Serpil Yılmaz
Hatay Kent Koruma Kurulu Kararı Askıya Çıktı: Kalyoncu’yla Parlattı TOKİ'de Karar Kıldı
Kahramanmaraş ve Hatay merkezli 6 Şubat depremleriyle yerle yeksan olan Hatay’da kentsel planlamanın ucu göründü.
Antakya’nın tarihi bölgesine ilişkin, Hatay Kent Koruma Kurulu Kararı dün askıya çıktı.
Hatay Valiliği de, Hatay Kent Planı’nı Hatay Büyükşehir Belediyesi ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın hazırlayacağını duyurdu.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu döneminde kurulan İstanbul Planlama Ajansı (İPA)’nın desteği ile Hatay’da da “Hatay Kent Planlama Merkezi” oluşturulmuştu.
Hatay Büyükşehir Belediyesi, geçtiğimiz yerel seçimlerde CHP’den AKP’ye geçince iktidarın yeni planında devreye alındı.
Bu durumda Turizm Bakanlığı ve yaklaşık bir yıldır Hatay kent planı üzerinde çalışan Türkiye Tasarım Vakfı (TTV)’nın, Bakanlıklar ile imzaladığı “Hatay Kent Planı” protokolü pilot bölge ile sınırlı kaldı.
İGA Havalimanı İşletmesi’nin hakim ortağı Kalyon Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Kalyoncu’nun oğlu da olan mimar, sivil toplum gönüllüsü Mehmet Kalyoncu’nun kurduğu ve başkanlığını Furkan Demirci’ye devrettiği TTV, Hatay’ın bütünü için imar planı hazırlamaya talipti.
Hatta deprem riski yakınsanan İstanbul’u da radarına almıştı.
Öyle ki Kalyoncu, 2020-2023 yılları arasında sürdüğü Gayrimenkul Yatırımcıları Derneği (GYODER) başkanlığı görevini de, deprem bölgesindeki tasarım ve planlama çalışmalarına yoğunlaşmak amacıyla Neşecan Çekici’ye devretmişti.
Bir özet vermek gerekirse yurt dışı finansman arayışına çıkan yalnızca Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek değil, Kalyoncu da bugünlerde dünyanın dört bir yanında Hatay’ı “marka kent” olarak uluslararası sermayeye pazarlamaya çalışıyor.
KORUMA KURULU KARARI ÇIKTI
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Hatay Mimarlar Odası Şube Başkanı Mustafa Özçelik, 11 Haziran’da (dün) Antakya’nın tarihi bölümüne ilişkin duyurulan Hatay Kültür Koruma Kurul Kararı’na temkinli yaklaşıyor.
Özçelik, “Askıya çıkan planın son halini bütünsel bir yaklaşımla değerlendireceğiz. Kentin planına yalnızca kültürel ve tarihsel açısından bakmıyoruz. İnsanların alışageldiği yaşam kültürünün, kent kimliğinin, doğa dengesinin, sürdürebileceği; ekonominin dikkate alındığı bir plan olmalı. Halkın yararı gözetilmeli ki gidenler, dönsünler. Bir aylık değerlendirme ve itiraz süresi sonrasında getirilen önerileri Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı değerlendirecek; ya kabul edecek ya da ya da reddedecek” diyor ve ekliyor:
“Askıya çıkan plan, Habib-Neccar Cami, Ulu Cami, Uzun Çarşı gibi kente kimliğini veren tarihi mekanları kapsıyor. Hatay Kültür Koruma Kararı’nı incelerken, bu bölgeye insanları çekebilecek mi, hak kaybına yol açacak mı diye bakacağız. Valilik sunumlarında “müze kent” anlayışı görüyoruz. Oysa bu dini ve kültürel yapıları halk kullanıyordu. Buralar müze anlayışı ile inşa edilirse Antakya yaşayan bir kent olmaz.”
HER KAFADAN AYRI SES
Özçelik Hatay kent imar planında üç farklı yaklaşıma dikkat çekiyor:
“Bakanlık (ÇŞİDB) Toplu Konut İdaresi (TOKİ) eliyle, depremden zarar görmeyen kent çeperindeki boş Hazine arazilerine ve kamulaştırılan arazilere afet konutları yapıyor. İkinci olarak Valilik, kent planının Hatay Büyükşehir Belediyesi ve Bakanlık tarafından oluşturacağını duyurdu. TTV’nin ÇŞİDB ve Turizm Bakanlığı ile imzaladığı protokol dışarda bırakıldı. Kent içinde binaları yıkılan ve hala konteynerlarda yaşayan ya da başka kentlere göç eden depremzedelere konut yapımı önceleniyor. Üçüncü olarak TTV’nin koordinatörlüğünde Antakya’nın kent merkezi için hazırlanan pilot uygulamada, yetkin 16 mimarlık bürosunun projesi yer aldı. Bunlardan bazıları Bakanlık tarafından onaylanmadı.”
İlgili bakanlığın TTV’nin Hatay’ın tümünü kapsayan kent planını kabul etmemesi iki nedene bağlanıyor:
Bir;
planın hazırlanma ve uygulanma aşaması uzun zaman gerektirir.
İkincisi;
maliyeti yüksek. TTV sunumlarında Bakanlığın ileri sürdüğü “finansman sorununa”; kültürel derinliği olan kimlikli bir mimari dokunun finansman da bulabileceği yanıtı veriliyor. Zamana ilişkin çekinceye karşı, dünyada büyük depremler sonrası kısa sürede yenilenen Japonya'dan, İtalya’dan örnekler veriliyor. Netice şu ki; tarihi ve kültürel kimliğini koruyan, halkın hak kaybına uğramayacağı bir kent planını ortaya çıkarması beklenen kamuda, söylem birliği oluşmadı.
TTV’NİN PLANI BUTİK KALDI
TTV koordinatörlüğünde İngiltere merkezli uluslararası mimari tasarım ofisi Foster+ Partners ve Bjarke Ingels Group'un yanı sıra KEYM (Kentsel Yenileme Merkezi) ve DB Mimarlık işbirliğinde oluşturulan “Türkiye Tasarım Konseyi”nin hazırladığı pilot imar planının, Antakya’nın Batı kesiminde 4 bin konutu kapsadığını belirten Özçelik, “Defne’de depremden zarar gören 140 bin konut var. TTV’nin protokolü sınırlı bir alanı kapsıyor. Bunun yanı sıra kentin çeperinde TOKİ, afet konutları yapmayı sürdürüyor. Hatay’da bütüncül ve katılımcı yaklaşımın uzağındayız. Kent merkezinde afet konutu olmaz. Kent kimliksizleşiyor. TOKİ mantığı, bellekte kalan mekanları, yolları, dini yapıları gözardı ediyor. Başından beri kent planı Hatay Büyükşehir liderliğinde olmalıydı. Meslek odaları, üniversiteler ve halkla organize edilirdi. Birlikte örgütlenebilirdi” eleştirisi getiriyor.
VALİ MASATLI TTV’NİN SUNUMUNA KATILDI
Hatay Valisi Mustafa Masatlı’nın katılımı ile TTV tarafından hazırlanan "Hatay'ın Yeniden Canlandırılması Projesi” başlıklı Hatay Master Planı lansmanı, Anadolu Ajansı’nın 30 Nisan 2024 tarihli haber bülteninde yer alıyordu.
Haber yazılı-görsel medyada geniş yer de buldu. Önceki yazımda bu konunun ayrıntılarına yer verdim. AA’nın haberine göre, TTV’ye ait Hatay Toplum Merkezi'nde gerçekleşen toplantıda Masatlı, Hatay Tarihi Kent Alanı Master Plan ve Kent Merkezleri Tasarımı'nın çok mesai harcanarak uzun çalışmalar, sayısız toplantılar sonucu ortaya çıktığını vurguluyordu.
Özçelik bu sunuma ilişkin “TTV ile yapılan protokolün; Hatay Master Planı, Antakya Tarihi Kent Merkezi Koruma Amaçlı Planlama Çalışmaları ve belirlenen pilot bölge özelinde mimari tasarımların geliştirilme sürecini kapsadığı anlaşılıyordu” yorumunu yapıyor.
Yapı Dergisi’ne verdiği röportajda ise Kalyoncu’nun sözleri Özçelik’in yorumunu destekliyor Kalyoncu verdiği röportajda süreci şöyle anlatıyor:
“Öncelikle Murat Kurum’un bakanlığı döneminde Hatay ilinin tasarım ve planlamasıyla ilgili sorumluluk aldık. Sonrasında Kültür ve Turizm Bakanlığı bölgede koruma amaçlı uygulama imar planı oluşturma safhasına gelince Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile yaptığımız çalışmadan dolayı daha kapsayıcı ve sinerji oluşturacak şekilde onun da sorumluluğunu üstlendik, uygun görüldü bakanlık tarafından. Bakanlıkta değişim olduktan sonra yine çok büyük bir yıkım olan Adıyaman ilimizin de sorumluluğunu aldık. Dolayısıyla biz Hatay ve Adıyaman master planına, merkezlerin detay tasarımına kadar projelendirilmesi, planlandırılması sorumluluğunu almış olduk.”
Valiliğin son duyurusu, TTK protokolünün Hatay Master Planı’nı kapsamadığını gösteriyor.
DEPREM BÖLGESİNDE 48 OFİS AÇILMIŞ
TTV Başkanı Demirci de, 2016'da kurdukları vakfın çalışmalarını şöyle anlatıyordu:
“Depremden sonra İlk 6 ayı gönüllü olarak hem rezerv alanlarda hem de çeşitli projelerde destek vermeye çalıştık. Eylülden beri Bakanlıklarımızla protokoller kapsamında burada 48 ofisimizde yaklaşık 1000 kişinin katkısıyla bir aile olduk. Yaklaşık 50 hektarlık alanda 20'nin üzerinde mimarımızla beraber kent merkezinde gerçekten eşi benzerine zor rastlanır bir örnek ortaya koyuyoruz."
Belli ki TTV büyük vaatlerle yola çıkmış. Paralar paralar harcanmış, uluslararası kuruluşlarla ilişkiler
kurulmuş, yeni planda nereye oturacaklar merak ediyorum.
ANTAKYA’NIN TEK SORUNU İMAR DEĞİL
Yıkıcı olarak tanımlanan Antakya adı ile anılan deprem sayısı 1900’lü yıllara kadar tutulan kayıtlara göre otuzdan fazla. Depremin yıkıcı etkileri kentsel yaşamı, ekonomik ve sosyo kültürel yaşamı doğrudan etkilemiş, kentin giderek küçülmesine ve bölgesel etkinliğini yitirmesine yol açmış. Arkeolojik veriler ve antik kayıtlara göre Antakya’ nın MÖ 300 yılında kuruluşundan MS 9 Yüzyıla kadar olan süreçte depremler, kentsel dokusunu neredeyse yok etmiş.( Prof.Dr.Hatice Pamir) Yüzyılın Türkiyesi’nin belleğinde taşıması gereken gerçek bu!