
Sedat Kaya
Fenerbahçe’nin Galatasaray’a karşı en büyük avantajını açıkladı
Futbol, hayat gibi bir oyundur ve oyunu en iyi oynayan, sadece yetenekleriyle değil, zihniyle de kazanan olur.
Nietzsche'nin dediği gibi, "Seni öldürmeyen şey güçlendirir."
İşte tam da böyle bir noktadayız. Galatasaray ve Fenerbahçe, şampiyonluk yolundaki son dönemeçlerden birinde yarın karşı karşıya gelirken, yalnızca üç puan değil, bir sezonun ruhu da sahaya çıkıyor.
Okan Buruk’un Galatasaray’ı, 6 puanlık avantajıyla zirvede. Ama avantaj, bazen yük olur. Tıpkı bir satranç ustasının taş fazlasıyla rahatlaması gibi… Büyük zaferler büyük sorumlulukları da beraberinde getirir. Son haftalarda Avrupa’dan elenmenin ve yorgunluğun etkileri sahaya yansımış durumda. Sarı-kırmızılılar, oyunun temposunu kaybettiklerinde, eski gücünü arayan bir gladyatöre dönüşüyorlar. Ancak onların en büyük silahı Osimhen. O, savunmaların arasına bir hançer gibi dalabilen, ceza sahasında bir filozof gibi düşünebilen bir golcü. "Bana sağlam bir nokta verin, dünyayı yerinden oynatayım" diyen Arşimet gibi, Osimhen de rakip savunmayı dağıtacak güce sahip.
Öte yanda, Jose Mourinho’nun Fenerbahçesi. Portekizli dahi, taktik savaşlarını ustalıkla yöneten bir komutan gibi. "Zafer, en çok sabredebilene aittir" diyen Napolyon’un izinden giden Mourinho, Avrupa’da son 16'a yürüyerek moral kazandı. Takımı formda, mental olarak diri ve savaşmaya hazır. Avrupa’da devam etmenin getirdiği özgüvenle sahaya çıkacaklar. En Nesyri, kılıcını bilemiş bir savaşçı gibi, savunmaların arkasına sızmaya hazır. Fenerbahçe’nin bu maçtaki en büyük avantajı, psikolojik üstünlük. Kazanırlarsa, yalnızca puan farkını azaltmakla kalmayacak, rakibin zihnine de şüphe tohumlarını ekecekler.
Bu derbi, sadece bir maç değil, bir satranç oyunu. Bir hamle yanlış yapılırsa, geri dönüşü zor olabilir. Galatasaray, dörtlü savunmayla ön alan temposunu ve pas oyununu sürdürmeli. Sara ve Torreira orta sahada dinamo gibi çalışmalı. Barış Alper hızına, gücüne aklını da eklemeli. Fenerbahçe ise Mourinho’nun ustalıkla kurduğu savunma-kapan ve hızlı hücum formülüyle sahada yer almalı. Dzeko ve Tadiç ustalıklarını, Fred ve Syzmanski enerjilerini konuşturmalı.
Tarihin tozlu sayfalarına, kimin kahraman olarak geçeceği sorusu ise 90 dakikanın sonunda cevap bulacak.
Son düdük çaldığında, kimin kazanacağını bilmiyoruz. Ama bir şey kesin. Kazanan, yalnızca sahada değil, zihninde de en güçlü olan olacak. Çünkü futbol, sadece ayakla değil, akılla da oynanır.