Fikret Bila
En hızlı çöken model
Geçen yılın sonlarında yürürlüğe sokulan ve dünyaya "Türk Modeli" diye sunulan sistem ekonomi tarihinin en hızlı çöken modeli oldu.
Sadece ekonomi modeli değil, kurduğu siyasal İslam modeli de çöktü.
Çöken ekonomi modelinden başlayalım.
Türk lirası en düşük değerine indi, döviz zirve yaptı, enflasyon son 20 yılın zirvesine ulaştı. İç ve dış borçlar katlandı, bütçe sadece "faiz ödeme bütçesi"ne dönüşerek dondu. İşsizlik tavan yaptı, yoksulluk yaygınlaştı ve derinleşti. Orta sınıf ortadan kalktı. Toplum sadece zenginler ve fakirler olarak iki kesime ayrıştı.
"Düşük faiz, yüksek kur" politikasıyla ekonomide mucize yaratılacak, Türkiye ihracat patlaması yapacak, döviz cenneti olacak ve böylece hem enflasyon hem döviz düşecekti.
Model üç ayda çöktü. İktidar enflasyonun çok altında faiz belirleyince önce dolar fırladı, ardından da enflasyon rekor kırdı.
Bu model yürürlüğe konulduğunda faiz ve enflasyon eşit düzeydeydi; yüzde 19’lar civarında. Enflasyonla mücadele edilmeden faiz düşürülünce dolar 12 liradan 18, 60 liraya fırladı, enflasyon da TÜİK’e göre yüzde 19’dan yüzde 86’ya, ENAG’a göre ise yüzde 170’e dayandı. Bu ay ise baz etkisiyle TÜİK enflasyonu yüzde 64, ENAG ise yüzde 137 olarak açıkladı.
Baz etkisiyle enflasyon oransal olarak hız kesmiş görünse de fiyatların yükselmesi devam etti. Bu politikayla devam da edecek.
Şimdi iktidar bu karneyi ekonomide "büyük başarı", "enflasyonun boynunu kırdık" diye anlatıyor.
Sadece iktidar değil.
Emekçiden yanaymış gibi görünen ama iktidarın koltuk değneği olan TÜRK-İŞ de işçiyi kandırmaya çalışıyor.
Din adamları da dindarları kandırıp fakirliğe razı etmeye çalışıyor.
Bu iktidar döneminin sonunda siyaset kandırma çabası üzerinden yürüyor.
İktidar yaptıklarının tam tersini söylüyor, söylediklerinin tam tersini yapıyor.
İktidarın kurduğu siyasal İslam modeli de çöktü.
Örneğin, "Türkiye eskideki yasaklı Türkiye’ye dönmeyecek" deniliyor. Bu sözler söylenmeden birkaç gün önce Ekrem İmamoğlu’na eften püften bir gerekçeyle siyasi yasak konuluyor. Daha önce ise Meclis’ten sansür yasası çıkarılıyor, iktidara karşı gıkını çıkaran gözaltına alınıyor. Hiçbir protesto gösterisine, toplantıya, yürüyüşe izin verilmiyor. Kolluk kuvvetleri orantısız güç kullanarak her türlü eylemi yasaklıyor. Sadece şeriat isteyen sarıklı, cübbeli cihatçıların gösteri ve yürüyüşlerine izin veriliyor, onlar korunuyor.
İktidar bununla da yetinmiyor. Beğenmediği sanatçıların konserlerini iptal ediyor.
"Kadınlar AK Parti döneminde özgür oldu" diye gerçek dışı bir iddia ortaya atılıyor, aynı dönemde kadınları koruyan İstanbul Sözleşmesi’nden tarikatlar istiyor diye bir gecede çıkılıyor.
Şimdi bu iktidarın yasakları kaldırdığına, özgür bir Türkiye yarattığına nasıl inanacaksınız?
AK Parti iktidara gelirken kuracakları modelle yolsuzlukla mücadele edeceğini söyledi.
Oysa yolsuzluk ve rüşvet iddiaları da ayyuka çıkmış durumda.
AK Partili ve iktidar yandaşları hakkında ortaya atılan belgeli rüşvet iddiaları bile soruşturulmadı. Hemen yayın yasağı getirildi. Çoğu için soruşturma bile yapılmadı. Mecburen açılan soruşturmalar da "Soruşturmaya gerek yok" diye kapatıldı. İktidara bulaşan her türlü yolsuzluk ve rüşvet iddiaları sümenaltı edildi.
En sıcak ve en çarpıcı örneği Sedat Peker’in Taşkesenlioğlu ailesi hakkında güdeme getirdiği rüşvet iddiaları. Bir iş kadını tarafından da bu konuda yazışmalar kamuoyuna yansıtıldı. Zehra Taşkesenlioğlu AK Parti milletvekili olmasına karşın bu iddialarla ilgili ne AK Parti yönetiminden ne Meclis Başkanı’ndan tek bir söz gelmedi.
Konunun üstü kapatıldı, uyumaya bırakıldı.
Böyle birçok örnek var.
İşin kötü tarafı iktidarın Türk ekonomi ve siyasal İslam’a dayalı modeli çökerken, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti de birlikte çöküyor.