Her şey para için

Ülke ekonomisini ve Hazinesi’ni yönetmeyi rant yaratmak ve bölüşmek sanan iktidar kaynakları tüketince para için “U” dönüşleri yapmaya başladı.

Seçime bir yıl, belki daha az bir süre kalmasına karşın Hazine’yi eksiye düşüren, ekonomik krizle mücadele edemeyen, hayatı neredeyse 4 kat pahalı hale getiren iktidar yabancı sermayenin de kaçması üzerine dünyada para arama faaliyetlerini yoğunlaştırdı. Bu uğurda daha öce söylediklerini yok sayarak dış politikada 180 derece dönüşler yapmaya, zikzaklar çizmeye yöneldi.

Er çarpıcı öneklerinden biri İstanbul’da Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda vahşice öldürülen Cemal Kaşıkçı davası oldu.

Türkiye sessiz sedasız Kaşıkçı dosyasını Suudi Arabistan’ın istediği gibi bu ülkeye devretti.

Suudi Arabistan’dan özel uçakla gelen özel bir ekibin Kaşıkçı’yı İstanbul’da Konsolosluk binasında öldürüp, parçalara ayırarak, kimyasallarla eriterek, elini kolunu sallayarak ülkesine dönmesiyle ilgisi dava Ankara’nın kararıyla kapatılmış oldu.

Oysa başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere iktidar Kaşıkçı cinayetinde Suudi Arabistan’ı ağır dille suçlamış cinayet kanıtı olan belge, görüntü ve bilgileri bu ülkeye vermeyeceğini ilân etmişti.

“Kaşıkçı konsoloslukta alçakça şehit edildi” diyen Erdoğan, şöyle konuşmuştu:

“Kaşıkçı cinayetinde Suudi Arabistan bizden belgeleri almak istedi. Belgeleri dinletiriz ama vermeyiz, bir de bunları yok mu edeceksiniz. Ses kaydında üst düzey asker açıkça ‘Ben kesmeyi iyi bilirim’ diyor. Bunlar dünyayı enayi zannediyor, insanları enayi zannediyor. Bu millet enayi değil, hesabı sormasını bilir”

Türkiye hesap sormadı.

Dosyayı olduğu gibi Suudi Arabistan’a devretti.

Neden?

Suudi Arabistan’ın kesenin ağzını açıp Türkiye’ye kaynak gönderilmesini, yatırım yapılmasını sağlayacağı umuduyla.

Sanki Kaşıkçı cinayetinin kanıtlarını Suudi Arabistan’a vermeyeceğini dünyaya ilân eden Türkiye değilmiş gibi.

Suudi Arabistan’ın “belgeleri yok edeceği” gerekçesiyle verilmeyeceğini açıklayan Ankara’nın bu kaygısı bir anda yok oldu ve kanıtları teslim etti.

İktidarın her kararını olduğu gibi bu kararını destekleyenler “dava kapanmadı, dosya gönderildi Suudi Arabistan’da yargılama devam edecek” diye savundular.

Artık kim inanırsa?

Arabistan, o davayı gördü. Karara bağladı. Bazı sanıklara idam cezası verdi. Sonra bu cezaları değiştirdi. Sanıklardan cezaevinde kimse var mı, yok mu o bile belli değil. Dosya çoktan kapandı. Şimdi Türkiye’nin teslim ettiği dosyadaki kanıtlar yok edilerek kapatılacaktır.

Bakalım beklendiği gibi Suudi Arabistan, Türkiye için para musluklarının açılmasını sağlayacak mı?

Türkiye benzeri bir “U” dönüşünü Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) konusunda da yaptı.

İktidarın 15 Temmuz darbe girişiminin finansörü ilân ettiği BAE ile birden bire “can ciğer kuzu sarması” bir ilişkiye geçti.

Neden?

BAE Türkiye’ye 10 milyar dolar yatırım yapacak diye.

BAE için “şerefsizler” manşeti atan iktidara yakın yayın oranlarında, Veliaht Prens için, “Muhammed bin Zayed, Türkiye’ye savaş açtı. Terör örgütlerini Türkiye’nin üstüne salıyor. Onlara silah ve finans sağlıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a suikast girişimlerinde bulunuyor” diye ağır yazılar yazıldı.

Bunların hepsi unutuldu ve BAE Türkiye için yeniden “kardeş ülke” statüsüne çıkarıldı.

BAE’yi Libya’da Türkiye karşı savaşmakla, İsrail’le, Güney Kıbrıs’la, Yunanistan’la Ankara’ya karşı cephe oluşturmakla suçlayan Türkiye bütün bunları unuttu. BAE’den para gelecek, yatırım gelecek diye.

Türkiye sözlerinin arkasında duramayan, vaatlerinin arkasını getiremeyen, ilke ve tutarlılık gözetmeyen bir ülke konumuna düştü.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi