Kader planı değil, cinayet planı

Zonguldak Karadon.

2010.

Grizu patlamasında 30 işçi hayatını kaybetti.

Erdoğan, faciadan sonra “Bu mesleğin kaderinde bu var” dedi.

Manisa Soma.

2014.

Türkiye tarihinde bir ‘iş kazası rekoru’ kırıldı ve 301 işçi öldü.

Erdoğan, “Literatürde iş kazası diye bir olay var. Bunun fıtratında olan şeyler” diye konuştu.

Bartın Amasra.

2022.

Erdoğan maden ocağının kapısında “Biz kader planına inanmış insanlarız” diye tevekküle davet etti.

Oysaki Karadon, Soma ve Amasra dahil, Türkiye’deki iş kazaları öngörülebilir ve önlenebilir niteliktedir.

Her biri iş cinayetidir.

Bu yüzden…

Amasra’da can veren bir işçinin ablası Erdoğan’ı görür görmez dedi ki:

“Kardeşim 10-15 gün önce ‘Burada gaz kaçağı var’ demiş, ‘Bizi yakında patlatacaklar’ demiş. Nasıl ihmal oldu?”

Nasıl mı oldu, güzel bacım?

Göz göre göre oldu.

Bile isteye oldu.

Sayıştay, bir tek tarih vermedi

Sayıştay’ın 2017’de Amasra Taşkömürü Müessesi İşletmesi’ne (TMİ) ilişkin denetim raporundan başlayalım.

Verimliliğin düşme nedenlerinden biri olarak, “Metan gazı ve CO gazı (karbonmonoksit) yükselmeleri” gösteriliyor.

Bu bulgu 2018’deki raporda da tekrarlanıyor.

Sayıştay 2019’daki raporunda ise sanki Amasra faciasını haber vermiş.

Şu ifadeler yer alıyor:

“Üretim derinliği -300 metre olmuştur. Bu derinleşme, ani gaz degajı ve grizu patlaması gibi ciddi kaza risklerinin artmasına neden olmaktadır. Çalışılan damarların tamamında gaz içeriklerinin yüksek olduğu, degaj kapasitelerinin yüksek olduğu, arıza zonlarında riskin daha da arttığı bilinmektedir.”

Daha ne desinler?

Bir tek kazanın tarihini ve saatini söylememişler.

Yetmemiş, öneri de getirmişler.

Toz oluşumunun engellenmesini, taş tozu serpilmesini, damar gaz içeriklerine göre önlem alınmasını, sulu toz bastırma yöntemlerinin araştırılmasını önermişler.

Bu önlemler alınmış mı?

Hiç sanmıyorum.

TTK tarafından yapılan açıklamada, “Ocaktaki havalandırma ile kömürün bünyesindeki metan gazı birbirinden farklı konulardır. Bu durum iş sağlığını ve güvenliğini etkileyen bir durum değildir. Tüm müesseslerimizde maden iş sağlığı ve güvenliği kurallarına sıkı sıkıya riayet edilerek, üretim yapılmaktadır” deniyor.

TTK’nın sabıkalı genel müdürü

Kozlu’da 2013’te sekiz işçinin can verdiği grizu patlamasından sabıkalı Kazım Eroğlu, genel müdür koltuğunda oturmasaydı TTK’nın açıklamasına inanabilirdik.

Kozlu iddianamesine göre TTK, metan gazı tehlikesi olmasına rağmen ocağı, uzmanlığı bulunmayan taşeron şirkete verdi.

Taşeron, sondaj kuralını ihlal etti.

İş güvenlik uzmanı yoktu.

Yasaklı olmasına rağmen gecikmeli kapsül patlatıldı.

Üstelik bu mesai saatinde yapıldı.

Gazölçer eskiydi.

Barutla ateşleme sırasında işçiler 200 metre uzakta olmalıyken 95 metre içeride durdu.

İddianameden:

“Ateşleme mahalli 200 metrede olsa, ateşleme sırasında işçiler de korunuyor olsalardı muhtemelidir ki ölen olmayacaktı.”

Eroğlu, Kozlu TMİ’de müessese müdürüydü.

Zonguldak 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan 10 sanıklı davada yargılandı.

Üç bilirkişi raporunda tali kusurlu sayıldı.

Mahkemece suçlu bulundu.

Gerekçeli karardan:

“Denetlemekte yetersiz kalması ve eksikliklerin giderilmesinde yeterli ve etkin yaptırım uygulamaması…”

Dört yıl ceza verildi.

Sabıkasız geçmişi ve iyi hali yüzünden üç yıl dört aya indirildi.

24 taksitte ödenmek suretiyle 24.300 TL’ye çevrildi.

Eroğlu, görevinden el çektirilmesi gerekirken ödüllendirildi ve terfi ettirildi.

Belki AK Parti ile siyasi bağı…

Belki Trabzonlu olmaktan kaynaklı hemşerilik ilişkisi sayesinde yargılaması sürerken, TTK’ya genel müdür yapıldı.

whatsapp-image-2022-10-17-at-08-28-05.jpeg

Dönmez’in sağında Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, solunda AK Parti Grup Başkanı Yılmaz Tunç var. Tunç’un solunda Eroğlu ve işçilerin üye olduğu Türk-İş’e bağlı Genel Maden İşçileri Sendikası Başkanı Hakan Yeşil bulunuyor.
Fotoğrafta hayatını kaybeden işçilerden Remzi Özçelik, Berkay Pınarcıoğlu ve Burçin Saban da yer alıyor.

24 gün önceki fotoğraf

Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, 20 Eylül günü Amasra TMİ’yi ziyaret ettiğinde, karşılama komitesinin başında Eroğlu da vardı.

Dönmez, işçilere seslenerek, “Önce güvenlik” dedi.

“Bir işçimizin kılına zarar gelmesin. Telafi edemeyiz” diye ekledi. Soma’dan sonra alınan önlemlerle kazaların bıçak gibi azaldığını söyledi.

Alkışlar.

“Yaşa var ol” haykırışları.

“İşte devlet, işte madenci” sloganları.

Bir işçi Dönmez’e madenci feneri armağan etti.

Hatıra fotoğrafları çekildi.

Fotoğrafa bakıyorum.

Dönmez’in sağında Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, solunda AK Parti Grup Başkanı Yılmaz Tunç var.

Tunç’un solunda Eroğlu ve işçilerin üye olduğu Türk-İş’e bağlı Genel Maden İşçileri Sendikası Başkanı Hakan Yeşil bulunuyor. Yeşil ki, bu fotoğraftan 11 gün sonra, 4 Ekim’de bir kez daha sendika başkanlığına seçilince makam odasında köçek oynatacak denli sınıf bilince sahip bir sendikacı!

AK Partili Tunç ve sendika başkanı Yeşil’in arkasında yakışıklı bir yüz beliriyor.

Adı, Remzi Özçelik.

25’inde.

Bartın’ın Mamak köyünden.

Remzi’nin yanında Berkay Pınarcıoğlu var.

23’ünde.

Makaracı köyünden.

Burçin Saban ise Bakan Dönmez’in iki sıra arkasında.

İş bulamadığı için Burdur’a kayınpederinin yanına yerleşmişti.

TTK’ya yedek listeden girince dünyalar Burçin’in oldu.

Babası Turhan, oğlunu Bartın’a getirmek için komşudan borç aldı.

Burçin, helal süt emmiş.

İşini bir gün olsun aksatmadı.

Öldüğü gün dahil!

Bu fotoğraftan 24 gün sonra, 14 Ekim’de, Amasra’daki ocakta grizu patladı. Bakanın, milletvekilinin ve işçi parasıyla semirmiş sendikacının ardındaki işçilerden Remzi, Berkay ve Burçin dahil 41’i hayatını kaybeti.

24 gün önce işçileri siyasi müsamerelerine alet edenler bugün sorumlulukları yokmuş gibi tabutları omuzluyor.

Erdoğan, işçileri kurtardığı için değil, “24 saati bile bulmadan” cesetlere ulaştıkları için hamdediyor.

Dönmez, 24 gün önce övünüp gerindiği ocağın kapısında istifa etmemek için ağlıyor.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın işçi mezarında tilavetle Kuran okuduğu saatlerde henüz bir şüpheli bir gözaltında alınmamıştı. Avukatlar delillerin karatılmasından şüpheleniyor. Dokuz gün önce makamında köçek oynatan sarı sendikacı, “Kimse provokatif eylemlere girmesin” diyor.

Bir halk başka nasıl provoke edilir?

Başka nasıl kışkırtılır?

Hans ölmüyor da Hasan niye ölüyor?

Soma’da fıtrat…

Amasra’da kader planı öyle mi?

Türk maden işçileri, (haşa) Allah’ın özel olarak cezalandırdığı lanetli topluluk mudur ki Almanya’daki Hans ölmüyor da Hasan ölüyor, Amerika’daki Maykıl sakat kalmıyor da Hakkı kalıyor?

Türkiye, iş kazaları sayısında Avrupa ülkeleri arasında açık ara birinci, dünyada Çin’den sonra ikinci.

Madencilik sektöründe 30 ülke arasında ilk sıradayız. Türkiye’de her 100 bin madenciden 53.1’i ölüyor.

Bize en yakın ülke Portekiz.

Orada bile rakam, 100 binde 24.9!

Bu oran Yunanistan’da 10.4, Almanya’da 3.7, Macaristan’da sıfır.

Şöyle hesap edin:

Almanya, 2008-2020 yılları arası Türkiye’nin 2.4 katı kömür üretti. Buna karşın Almanya’da madenlerde ölen işçilerin sayısı 10 iken, Türkiye’de 678.

Türkiye’de, 24 Ocak 1980’den beri uygulanan ve AK Parti’nin iktidarında evrimi büyük ölçüde tamamlanan neo-liberal politikaların zorunlu sonucudur bu.

İşverenlerin maliyeti en aza indirmek, karını arttırmak için işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini almamasından kaynaklanıyor. İşçinin canı, iş güvenliği için ayrılması gereken bütçeden daha ucuza geldiği için kazalar öngörüldüğü halde önlenmiyor.

İş kazaları kaçınılmaz değildir.

Fıtrat asla değildir.

Aslında kaza bile değildir.

İş kazaları işverenlerin bilinçli tercihi sonucunda gerçekleşiyor ve birer iş cinayetidir. Amasra’daki 41 madenci kaderlerine yenik düşmedi, bir cinayete kurban gitti.

Bu bir ‘kader planı’ değildir.

Cinayet plandır.

Kılıçdaroğlu ve Nebati uçakta sohbet etti mi?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati, perşembe akşamı Vaşington’dan havalanan uçakla Türkiye’ye döndü.

Kılıçdaroğlu 1A, Nebati 1J numaralı koltukta seyahat etti.

Yolculuk boyunca konuşup konuşmadıkları çok merak ediliyordu.

Evet, açıklıyorum.

Kılıçdaroğlu ve Nebati, uçağa binerken selamlaştı.

Ancak aralarında herhangi bir sohbet geçmedi.

Uçak İstanbul’a indikten sonra ve yolcular ayrılırken, Nebati’nin yanında eşi bulunduğu için Kılıçdaroğlu yol vermek üzere geri çekildi. Ancak Nebati, “Lütfen, siz önden buyurun sayın genel başkan” diyerek, önceliği Kılıçdaroğlu’na verdi. İki siyasetçi karşılıklı teşekkürden sonra uçaktan ayrıldılar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Saymaz Arşivi