Mustafa K. Erdemol

Mustafa K. Erdemol

İklimi Mars mikropları bozuyor! Dünya kendi sonunu getirecek

Yani şimdi biz, şu yaşadığımız iklim krizinden ötürü, doğru dürüst çevre politikaları olmayan hükümetleri, kirliliğe yol açan sanayi tröstlerini ya da olana bitene kayıtsız bireyleri değil de Mars’ı mı suçlayacağız?

Doğrusunu isterseniz bunları düşünmedim değil. İnsanoğlu/kızının suçu başkalarına atma huyu vardır çünkü. Tabii, dünyamızdaki iklim değişikliğinden Mars’taki mikropları sorumlu tutanlar bilim çevreleri. Dolayısıyla, kendi sorumluluklarımızı da unutmadan, bu iddiayı ciddiye alacağız elbette.

Kendi kendini yok etmek

Araştırmacıların genel bir teorisi var; bir takım organizmaların, evrendeki yaşamın kaderinin kendi kendini yok etmek olduğunu bize gösterebileceğini ileri sürüyorlar. Bu teori doğrultusunda Mars’taki “antik mikroplar” iklim değişikliğinin sorumlusu olabilir.

Fransız biliminsanları kafa yormuşlar meseleye. Mars’ın mikroskobik organizmalarla kaynayan bir yeraltı dünyasını barındırabilecek bir ortama sahip olabileceği sonucuna varanlar onlar.

Mars da kendini öldürmüş

Nature Astronomy dergisinde yayınlanan iklim modelleme çalışmasına göre, bu basit yaşam formları atmosferi o kadar büyük ölçüde değiştirmiş olmalı ki, bir Mars Buzul Çağı'nı harekete geçirerek kendi ölümlerine yol açmış olmalılar. Son derece çarpıcı. (Bkn: Early Mars habitability and global cooling by H2-based methanogens | Nature Astronomy Bu tür çalışmalara çok sık yer veren Space.com da bu görüşü ele almış. Sitede yer alan daha geniş bir yazıya göre teori, "ilk mikropların hidrojeni yutmaya, (Dünya'da güçlü bir sera gazı gibi davranan) metan üretmeye başladığı, bunun ısınan sera etkisini yavaşlattığı, antik Mars'ı giderek daha soğuk hale getirerek yaşanmaz hale getirdiği" yönünde. (Bkn: Ancient Mars microbes may have made their planet unlivable through climate change | Space). Bu çalışmanın sürdürücüsü astrobiyolog Boris Sauterey, teoriyi daha anlaşılır hale getirmiş tabii. Mars kabuğunun bilgisayar simülasyonlarından, eski Dünya'dakiler gibi hidrojen tüketen mikroplara dayanan bulgularından yola çıkarak “basit yaşamın bile aslında genellikle kendi ölümüne neden olabileceğini" gösterdiğini söylüyor. Kozmosun işleyişine son derece kasvetli bir bakış olarak değerlendiriliyor bu. Sauterey de bunu kabul ederek, “biraz kasvetli olsa da, bulguların aynı zamanda çok teşvik edici olduğunu, bunun bizi bir biyosfer ile gezegeninin etkileşim şeklini yeniden düşünmeye zorladığını" savunuyor.

Tabii bilim adamı teoride ısrarlı. Mars'ın ilkel biyosferinin olası bir buzul çağında hayatta kalmış olabileceği iddiasının yüzeydeki ideal ceplerin belirlenmesine yardımcı olabileceğinden yola çıkarak bu yeni çalışma gelecekteki Mars görevleri için yararlı olabilecek.

Çalışmalarına herhalde destek de veriliyor olmalı ki, bilim çevreleri Sauterey'in modelini, güneş sistemimiz ile diğer gezegenlerin yaşam barındırıp barındıramayacağını anlamaya yardımcı olacak bir araç olarak değerlendiriyor. Ulaşılan sonuç şu: “Erken yaşamın kolayca kendi kendini sürdürmesinden ziyade, biyosferler kendi bozulmalarına yol açan geri besleme döngülerine girebilir”. Bu tam olarak ne anlama geliyor bilmiyorum tabii ama dünyamızdaki olana bitene ışık tutuyor demek ki bu teori.

Can sıkıcı olan şu

Olumsuz bir öngörü de var tabii ki.Bununla birlikte, daha geniş kapsamlı sonuçlar biraz can sıkıcı olmuş sanki. Sauterey’in "teori evrendeki yaşam ortaklığının sınırlayıcı faktörlerinden birinin potansiyel olarak yaşamın kendisi olduğu gerçeğine işaret ediyor” cümlesinden anladığım bu. O nedenle bir de temennisi var: “Umarım Dünya'da bu eğilim mevcut değildir, başka şeylerle telafi edilmiştir" diyor.

Biraz daha kötü olanı sona bıraktım. Sauterey’in şu cümleleri dikkatlice not edilmeli: “Ancak potansiyel olarak evrendeki yaşamın kendi kendini yok etmesi ortak bir kaderdir”.

Bilimsel olarak daha nasıl kolay ifade edilir bilemem ama günlük konuşma dilinde bu herhalde şöyle ifade edilebilir: Dünya kendi başını yiyecek günün birinde.

Sadece Mars’tan gelen mikroplar yüzünen değil, insanların da "katkılarıyla" tabii.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mustafa K. Erdemol Arşivi