Mehmet Tezkan
Kılıçdaroğlu kılıcını çekti
Dün önemli gelişmeler oldu. İktidar kanadını (sadece siyasetçileri değil, valileri, kaymakamları, polis müdürlerini de bürokratları da, yargı mensuplarını da) hoplatacak sözler sarf edildi.
Önemli gelişme Akşener ile Babacan’ın buluşmasıydı. Altı partinin rejim değişikliği konusunda üçüncü defa bir araya gelerek çalışmasıydı.
Bu irade iktidar cenahını hoplatıyor. Uykularını kaçırtıyor. Sinirlendiriyor. Öfkelendiriyor.
Bu meseleye geleceğim ama önce Kılıçdaroğlu’nun da iktidarı hoplatacak sözlerine dikkat çekmek istiyorum.
CHP Lideri yeni yasama yılının ilk grup konuşmasında, çok sertti, çok formdaydı; taşı gediğine koydu.
İktidara gelirsek veya gelince tıpkı 2002 yılında AKP’nin yaptığı Meclis’te yolsuzluk araştırma komisyonu kuracağız sözü başta Binali Yıldırım olmak üzere birilerinin uykusunu kaçırmıştır.
(Burada bir parantez açayım. AKP’nin yaptığı ilk işlerden biri eski Başbakan Mesut Yılmaz’ı Yüce Divan’a göndermek olmuştu. Bu hatırlatmayla parantezi kapatıyorum)
Kılıçdaroğlu bütün ihaleleri masaya yatıracaklarının sözünü verdi. O astronomik ihaleler, köprülere, otoyollara, hastanelere, tünellere verilen o akıl almaz garantiler, fahiş fiyatlar tek tek ele alınacak demek ki!..
İmza atan bürokratları karalar bağlamıştır!
Kılıçdaroğlu siyasilerden aldığı talimatla hareket ettiğini iddia ettiği savcıları/hakimleri de uyardı. Çoğu genç. Fethullah’ın savcı ve hakimleri temizlenince yargı kadrosu gençleşti.
Kılıçdaroğlu onlara da seslendi; ‘geleceğinizi düşünün’ dedi.
Ha bir de Sezgin Baron Korkmaz meselesine girdi. Hesap soracaklarını söyledi. Biliyorsunuz, kara para aklamakla suçlanan halen Avusturya’da tutuklu olan Korkmaz’ın yurt dışına çıkma yasağının kalkmasını, mal varlıkları üzerindeki tedbirin, bankadaki parasındaki blokajın kaldırılmasını sağlayan kişi şu an da Adalet Bakan Yardımcısı!..
Onun o dönemdeki amiri de Anayasa Mahkemesi üyesi yapıldı.
Gelelim ikinci meseleye.
Altı partinin anlaşarak parlamenter sisteme dönüş hazırlıkları yapması belli ki hazımsızlık yaratmış. İktidara en yakın gazetenin Saray sözcüsü pozisyonundaki doçent yazarı diyor ki:
‘Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin de ayarlanabilecek tarafları olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Ama eski kötü günlere dönmeyi hayal etmek için insanın ya aklından zoru vardır ya da ülkedeki hükümetleri ve dolayısıyla ülkenin geleceğini ipotek altına almak istiyordur.’
Bu rejime geçtiğimiz günden beri iyi günler yaşamıyoruz. Durum 2001 krizinden de 1994 krizinden de kötü…
Buhran!..
Bu rejimi beğenmeyenler de diyor ki…
Bütün ülkeyi tek kişinin yürütmeden yargıya, yasamadan piyasaya, bankacılıktan enerji alanına, marketlerden, ulaşım sektörüne, tarımdan inşaata, ihalelerden kupon arazilerin satışına kadar her meseleyi iki dudağı arasına bırakmak için insanın ya aklından zoru vardır ya da ülkenin geleceğini ipotek altına almak istiyordur.
Çünkü…
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kandırmacası altında kurulan tek adam rejiminde…
Faizi de, döviz kurunu da, dış politikayı da, okullarda ne okutulacağını da, üniversitelerde rektörün kim olacağını da, dekanları da, 81 ilin valisini, emniyet müdürünü de, 500’den fazla ilçenin kaymakamını da, il , ilçe milli eğitim müdürleri ile sağlık müdürlerini de, defterdarları da, kimin hangi ihaleyi kaça alacağını da, Cuma hutbelerini de , kimlerin tutuklanacağını da, patates/soğan fiyatını belirlemesini de, bakkallarda satılan gofletin kaç para olacağını da, kamu bankalarının kime kredi vereceğini tek kişi belirliyor.
Ayrıca THY gibi BOTAŞ gibi onlarca devasa kamu kurumu da yönetiyor…
Tek patron!
Parlamenter rejimi isteyenlere aklından zorunuz mu var diyenlere soruyorum.
Bu durum sağlıklı bi durum mu?
Değilse, buna rağmen bu rejimi destekliyorsanız aklınızdan zorunuz mu var?