Mustafa K. Erdemol
Hizbullah’ın imajı zedelendi ama İsrail daha güvenli hale gelmedi
En karşıtlarının bile “hayranlık” duyup övüyor olmalarına bakmayın. İsrail’in Lübnan’da gerçekleştirdiği saldırı kelimenin tam anlamıyla bir kirli savaş yöntemidir, terörizmdir. Hassaslığı, sofistike oluşu, ince planlanması kimlerince hayranlık nedeni olabilir ama bu “kirli” olduğu gerçeğini değiştirmez. Savunmasız, savaş alanı dışında bulunan bireyleri hedef alan bu saldırı için Belçika Başbakan Yardımcısı’nın “terör eylemi” demesi elbette doğrudur.
İsrail saldırıyı şu ana kadar ne üstlendi ne de reddetti. Ama New York Times gazetesinin haberine göre operasyon hakkında bilgisi olan İsrailli 12 (halen görevli ya da emekli) istihbarat yetkilisi saldırının İsrail tarafından gerçekleştirildiğini söyledi. Bu yetkililere göre eylem uzun süredir planlanmaktaydı üstelik.
Kendi adıma söylüyorum, bu saldırının stratejik değeri nedir, anlayabilmiş değilim, doğrusu. İsrail’in Gazze soykırımı kendi ekonomisini de mahvetmiş durumda. Her ne kadar yetkilileri aldırmasa da İsrail uluslararası tepkilerin, kınamaların merkezinde. Buna ragmen Başbakan Binyamin Netanyahu’nun savaşı yükseltmekten kaçınmaması, ateşkes görüşmelerini raydan çıkarması anlaşılır gibi değil. Muhtemelen, “artık bir tehlike olmaktan çıkarılması gereken Gazze’nin” tamamen Filistinlisizleştirmesini arzu ediyor. Bu nedenle savaşı bölgeye yaymayı amaçlıyor belki de.
Gazze’de kıyıma başladığı andan bu yana Lübnan’ı bombalıyor İsrail. Bu uluslararası hukukun açık bir ihlali aslında. Aynı zamanda Lübnan’da nüfusun yoğun olduğu bölgelerde fosfor bombası kullandığı da biliniyor.
Bu gelişmeler bize ABD’nin ne kadar ikiyüzlü olduğunu da gösterdi bir kez daha. ABD sözüm ona savaş daha fazla tırmanmasın diye İsrail ile Hizbullah arasındaki çatışmaya “diplomatik bir çözüm” bulmaya çalışıyor ama İsrail'in Lübnan'la savaşı, ABD'nin İsrail'e daha fazla silah ile askeri fon sağlamasını garanti edecek. Lübnan’a yapılan bu saldırı ile sonraki saldırılar ABD merkezli silah üreticilerinin cebini dolduracak. Yani savaşı önlemeye çalışan bir ABD yok.
Hizbullah açısından da yaşanılanların tam bir zaafiyet olduğu çok açık. Oysa ciddi bir bölgesel güç sayılır Hizbullah. Etkisi sadece Lübnan’la sınırlı değil. İsrail’in iletişim araçlarıyla eylem yapacağını bildiği için kendi telekomünikasyon ağını kuran bir örgüt olarak çağrı cihazı saldırılarını fark edememesi ciddi bir güvenlik boşluğu içinde olduğunu gösteriyor örgütün. (Bu arada bazı Amerikan gazetelerinde kimi uzmanlar, Hizbullah'ın eylemi fark ettiği bu nedenle İsrail’in çağrı cihazlarını tasarlanan zamandan önce patlattığı iddiaları da yer aldı).
Beyrut havalimanını, deniz limanını koruyan, Bekaa Vadisi ile Suriye sınırında yüksek gözetim uygulayan Hizbullah’ın “aşılamaz” sanılan güvenlik duvarının aşılması örgüte ciddi bir itibar kaybı yaşattı, kuşku yok. İsrail’in, sadece iletişim ağını değil, tedarik zincirini de ele geçirmesi karşısında ne kadar savunmasız olduğu da ortaya çıktı. İsrail saldırısı Hizbullah’ın Lübnan’da ülkenin resmi ordusundan da etkili bir silahlı güç olduğu imajını da sarstı.
Bu nedenle Hizbullah bundan böyle İsrail’e karşı atacağı adımlar da çok daha dikkatli olmak zorunda. Örgüt defalarca İsrail’den intikam alacağını söyledi ama ciddi bir adım atmadı hiç bir zaman. Örneğin en üst düzey komutanlarından Fuat Şükür’ün geçen ay Mossad tarafından öldürülmesine de karşılık vermedi. Bunun nedenlerinden biri İsrail’le topyekun bir savaşa girmeyi istememesi olduğu kadar, ortaya çıkan güvenlik zaafiyetinin de askeri yeteneklerini kısıtlamasıdır.
İsrail, şimdi görülebilen zayıflığından yola çıkarak Güney Lübnan'da Hizbullah’a karşı geniş çaplı bir askeri operasyon düzenleyebilir. Ama ne kadar zafiyet gösterse de Hizbullah’ın İsrail’le savaşma deneyimi var, yani İsrail’in işi kolay olamayacaktır. Unutmayalım, Hizbullah, 2006’da İsrail’le giriştiği savaştan sonra cephaneliğini yeniden inşa etmişti. Aynısını yine yapabilir.
İsrail’in bu saldırısının stratejik değeri olmadığını düşündüğümü söyledim. Bu saldırıların sadece Netanyahu’ya yararı olmuştur. İçeride ona siyasi başarı sağlaması yüksek ihtimaldir.
İsrail’İn saldırısının bir “terör” eylemi olduğunu sadece Belçika Başbakan Yardımcısı düşünmüyor. Avrupa’da genel kanı, bu saldırıların ayrım gözetmeyen “serseri” saldırılar olduğu.
Asıl önemli olan da bu saldırıların İsrail’i daha da güvenli bir hale getirmeyeceği. Çünkü 7 Ekim’deki İsrail zaafiyeti her an yaşanabilir.
Orası Ortadoğu..
Neyin ne zaman olacağı belli olmaz.