İsveç NATO Tatbikatında: İstim Arkadan Gelir!

Emekli Büyükelçi ve CHP Milletvekili Namık Tan, 23 Ocak 2024 tarihli TBMM Genel Kurulu’ndan iktidarın getirdiği İsveç’in NATO üyeliği teklifinin geçmesinde sürpriz bir yan görmüyor.

Amerika ile PKK-YPG desteği, teslim edilmeyen F-35 uçakları için ödenen 1.4 milyar doların geri verilmemesi, F-16 talebinin karşılanmamasının da içinde olduğu deve dişi gibi problemlerde somut hiçbir kazanım yokken, Türkiye’nin onayına CHP’den destek gelmesi, ulusal güvenlik çerçevesinde ele alınan bir konu.

Türkiye’nin 1952 yılında üyesi olduğu Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ile ilişkisinde CHP’yi merkeze koyan Tan, “Türkiye’nin NATO’ya üyelik süreci dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü başladı. NATO Müşterek Kuvvet Komutanlığı'nın talebi üzerine Bosna ve Kosova’ya asker gönderdiğimiz dönemde Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin’di. CHP, NATO’nun genişlemesine hiçbir zaman karşı çıkmadı” diyor.

Mesleğinin 12 yılı Washington’da geçen Tan, Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini onaylamasını “Milli bir çıkardır. NATO Türkiye’nin istemediği hiçbir şey yapamaz” diye yorumladıktan sonra ekliyor:

“NATO’da tüm kararlar ittifakla alınır. İsveç henüz aday statüsünde olmasına rağmen NATO'nun Soğuk Savaş dönemi sonrası en büyük tatbikatına 31 üye ülke ile birlikte katılıyor. Önceki gün başlayan bu tatbikata İsveç’in katılmasına Türkiye onay verdi.”

Devletin haber ajansı AA’nın haberine göre tatbikatın; Almanya, Polonya ve Baltık ülkelerinde yapılması ve Rusya ile muhtemel savaş senaryolarını içermesi bekleniyor.

Tan, İsveç’in NATO içindeki “kararlı” ilerleyişine “büyük tatbikatın” yanı sıra bir başka örnek de veriyor:

“Brüksel'deki NATO Karargahı önündeki ittifaka üye 31 ülke bayrağının yanına İsveç için bayrak direği bile dikildi, üyelik süreci tamamlandığında bayrakları sallanacak.”

NATO müzakerelerinin iç politika malzemesi yapılmasına parti olarak itirazları olduğunu belirten Tan’ın “NATO’da ülkeler kamuoyuna yansımayan birçok görüşme yaparlar. Türkiye’yle de yapılmıştır” sözünden de anlaşılacağı üzere, Türkiye’nin NATO kararlarına “onay” verdiği, vermediği konular birden fazla olabilir.

Önümüzdeki 12 gün içinde İsveç’in NATO’ya üyeliği kararı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından onaylanıp aynı gün Resmi Gazete’de yayınlanınca kesinleşiyor.

Kararın NATO Karargahı’na bildirilmesi ile İsveç’in üyeliğinin önünde yalnızca Macaristan engeli kalıyor. Macaristan’ın da üyeliği onaylaması halinde İsveç NATO’nun 32’inci üyesi olacak.

Türkiye açısından bu kararın şimdilik en somut kazanımı Kanada’nın Türkiye’ye uyguladığı askeri malzeme kısıtlarını kaldıracak olması.

Kanada’yı NATO üyesi Avrupa ülkeleri izleyecekler mi göreceğiz.

Ancak hepsinden önemlisi Türkiye’nin hava savunmasındaki eksikliğini gidermek üzere Amerika ile yürüttüğü F-16 savaş uçağı alımı anlaşmasının önü açıldı.

Türkiye’nin satın almak isteği 20 milyar dolarlık yüksek model F -16V uçakları, ve Hava Kuvvetleri’ndeki 80 adet F-16 filosunun modernizasyonu talebinin karşılanması, ABD Kongresi’nin alacağı karara bağlı…

Meclis’in İsveç’in NATO üyeliğini onayladığı gün ABD Başkanı Joe Biden kongre üyelerine ve komisyonlara Türkiye’nin F-16 talebine onay vermeleri doğrultusunda tavsiye mektubu gönderdi.

Türkiye 40 adet F-16 uçak ve 80 adet F-16V üst model güncelleştirme takımları siparişi için son 3 yıldır ABD ile sürdürdüğü müzakerede sona geldi. Bu talep kabul edilirse, Türkiye’nin elinde 120 adet F-16V olacak.

Artık Türkiye’nin F-16 tedariği meselesi Biden’den çıktı ve önümüzdeki Amerikan seçimleri kulvarına girdi.

Böylesi siyasi bir ortamda ABD Senatosu’nun, Temsilciler Meclisi’nin NATO güvenliği için Türkiye’ye destek vermesi yalnızca askeri değil, ekonomi çevrelerinin de ilgisini çekiyor.

Türkiye’nin Batı bloğuna bağlılığının teyidi anlamına gelen İsveç onayı, yabancı sermaye açısından da güven sağlayıcı bir etki yaratacak. Şıp diye değil…

Ekonomi çevrelerinde eksiklikleri sıkça eleştirilen; demokratik hak ve özgürlükleri genişletme, hukukun üstünlüğünü tanıma ve kurumlarını güçlendirme ölçüsünde…

Sermaye Batı’ya mı, Doğu’ya mı ait olduğunu bilemediği bir ülkeye yatırıma gelmiyor. Hukuki güvence arıyor. Tahkim’e gidecek olsa ya gideceği iki yer var: Ya Londra ya da Washington.

Destek ya da ihtiyaç; her ikisi için de çıkarlar karşılıklı.

KAVALA DAVASI GÜNDEME ALINMAMIŞ

Tan’a telefonla ulaştığımda Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Toplantısı’na katılmak üzere gittiği Fransa’nın Strazburg kentindeydi.

Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Gezi davası tutuklusu iş insanı Osman Kavala hakkında 11 Mayıs 2020’de kesinleşen “serbest bırakılma” kararını reddetmişti.

Bunun üzerine Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Türkiye’ye “ihlal süreci” başlattı.

Olası yaptırım kararı almadan önce de Türkiye’ye 19 Ocak’a kadar savunmasını iletmesi istendi.

Avrupa Konseyi yaptığı açıklamada, Bakanlar Komitesi'nin Türkiye'nin Kavala davasında gerekli adımları atması için daha önce 8 kez karar aldığını, ancak Türk hükümetinin AİHM'in kararını uygulamayı reddettiği vurgulamıştı.

BBC’nin 3 Aralık 2021’de yayımlanan haberine göre; Osman Kavala'nın serbest bırakılmaması halinde Bakanlar Komitesi, Türkiye'nin vereceği görüşle birlikte gerekçeli kararını oluşturacak. Yapacağı oylama sonucunda üçte iki çoğunluğu bulması durumunda AİHM'e resmi bildirimi yapacak ve 2 Şubat’ta süreci başlatmış olacak.

Komite toplantılarına katılan Tan “Kavala oturumu yoktu. Türkiye Avrupa Konseyi’nin 1950’den beri kurucu üyesi. Konsey bugüne kadar Çin ve Azerbaycan’a yaptırım süreci işletti. Üçüncü ülke Türkiye olamaz.”

Avrupa Konseyi’nin yaptırımı ne olabilir?

Tan “Mesela Türk delegeleri Avrupa Konseyi toplantılarına katılmaz” tahmininde bulunuyor.

AİHM’nin “Hemen serbest bırakın” dedikleri Kavala 26 Ocak 2024 itibariyle 2 bin 278 gündür hapiste.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serpil Yılmaz Arşivi