Fikret Bila
İktidar yine imkânsızı başardı!
İktidar, kendi geliştirdiği teze göre dövizi ve enflasyonu düşürmek için faizi enflasyonun altına indirdi. İndirmeye devam edeceğini de açıkladı.
Bu politikaya göre faiz düşünce, ardından hem döviz hem enflasyon düşecekti.
Fakat öyle olmadı.
İktidar faizi düşürdü ama hem faiz hem döviz hem de enflasyon yükseldi.
Ekonomi bilimine göre bu imkânsızdı.
Ekonomi biliminin dışa açık ekonomilerde “imkânsız üçlü” tezine göre faizin, dövizin ve enflasyonun aynı anda kontrol edilmesi mümkün değildi.
Örneğin faiz enflasyonun altına düştüğünde dolar düşmez aksine artardı. Dolar yükselince enflasyon düşmez, aksine ithal ara malların fiyatları yükseleceği için maliyet artar ve enflasyon da yükselirdi.
Nitekim Türkiye’de de öyle oldu.
Doları ve enflasyonu düşüreceğim diye faizi enflasyonun altına düşüren iktidar kısa süre sonra doların ve enflasyonun fırladığını gördü. Bu imkânsız üçlü kuralına uygundu. Faiz enflasyonun alına indirildi, dolayısıyla döviz ve enflasyon yükseldi.
Bu arada iktidar faizi düşüreceğini ısrarla vurgulamaya devam edince dolar bir iki gün içinde 18 liraya kadar fırladı. Bu kez arka kapıdan dolar satan iktidar ancak 11-13 liraya kadar düşürebildi. Bu arada 18 liradan dolar satıp 11 veya 13 liradan dolar alanlar yattıkları yerden servetlerine servet kattılar.
İktidar 18 liraya fırlattığı doları 13 liraya indirdik diye zafer naraları atarken, aslında 7-8 lira civarında olan doları, 13 liraya çıkarmıştı. Övündüğü, liranın yüzde 50 değer kaybetmesiydi.
Faizi düşürünce doların ve enflasyonun artması doğaldı ancak aynı anda faizin de yükselmesi normal değildi.
İktidar enflasyonu yüzde 21 olarak ilân etmişken, Merkez Bankası aracılığıyla faizi yüzde 14’e düşürdüğünü açıklayınca piyasada faizler düştü mü?
Hayır. Kısa sürede görüldü ki özellikle özel bankalarda yüzde 14 diye bir faiz yok. Faizler yükseliyor. Tüketici kredisi isteseniz yüzde 24 faiz uyguluyorlar. İş dünyasının büyük çaplı kredi taleplerinde ise faizlerin yüzde 28’den başlayıp 35’e hatta 40 kadar yükseldiği duyuluyor.
Peki vatandaşın mevduatına verilen faiz yüzde 14 mü?
Hayır, mevduat faizi de yükseliyor. Bankalar mevduatı tutabilmek için yüzde 19 veya biraz üzerinde faiz veriyorlar. Eğer iktidarın icadı kur garantili mevduat hesabınız varsa onun faizi de üç ay vade koşuluyla yüzde 17 oranında. Eğer kur artışı daha fazla getirmişse aradaki farkı Merkez Bankası ödüyor. Yani fark halkın sırtına yükleniyor.
Peki nasıl oldu da iktidar imkânsız üçlüyü “imkansız” olmaktan çıkardı ve faiz, döviz ve enflasyon aynı anda yükseldi. Kaş yapayım derken göz çıktı.
“Bu nasıl oluyor” diye konuyu uzmanına sordum.
Merkez Bankası uzmanlığı görevinden siyasete atılan ve CHP’nin ekonomi kadrosunda ekonomiyi izleme ve politika geliştirme çalışmaları yapan eski milletvekili ve İkinci Yüzyıl Vakfı Başkanı Müslim Sarı durumu şöyle izah etti:
“Bu durum Merkez Bankası’nın politika faizi belirlemesinin piyasada hiçbir karşılığı olmadığını gösterir. Faiz bankalarda piyasa koşullarına göre belirleniyor. Merkez Bankası politika faizini yüzde 14 olarak açıkladı. Bu enflasyonun altında. Bankalar kredi verirken faizi yüzde 14 olarak uygulayamazlar, zarar ederler. Ayrıca vatandaşın mevduatına da yüzde 14 faiz verirlerse mevduat tutamazlar. Mevduat toplamadan da kredi veremezler. O nedenle faizler Merkez Bankası’nın politika faizinin çok üzerinde.”
“Peki Merkez Bankası kendi belirlediği faizle ne yapıyor” diye sordum.
Sarı, şu yanıtı verdi:
“Merkez Bankası bankalara yüzde 14’le para veriyor. Bankalar da bu parayı yüzde 26 faiz oranıyla Hazine’ye borç veriyor. Arada Hazine kaybediyor, bankalar kazanıyor. Madem Merkez Bankası yüzde 14’le veriyor o zaman doğrudan Hazine’ye bu oranla para versin. Ama öyle yapmıyor araya bankaları sokuyor. Muhalefetin ve vatandaşın ‘Hazine soyuluyor’ dediği de bu.”
Sarı, faizin, dövizin ve enflasyonun aynı anda artmasını şöyle izah etti:
“Bunun nedeni beklenti bozulmasıdır ve iktidara olan güvensizlikten kaynaklanır. Hem iç hem dış piyasa hem de vatandaşlar iktidarın söylemlerinin aksine enflasyonun gelecekte daha da artacağını düşünüyor. Ekonominin geleceğine, enflasyonun düşeceğine yönelik bir beklentileri kalmadı. Bu nedenle üçü birden yükseliyor.”
Bu tablo iktidarın bu politikada ısrar ederek ekonomiyi düze çıkarmasının mümkün olmadığını gösteriyor.