendinize. Devlette atfedildiği türden bir akıl olsaydı halkı bu durumda mı olurdu? Ülkede neredeyse kimsenin gelecek ümidi kalmadı. Ekonomi çökmüş, eğitim iflas etmiş, adaletin esamesi okunmuyor, toplumsal huzur çoktan bitmiş, herkes birbirine düşman hale gelmiş, asayiş sorunu en üst düzeyde, uyuşturucu kullanımı almış yürümüş… Türkiye’yi, onun çıkarlarını gözeten ve uzun erimli kararlar alan bir akıl yönetse bunların hangisi olabilirdi?

Türkiye, Suriye bataklığına davulla zurnayla girerken bu devlet aklı neredeydi acaba? Veya kumpas davalarıyla vatanseverler derdest edilirken, devlet kurumları türlü cemaat ve tarikatlarla doldurulurken, e-devlet verilerimiz açık artırmaya çıkarken? Hadi hepsini geçtim, bu ülkenin yeni doğmuş bebekleri bir avuç para uğruna yaşamdan koparılırken neredeydi bu akıl?

Bu akıl yoktu ve hiçbir zaman da olmadı. Var olan sadece devleti yönetenlerin aklı, becerisi, ondan da ötesi onların ahlakı, iyi niyeti ve halklarına karşı sorumluluk duygusudur.

Bugün söz konusu olan da devleti yönetenlerin devletin bekasını veya çıkarlarını tehdit altında görmesi ve bunu çözmeye yönelik adımlar atması değildir. Bu iktidardan hâlâ böyle bir beklenti içinde olmak hayli safça bir tavır. Yaşananlar sadece Erdoğan-Bahçeli ikilisinin iktidardaki ömürlerini biraz daha uzatmanın yollarını denemeleri ve bunun için de bir paradigma değişikliğine gitmeleridir.

Anlaşıldığı kadarıyla Öcalan ile müzakereler çoktan yapıldı ve terör örgütü lideri iktidarla birlikte hareket etmeyi kabul etti. Kendisi 23 Haziran 2019’daki İstanbul tekrar seçimi için nasıl iktidardan yana olmuş ve Kürtlere tarafsızlık çağrısı yapmışsa şimdi de buna benzer bir rol alacak. Böylece Kürtlerin blok halinde muhalefete oy vermelerinin önüne geçilecek ve Erdoğan’ın bir kez daha seçilebilmek için bir ümidi doğacak. Gerçi bu formül o seçimde hiçbir işe yaramamıştı ama iktidarın bunu tekrar denemekten başka tutunacağı dal kalmadı.

Üstelik bu girişimin Batı’ya yönelik de bir mesaj olduğu görülüyor. Paraya iyice sıkışan iktidar bu hamlesiyle Batı ülkelerine “demokratikleşme, yumuşama” görüntüsü vermeye ve böylece hem siyasi anlamda kredi kazanmaya hem de ekonomide kendisine biraz olsun nefes aldıracak yatırımların ve sıcak paranın önünü açmaya çalışıyor.

Kısacası, AKP-MHP hattı yine bildiğiniz gibi. İlkesiz, tutarsız ve sadece kendi dar menfaatine odaklı. Bu girişimlerin ne sonuçlar doğuracağını şimdiden bilemiyor da olsak, bu hamlenin kendi çıkarlarına uygun sonuç vermediği takdirde iktidar ortaklarının daha sert politikalar izleyeceğini öngörmek için kahin olmaya gerek yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Can Kakışım Arşivi