Duvara çarpan bir politika daha

İktidarın Suriye politikası da duvara çarptı ve çöktü.

Suriye iç savaşının başladığı 2011 yılından bu yana Beşar Esad rejiminin devrilmesi ve yerine Müslüman Kardeşler çizgisinde radikal İslamcı bir yönetim kurulması için çaba gösteren AK Parti iktidarı bu hedefine ulaşamayacağını geç de olsa anlamış görünüyor.

Son günlerde, Suriye’de izlediği bu politikadan da dönme sinyalleri vermeye başladı. Daha önce birçok konuda yaptığı gibi.

AK Parti iktidarı artık “katil Esed”i devirmekten” söz etmiyor, “Şam yönetimiyle muhaliflerini barıştırmaktan” söz ediyor.

Sanki Suriye iç savaşında tarafsız kalmış bir Türkiye varmış gibi. Esad’a karşı radikal İslamcı, silahlı muhalefet gruplarını desteklememiş gibi. Esad’ı devirsin diye Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) adı altında bir ordu kurdurup donatmamış gibi!

Şimdi bu politikadan dönüp, “arabulucu, tarafsız, barıştırıcı ülke” rolü oynamaya çalışıyor,

Bakalım Esad AK Parti iktidarının bu dönüşüne ne yanıt verecek?

Ankara “Esad yönetimiyle muhaliflerin barışması” görüşünü açıkladığı anda büyütüp beslediği radikal İslamcı gruplar protesto gösterisi yapmaya başladılar. TSK’nın kontrol ettiği bölgelerde Türk bayrağı yaktılar, Türk askerini taşladılar.

“Bu cihattır, devrimdir. Cihatta, devrimde düşmanla barış olmaz, ilke olur” diyerek savaş naraları attılar.

Ankara’nın politika değişikliği sinyali karşısında “Türkler yallah yallah” diye pankart açtılar.

Eski Türkiye’nin Atatürk’ün belirlediği “yurtta barış dünyada barış” ilkesini pasif bulan, Dışişleri’nin eğitimli, liyakatli, deneyimli diplomatlarını “monşer” diyerek aşağılayan, devreden çıkaran ve yerlerine diplomasi eğitimi ve deneyimi olmayan İslamcıları getiren iktidar proaktif dış politika ile yeni Osmancılık oynamaya başlamıştı.

Atatürk’ün “Arap ülkelerinin iç sorunlarına karışmayın” vasiyetini de bir tarafa bırakarak Suriye iç savaşı patlak verir vermez “Emevi camiinde namaz kılacağız” sloganıyla ortaya atladılar.

Sonuç ne oldu?

ABD, Suriye’nin doğusundaki petrole el koydu ve bu bölgede bir PKK devleti kurup, koruması altına aldı.

Türkiye, “beka sorunudur” dediği halde ABD’nin bir PKK devleti kurmasına engel olabildi mi?

Hayır.

Bu oluşuma müdahalede bulanabiliyor mu?

Hayır.

Rusya da Suriye’nin batısındaki kaynakları kontrol ediyor ve kıyı şeridine yerleşmiş, sıcak denize inmiş durumda.

Rus uçağını düşüren Türkiye, Rusya’nın Suriye’de yerleşmesine karşı bir müdahalede bulunabiliyor mu?

Hayır.

Putin’e karşı tavır alabiliyor mu?

Hayır.

Üzerine 2,5 milyar dolar verip S-400 aldı.

S-400’leri kullanabiliyor mu?

Hayır.

Üstelik S-400 aldığı için ABD Türkiye’yi F-35 projesinden çıkardı?

Buna karşı bir tavır alabildi mi?

Hayır.

Savaş uçağını düşürdüğü Rusya’nın 33 erimizi göz göre göre şehit etmesine tepki verebildi mi?

Hayır.

Türkiye’nin Suriye politikasından sağladığı bir ulusal kazanç var mı?

Türkiye’ye soktuğu milyonlarca sığınmacı ve radikal İslamcı ile Suriye sınırına yığdığı toplam 9 milyon Suriyeli’ye milyarlar akıtıyor.

Milyarlarca dolar harcadı, harcamaya devam ediyor.

Hatay’da, Kilis’te neredeyse Türk nüfustan daha fazla Suriyeli var. Bölgenin demografik yapısı Araplar lehine değişiyor.

Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfi Savaş aylardır Suriyelilerin doğum artış hızına da dikkati çekerek “Hatay elden gidecek” diye uyarıp duruyor ancak iktidarın kılı kıpırdamıyor.

Türkiye’ye sokulan milyonlarca Suriyeli, Afgan, Pakistanlının kim oldukları bilinmiyor? Genç erkeklerden oluşan kafileler gelmeye devam ediyor?

Bu politikanın ileride Türkiye’nin başına büyük sorunlar açacağı çok açık görülüyor.

Buna karşın iktidar bu grupları Türkiye’ye sokmayı, Türkiye’nin bazı yerleşim bölgelerini Araplaştırmayı sürdürüyor?

İzlediği yanlış politikayla Suriye iç savaşında Suriye’den sonra en fazla kaybı veren ve zarara uğrayan Türkiye.

Böyle bir politika ile Türkiye’nin bölgede ağırlığı olan, sözü dinlenen, barış getiren bir ülke olması mümkün mü?

Elbette değil.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi