Fikret Bila
Fakirleştirerek krizden çıkılmaz
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan asgari ücreti 4 bin 250 lira olarak açıkladıktan sonra 1 Ocak 2022 tarihi itibariyle gelir vergisi ve damga vergisi de alınmayacağını duyurdu.
Bu kararla işverenin brüt ücret maliyeti 450 lira düşürülmüş oldu.
Daha önce asgari ücretin 3 bin 900 lira veya 4 bin lira olacağı yönünde bir beklenti oluşturulmuştu. Beklentinin 250 lira üzerinde bir asgari ücret belirlenerek kamuoyundaki memnuniyetin artırılması hedeflenmiş olmalı. Keza asgari ücretin, faizin bir puan daha düşürüldüğü ve doların yine tırmanışa geçtiği gün açıklanmış olmasının da bir tesadüf olmadığı anlaşılıyor. Türk lirasının biraz daha değer kaybettiği gün asgari ücretin beklenenin biraz üzerinde açıklanması olumlu algı oluşturmaya yönelik bir zamanlama gibi görünüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklaması sırasında asgari ücret hesabının dolarla yapılmaması gerektiğini de söyledi ve “bizim paramız bellidir, Türk lirası” dedi.
Hesapların dolarla yapılacağını bildiği için bu konuda ön almak istedi.
Ancak hesapların dolarla yapılmasının nedeni belli.
Çünkü doların artması fiyatları artırıyor. Üretim maliyetindeki artış fiyatlara yansıtılıyor. Doların yükselmesi enflasyonu kamçılıyor ve vatandaşın cebinden daha fazla para çıkıyor. Halk yoksullaşıyor.
Bir yıllık fiyat artışı Enflasyon Araştırma Grubu’nun (ENAG) hesaplarına göre yıllık yüzde 58 düzeyinde. Dolardaki artış devam ettiğine göre yıl sonunda enflasyon oranı daha da artacaktır. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) enflasyon rakamları gerçekleri yansıtmıyor.
Dolar yükseldikçe, özellikle kış aylarında elektrik, doğal gaz faturaları da yükseliyor. Doların her artışında benzine, motorine, LPG’ye de zam geliyor. Bu zamlar toplu taşıma dahil ulaşımı pahalılaştırıyor. Çiftçinin kullandığı mazot fiyatı yükseliyor, gübre ve ilaç fiyatları arttığı için tarım ürünlerinin de fiyatı artıyor. Gıda ürünlerinde her gün etiket yenileniyor. Bazı ürünlerin satışına sınırlama getiriliyor.
Bu nedenle vatandaşın aldığı maaşı dolarla hesaplaması ve doların yükselişine göre maaşını, parasını korumaya çalışması normaldir.
Dolardaki yükseliş vatandaşa hayat pahalılığı olarak yansıdığı için dolarla yapılan hesap anlamsız bir hesap değildir.
Bu hesaba göre 2021 Ocak ayında 384 dolar olan asgari ücretin, 2022 yılı için 5 bin 950 lira olması gerekirdi. Asgari ücret bu düzeye çıkarılsaydı bile reel bir artış yapılmamış olurdu. 4 bin 250 liralık asgari ücret bugün 274 dolar yapıyor. Bu da asgari ücretin 110 dolar civarında düşürüldüğünü gösteriyor. Dolayısıyla gelecek fiyat artışları düşünüldüğünde asgari ücretle çalışanlar veya onun biraz üzerinde ücret alanlar açısından refah artışı değil aksine refah düşüşü yaşanacaktır.
“Dolarla hesap yapmayın. Milli paramızla hesap yapın. Dolarla Türk lirası ücretler arasında ilişki kurmayın, dolarla mı maaş alıyorsunuz” eleştirisi yapılıyor. O zaman şu soruyu da sormak gerekiyor:
Hazine garantili ihaleler neden dolarla yapılıyor? Havaalanı, köprü, yol, şehir hastanelerinin müteahhitlerine neden Türk lirası değil de dolar ödeniyor?
Çalışanların insanca bir yaşama ulaşmalarının yolu enflasyonla mücadeledir. Enflasyon düşürülmedikçe geçim sıkıntısının aşılması mümkün değildir.
Türk lirasının değerini düşürüp, doların değerini artırmak enflasyonu körüklemek demektir. Enflasyon dar ve sabit gelirleri daha çok fakirleştirmek demektir.
İktidar bu politikayı yeni model olarak sunuyor ve sonunun iyi olacağını iddia ediyor. Oysa bu politika yeni değildir. İçeride yüksek enflasyonla vatandaşın alım gücünü düşürmek, yabancı ülkeler için ülkeyi ucuz pazara çevirmek, böylece ihracatı patlatıp, döviz kazanmak. Bu politika ihracatı teşvik eder ama iç piyasada da fiyatları patlatır. Geçim zorluğunu artırır. Bu politikadan ihracatçılar, ucuz kredi olanağı ile ev satacak müteahhitler, dolara yatırım yapmış sermaye sahipleri, iktidara yakın sermayedarlar, rantçılar kazanır, halk kaybeder.
Yüksek enflasyon altında halkı yoksullaştırarak ihracat artışını hedeflemek halk için ekonomik rahatlık getirmez.
İktidar, enflasyonla mücadeleyi temel hedef olarak almalıdır.
“Faiz neden, enflasyon sonuçtur” diyerek bunun tam tersini yapan iktidar her faiz indirdiğinde enflasyonu daha da artıracaktır. Enflasyonu düşürecek önlemleri almayan ve ücretleri en az enflasyon kadar artırmayan iktidarların emekten yana olduğu söylenemez.
Uygulanan ekonomi politikasına bakarsak, iktidarın yarattığı ekonomik krizi halkı daha da fakirleştirerek çözeceğine inandığı anlaşılıyor.