Fikret Bila
İbre Kılıçdaroğlu'ndan yana
6’lı Masa 10 toplantısını yaptı.
Gündem; seçim tarihinden itibaren güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçinceye kadar izlenecek yol haritası ve belirlenen hükümet programı niteliğindeki temel politikalar metninin onaylanmasıydı.
Ayrıca iktidarın gündeme getirdiği başörtüsüyle ilgili anayasa değişikliğine karşı 6’lı Masa’nın laik yaşam tarzını benimsemiş kesime de güvence sağlayan karşı değişiklik önerisinin ele alındığını söyleyebiliriz.
Bir diğer konu da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na getirilen siyasi yasağa ve görevden alınması gibi bir girişime karşı 6’lı Masa’nın bir bütün olarak göstereceği sert ve ödünsüz demokratik tepkiydi.
Bu gündem maddeleri üzerinde 6 lider arasında bir görüş ayrılığı yok.
6 partinin uzman komisyonları tarafından hazırlanan güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş programı ile uygulanacak hükümet programının liderler tarafından onaylandığını söyleyebiliriz. Bu metinlerin ne zaman kamuoyuna açıklanacağı konusunun da karara bağlandığı bilgisi var.
Seçilecek cumhurbaşkanın diğer liderlerle istişare içinde çalışacağı temel ilke olarak kabul edilmiş durumda. Bunun yöntemi konusunda ise çeşitli modeller üzerinde çalışılıyor. Liderlerin yeni kabinede yer alması, kabinede yer almayıp istişare kurulu olarak görev yapması, milletvekili olmak isteyenlerin dışında kalmak koşuluyla cumhurbaşkanı yardımcısı olarak görevlendirilmesi gibi seçenekler değerlendiriliyor.
6’lı Masa’nın 10 toplantını çok zor koşullar altında yaptığı ve ilerleyen süreçte bu koşulların daha da zorlaşacağını çok rahat söyleyebiliriz.
İktidar kontrol ettiği yargı organları eliyle siyaseti dizayn ediyor. Demokratik alanı daraltıyor. Yasaklarla seçim sandığını kuşatıyor. Devlet organlarını parti organı gibi devreye sokuyor.
Bunu yaparken de anayasa, yasa, yargı kararı gibi yazılı kurallara uymak gibi bir derdi olmadığı anlaşılıyor.
Canan Kaftancıoğlu ve Ekrem İmamoğlu’na getirilen yasakların yanı sıra dün de hakkında kapatma davası açılan HDP’ye ödenecek Hazine yardımının yatırılacağı hesapların bloke edilmesi konusunda Anayasa Mahkemesi karar aldı.
Bu, HDP’nin kapatılma olasılığını artıran, HDP’nin seçim kampanyası yapmasını kısıtlayan bir karar.
Bundan sonraki süreçte iktidar yine yargı ve diğer devlet organları eliyle muhalefeti bastırmayı sürdürecektir.
Önümüzdeki seçim demokratik ve eşit koşullarda değil, iktidarın kuşatması ve ağır baskısı altında yapılacak.
Bu artık çok açık.
Bu koşullar 6’lı Masa’ya tarihi bir sorumluluk yüklüyor.
Bu iktidarın otoriter, kural tanımaz, demokrasiyi budayan, sandığı ve seçmen iradesini ipotek altına alan yönetiminden Türkiye’yi kurtarmak, demokratik, laik, hukuk devletini yeniden inşa etmek.
Böyle bir tarihi sorumluluk 6’lı Masa’yı oluşturan partilerin parti programlarını geri plana çekip onayladıkları ortak programı ödünsüz uygulamayı ve ortak bir adayla seçimi ilk turda kazanmalarını gerektiriyor.
Aksi halde çoklu adayla girilecek bir seçimin bu iktidarın devamıyla sonuçlanacağı ve halkın demokrasiye ulaşma umudunun ortadan kalkacağını tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yok.
Bütün bu ağır koşullar altında en önemli faktörlerden biri ve önemlisi 6’lı Masa’nın ortak adayının kim olacağı.
Reel politik koşullar ortak aday konusunda ibrenin CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na doğru kaydığını gösteriyor.
Millet İttifakı’nı İYİ Parti Lideri Meral Akşener’le birlikte kuran ve ince bir siyaset mühendisliğiyle 31 Mart 2019 yerel ve 23 Haziran İstanbul yenileme seçimlerinin büyük farkla kazanılmasına büyük katkı sağlayan Kılıçdaroğlu’nun ana muhalefet partisi lideri olarak cumhurbaşkanlığı için ortak aday olması siyasetin olağan akışına uygundur.
Kılıçdaroğlu uzun bir zamandan beri 6 liderin uygun görmesi halinde ortak cumhurbaşkanı adayı olmak istediğini belirtiyor.
6’lı Masa’nın kurucu ve en büyük iki partisi olarak CHP ve İYİ Parti liderlerinden birinin ortak cumhurbaşkanı olması somut siyasi koşullara uygun bir tercih olur.
Bu süreçte Kılıçdaroğlu’nun adaylığını öne çıkaran faktörlere bakalım.
Akşener’in başından beri cumhurbaşkanı adayı olmak istemediğini, hedefinin başbakan olmak istediğini açıklaması ibrenin Kılıçdaroğlu’na doğru dönmesinde en önemli etkenlerden biridir.
Kılıçaroğlu ve Akşener dışında adaylık için adı geçen Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın konumlarına bakalım.
İmamoğlu hakkında sudan gerekçeyle verilen siyaset yasağı, bu yasağın kesinleşme olasılığı adaylık konusunda büyük risk oluşturuyor. 6’lı Masa’nın bu riski göze alması oldukça zor.
Mansur Yavaş’ın adaylığının ise HDP seçmeninden destek görmesi mümkün görünmüyor.
Bugüne kadar yapılan bütün kamuoyu yoklamaları 6’lı Masa’nın ortak adayının da Cumhur İttifakı’nın adayı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yüzde 50 artı 1 oya ulaşamadığı, HDP seçmeninin tercihinin sonucu belirleyecek önemde olduğunu gösteriyor.
HDP’den bugüne kadar yapılan açıklamalarla, cezaevinden görüşlerini yansıtan Selahattin Demirtaş’ın değerlendirmeleri CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve Ekrem İmamoğlu’na destek verebilecekleri mesajı taşıyor.
Siyasetin bugünkü somut koşullarına bakıldığında HDP’den gelen mesajlar da ibrenin Kılıçardoğlu’na dönmesinde bir diğer önemli faktör.
Bugüne kadar verdiği mesajlarla İmamoğlu’nun, o olmazsa Yavaş’ın adaylığına daha sıcak baktığını kamuoyuna yansıtan Akşener, Kılıçdaroğlu’nun adaylığına ikna olursa ve 6’lı Masa liderleri ve partileri daha önce söz verdikleri gibi ortak adayın arkasında dururlarsa, Kılıçdaroğlu’nun seçimi kazanmaması için ortada bir neden kalmayacaktır.
Kılıçdaroğlu, siyaset ve devlet deneyimi, dürüstlüğü, güvenilir kişiliği ile Türkiye’yi güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçirecek en uygun isimlerin başında geliyor.
6’lı Masa’nın diğer liderlerinin Kılıçdaroğlu’na bu yönüyle güven duymamaları için de bir neden yok.
Tıpkı 1999 seçimlerinde bütün partilerin ülkeyi tarafsız ve sağlıklı biçimde seçime götürecek kişinin Bülent Ecevit olduğunu konusunda duydukları güven gibi.