İki Mustafa, bir Cumhuriyet

Mustafa Gümüş'ü üç yıl önce tanıdım.

Bursa Tabip Odası'nın düzenlediği 'İş Yeri Hekimliği Eğitim Günleri'nde Avukat Can Atalay ile birlikte iş cinayetleri üzerine konuşmak için davet edilmiştik.

Söyleşiye dakikalar kala aramıza katıldı, Mustafa.

Yakışıklı.

Saygılı.

Güleryüzlü.

Yerinde duramayan bir delikanlı.

İş cinayetlerini konu alan 'Fıtrat' adlı kitabımı okuduğunu, Balıkesir Dursunbey'deki maden işçileri üzerine tez hazırladığını ve yeraltında belgesel çektiğini söyledi. Çabası öyle etkileyiciydi ki söyleşiden önce Mustafa'nın sunum yapmasını istedik. Kürsüde, Dursunbeyli madencilerin ekmek kavgasını anlattı.

Yaşayarak, teninde hissederek ve acı çekerek....

Salça fabrikasında parmağını bıraktı

Mustafa madencilerin belgeselini çektiği Dursunbey'de 1988'de dünyaya gözünü açtı.

İmam olan babasının maaşı evin masrafına ancak yettiği için ağabeyi ile 2007'de salça fabrikasına mevsimlik işçi olarak girdi. Domatesleri fabrikaya taşıyan aktarma bandında sap ve çöpleri temizlerken, ayağı bandın zincir dişlisine sıkıştı.

Defalarca ameliyat geçirdi.

İki parmağını kullanamaz hale gedi.

Yapılan incelemeye göre, iş güvenliğini sağlayan aparatlar, üretimi yavaşlatıyor diye sökülmüştü. Dahası Mustafa'ya iş güvenlik eğitimi verilmemişti.

Buna rağmen Mustafa'yı suçlayıp tazminatsız kovdular.

Geçirdiği kaza, Mustafa'nın geleceğini belirledi.

Kongrede kendi kazasını anlattı

Mustafa yaz sonunda Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi bölümünü kazandı.

2008’de, Ankara Üniversitesi’nde gerçekleştirilen 1. Mülkiye Genç Sosyal Politikacılar Kongresi’nde “Türkiye’de Niceliksel Boyutlarıyla İş Kazaları” tebliğini sundu.

Ertesi yıl da kongreye katıldı.

Türkiye’de İş Kazalarının Ekonomik Açıdan Analizi” üzerine sunum yaptı.

Örnek kaza olarak kendi hikâyesini anlattı.

Üniversiteyi bitirirken, tez konusu olarak maden kazalarını seçti.

Çünkü 17 hemşerisi 1 Haziran 2006’da Dursunbey’deki Odaköy Kömür Ocağı’nda can vermişti. Aynı ocakta 22 Şubat 2010’daki 13 işçi hayatını kaybetmişti.

Mustafa, onlarca kapıyı çaldıktan sonra ocağa girdi. Ve şehit madencilerin aileleriyle görüşerek tezini tamamladı.

O kişilerden biri, çocukluk arkadaşı Harun Afacan’dı.

Harun, kardeşi Osman’ı 2006 yılında Odaköy’de kaybetmişti.

Ağabeyi Ömer’i ise 2014’te Soma’da...

70 bin TL tazminat

Mustafa, üniversiteyi bitirince Bursa Osmangazi Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nda sosyal yardım görevlisi oldu. Görevi, yardım talep eden yoksullarla görüşmekti. Osmangazi’nin mahalle ve köylerini dolaşırken, 2016 yılında Sabahattin Zaim Hukuk Fakültesi’ni kazandı.

Ve o yıl, parmağını bıraktığı salça fabrikasına tazminat davası açtı. Bilirkişi, fabrikayı yüzde 80 kusurlu buldu. Raporda, Gümüş’ün çalıştığı bantta zincir-dişliye kapılmaları önleyecek koruyucunun bulunmadığı, kazadan sonra kapak konduğu, uyarı levha asıldığı ve uyarı çizgileri çekildiği belirlendi.

İstanbul 27. İş Mahkemesi, Mustafa'yı haklı buldu.

Fabrika 63 bin TL maddi, 7 bin TL manevi olmak üzere toplamda 70 bin TL tazminat ödemeye mahkum edildi.

Emekçilerin avukatı olacak

Mansur Yavaş'ın kazanmasından sonra Ankara Büyükşehir Belediyesi'nde çalışmaya başladı, Mustafa. Bir yandan da ikinci üniversiteyi bitirdi. Ankara Barosu'na kaydoldu. Şimdi stajyer avukat olarak duruşmaları izliyor.

Mustafa, geride kalan 10 yıl boyunca Dursunbeylilere ve madencilere gönüllü hizmet verdi. Onları avukatlarla buluşturdu, Çalışma Bölge Müdürlüğü’ne götürdü, dilekçelerini yazdı.

Bundan böyle avukat olarak mücadelesini sürdürecek.

Madende babasız kalan yetimlerin...

Eşini kaybeden dulların davalarına bakacak.

Bundan 98 yıl önce Selanikli bir yetim, yani Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet'i kurarken, kimsesizlerin kimsesi olsun istemişti.

98 yıl sonra bugün...

Dursunbeyli bir imamın iş kazası geçirmiş oğlu, yani Avukat Mustafa Gümüş, Cumhuriyet'in kimsesizlerine avukatlık yapacak.

Yaşasın Cumhuriyet!

CHP'nin Hayır'ı İYİ Parti'yi rahatsız etti

CHP'nin Suriye tezkeresinde hayır oyu vermesi İYİ Parti'de rahatsızlık yarattı. Meral Akşener'den sonra partide en önde gelen isimlerinden biri, Hayır'ın iktidara yarayacağını savunuyor.

Şunları söylüyor:

"CHP bugüne kadar tezkerelerde evet oyu verdi. O yolu izleseydiler mantıklı olurdu. İktidarın HDP ile işbirliği iddiasını güçlendiren girişimde bulunuyorlar. Bizlere sıkıntı yaratmadığını söylersek yalan söylemiş oluruz."

CHP'nin karardan önce kendilerine danışmadığını ifade ediyor.

"Her parti aynı düşünmek zorunda değil" diyor.

Ancak şöyle devam ediyor:

"HDP ağırlıklı sivil toplum örgütleri 'Hayır verin' diye açıklama yaptı. Onun peşinden olması ayrı bir sıkıntı. Sahada karşılığı olumlu olmaz. AK Parti'nin işine yarar. AK Parti'nin tezini güçlendirir. Olumlu oy vermeleri lazımdı. Zaten sen versen de vermesen de geçirecekler. Değişime neden olamıyorsun. Bir siyasal akıl olmaz mı? Aleyhe olacağı kesin. AK Parti'nin tek dayandığı yer var, HDP üzerinden kendilerine yol yapıyorlar. O bakımdan başarılı gidiyorlar."

İyi Partili üst düzey yönetici, "Ömer'in Yolu" sloganının yeni bir strateji olduğunu, AK Parti'nin oylarını almayı amaçladığını belirtiyor.

Şöyle devam ediyor:

"CHP'den oy alacaksın da ne olacak? AK Parti'ninki büyük ve geniş bir alan. Adaleti temele oturtan, AK Parti'den kopanlara hitap eden yeni bir dil oluşturuyoruz."

Önceki ve Sonraki Yazılar
İsmail Saymaz Arşivi