Kaşıkçı'yı Suudilere diyet, hakimini Prens'e adak verdiler

Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) Adli ve İdari Yargı 2022 Yılı Ana Kararnamesini açıkladı. Bu kararnameyle 5246 hakim ve savcının, 33 şehrin başsavcısının ve 351 yerel mahkeme üyesinin görev yeri değişti.

İki isim hayli dikkat çekiyor.

Biri, Tuba Ersöz.

Beyşehir'de görev yaparken başörtülü ilk ve tek ilçe başsavcısıydı. Yeni kararnameyle Gümüşhane Cumhuriyet Başsavcılığı'na getirildi. Türkiye'nin ilk başörtülü il başsavcısı olan Ersöz'ün tayini, kamusal alanda başörtülülere yönelik ayrımcılığın son bulması bakımından anlam içeriyor. Fakat bu, ne hukuk devletinin kökleşmesine ne de yargı bağımsızlığına katkı sunuyor.

Eğer böyle olsaydı İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Nimet Demir, Ersöz'le aynı kararnameyle Kahramanmaraş'a sürülür müydü?

Dikkat çeken diğer isim, Demir.

İktidara muhalif değil.

Hatta 2013-2014 yıllarında Yeni Asya gazetesinde yazı yazıp başörtüsünü savunan bir muhafazakar. Zaten adı, başörtülü avukatlara yönelik ayrımcılık iddiasıyla açılan davayla duyuldu.

Staj Eğitim Merkezi'nde başörtü krizi

İstanbul Barosu Staj Eğitim Merkezi'nde 27 Nisan 2012 günü ders veren bir hukukçu, başörtülü Şule Gökkılıç Dağlı'ya "Ya başınızı açın ya da perukla girin" dedi.

Dağlı, çıkmayı reddetti.

İki avukat, Dağlı hakkında tutanak tuttu.

Staj Eğitim Merkezi Yürütmesi başörtülü gelenlerin disiplin cezası alacağını duyurdu.

İstanbul Barosu Yönetimi, kurallara uymayanların uyarılmasına karar verdi. Baro Başkanı Ümit Kocasakal'ın da aralarında olduğu 18 hukukçuya görevi kötüye kullanmaktan İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı.

Mahkeme Başkanı, Demir'di.

18 Mart 2015'teki ilk duruşmada, Demir'in 'Başörtülü avukatların tarafsızlığı' başlıklı yazısı mahkemeye sunuldu. Demir, yazısında, Danıştay 8. Dairesi'nin Türkiye Barolar Birliği'nin meslek kurullarında avukatların başı açık görev yapacaklarına ilişkin düzenlemesini durduran kararına değiniyor, bu kararı eleştirenlere şöyle yanıt veriyordu:

"Batı geçmişteki soyut ve formel adalet anlayışını çoktan aştı. Öze inmeyi ve öznelliğe saygı duymayı içselleştirme yolunda büyük mesafe aldı. Darısı batıyı en az yüz yıl geriden takip eden bizim mukallitlerin başına."

Avukatlar yazının davanın içeriğiyle ilgili olduğunu ifade etti ve hakimin çekilmesini istedi.

Demir talebi yerinde buldu.

Tutanaktan:

"Mahkeme başkanının yazmış olduğu makalelerin, onun tarafsızlığı konusunda şüphe uyandırabileceği anlaşılmakla..."

Demir heyetten çekildi.

Demir: Diyet olarak verildi

Demir yedi yıl boyunca İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi başkanlığından ayrılmadı. Gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın 2 Ekim 2018'de Suudi Arabistan'ın İstanbul'daki başkonsolosluk binasında katledilmesine ilişkin yargılama, bu mahkemeye düştü.

Cinayetten sonra...

Washington Post'ta "Katl emrinin Suudi hükümetinin en üst makamlarından geldiğini iyi biliyoruz" diye yazıp azmettirici olarak Prens Salman'ı işaret eden, dosyanın gönderilmesini "Verelim de yok mu edeceksiniz. Bu millet enayi değil" diye reddeden Erdoğan, dört yıl sonra çark etti.

Dosya Kaşıkçı'nın katillerine verildi.

Milletin enayi yerine konmasına yalnızca Demir karşı çıktı.

Muhalefet şerhinde "Davanın devri sanıklar açısından kendi davalarının yargıcı olmak sonucunu doğuracaktır" diye yazdı.

Mavi Marmara Davası'nın tazminatla kapatılmasını da hatırlatarak, dedi ki:

"Davalar bozulan ilişkilerin düzeltilmesine diyet olarak verilmiştir."

Ve ekledi:

"Suud yetkililerinin Kaşıkçı'ya karşı gerçekleştirdikleri pervasız ve hunharca cinayet, devletimizin onur ve saygınlığına büyük bir saldırıdır."

Gel gör ki Prens Salman'ın kanlı ellerini sildiği petro-dolarlara muhtaç olan AK Parti için ulusal itibar geçer akçe değildi.

Gözleri çoktandır sevapta değil, swap'taydı.

Kaşıkçı Davası gönderildi.

Bu, Erdoğan'ın Suudi Arabistan'a giriş vizesi oldu.

"Her katil, cinayet mahalline mutlaka döner" derler ya Prens Salman, yarın Ankara'yı ziyaret edecek. Tesadüfe bakın ki, ziyarete üç gün kala Hakim Demir, Kahramanmaraş'a sürüldü. Kaşıkçı Davası'nı Suudilere diyet veren AK Parti, yargılamanın hakimini de Prens Salman'a adak olarak sunuyor. .

İstifa ediyor

Dün bu köşede okumuşsunuzdur.

Demir ile görüştüm.

"Kaşıkçı Davası'ndaki şerhinden ötürü Hakim Nimet Demir, bu atamaya maruz kaldı diye düşünülüyor. Ne düşünüyorsunuz?" diye sordum.

"Aynı şeyi düşünüyorum" diye karşılık verdi.

Hakimlikten ayrılacağını söyledi.

Şaşkın mıydı?

Evet.

"Bu kadar cesur olacaklarını, bu kadar rahatsızlık hissedeceklerini tahmin etmedim" dedi.

Pişman mıydı?

Asla.

"Kararım kıyamete kadar duracak. Bir döneme ışık tutacak" dedi.

Vaktiyle başörtüsünü savunan bir yargıç olarak, muhafazakar iktidar tarafından cezalandırılmak ne demek mi?

Demir:

"Aslında otoriter bir yapıdan beklenebilecek şeyler bunlar. İnsan hakları, özgürlük ve demokrasi gibi değerlerin topluma yerleşmesi noktasında bir anlayışım var benim. Muhafazakar bir insanım ama böyle bir anlayışa sahibim. Demokrasi, insan hakları ve özgürlük anlayışının ve değerinin gereği neyse onu yapmaya çalışıyordum. Bu, otoriter yapılarda her zaman tepki görecek duruştur. Ben de o duruşun şu anda mağduru konumundayım diyeyim."

Yargının boynundaki kement

Anayasa Mahkemesi kararına rağmen CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nu tahliye etmeyen; Sözcü'yü yazarlarını FETÖ'den ve Canan Kaftancıoğlu'nu tweetlerden ötürü cezalandıran Hakim Akın Gürlek, "Hukuk tanımaz" diye şikayet edildiği Adalet Bakanlığı'na bakan yardımcısı olarak atanırken, Demir'in Kahramanmaraş'a sürülmesi şaşırtıcı değil.

Bilakis süreç tamamlanıyor.

Çünkü yargı artık 'Beştepe Hukuk Bürosu' olarak işlev görüyor.

Siyasi talimatlar doğrultusunda dava açılıyor.

Düşman ilan edilen muhalifler ipe sapa gelmez terör, casusluk ya da darbe iddialarıyla tutuklanıyor.

Kanıtlarla değil, kanaatlerle cezalar veriliyor.

O kürsü Rahip Brunson ve Gazeteci Deniz Yücel davalarında olduğu üzere ABD ve Almanya ile köle pazarlığı ya da Mavi Marmara ve Cemal Kaşıkçı yargılamalarındaki gibi siyasi şantaj ve taviz için kullanılıyor.

Beştepe Hukuk Bürosu'nun baktığı tek bir 'dava' var: Bu zorba düzeni ayakta tutmak.

Gerektiğinde, herkes susarken, kamuda başörtüsünü savunmuş muhafazakar bir hakimi talimatlara karşı geldiği için sürebiliyor.

"Türkiye'nin ilk başörtülü başsavcısı atandı" dediğinizi duyar gibiyim.

Asıl mesele, hakim-savcının başındaki örtü değil ki.

Yargının boynundaki kement, asıl mesele.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Saymaz Arşivi