Devletten musluğu kesilen kamu müteahhitleri Hatay’a çökmüş!

Hatay’da 3 günü geçiren CHP Genel Başkanı Özgür Özel, dolaştığı yerlerde miting gibi halkla buluşmalar gerçekleştirdi. Dert dinledi, dert anlattı…

Özel, “Hatay’da 50 bin kişi mülksüzleşti.” dedikten sonra halkın mülkiyet hakkını savunduklarını üstlendiklerini şöyle anlattı:

Rezerv alan konusunu Anayasa Mahkemesi’ne götürdük. Rezerv alan gereklilik ama; teknik, hukuki, ahlaki tarafı var. Şu anda uygulamalara bakarsanız ahlaki tarafı zayıf. İnsanlar evlerinin gerçekten rezerv alan olarak gerekli olup olmadığından emin değiller. Rant için gayrimenkullerine el konulduğu kuşkusu yaşıyorlar. Vatandaşın hakkını yemeye kalkanların, birinin malını birine peşkeş çekenlerin kararlılıkla üzerine gideceğim.”

***

6 Şubat depremlerinden sonra hayat normale dönemedi! Halk, başlarında bir dam olmadan yaşama savaşı veriyor; iktidarın vaat ettiklerini gerçekleştirememesi karşısında muhalefeti umut kapısı belliyor.

Bütçede kamu yatırımlarına ayrılan pay azalınca, devletten ihale alan müteahhitler Hatay’a üşüştü. Büyükleri demiyorum, onlara devlet gücüyle Afrika’dan Türk Cumhuriyetleri’ne, Somali’den Irak’a kadar uzanan coğrafyada yeni işler çıkıyor….

Büyük müteahhitlerin taşeronlarına kaldı deprem bölgesi. Nerede ihale yasaklısı var, nerede tasarruf genelgesine takılıp işi yarım kalmış müteahhit var; hesabı Hatay’a kapamaya soyundu.

Hatay’da kentsel planların içinde olan bir yetkiliden aynen şu cümleyi duydum:

Burada çok büyük para dönüyor.”

Mesele haksız kazanç olduğu kadar, deprem felaketinden canını zor kurtaran insanların ihtiyaçlarının giderilmesi amacından sapılması…

***

Canlarından-kentlerinden olmaları yetmezmiş gibi şimdi de mülklerinden oluyorlar. Hatay’da oluşan büyük müteahhit ittifakını Özel şöyle ifade etti:

Deprem bölgesinde bir yıl içinde herkesin evine geçeceğini söyleyip, 10 şehri ve Hatay’ı kandırıp oyları aldılar ama bırakın bir yılı 20 ayın sonunda -neredeyse iki yıl oluyor- Hatay’a söz verdikleri 254 bin konutun sadece 11 bin 366’sını verdiler. Oran yüzde 4. Yüzde 96 çadırda, konteynırda ya da gurbette. Bir yıl içinde 650 bin konut yapacağız dediler, yapılan 101 bindir. Yüzde 15… Sonra 350 bin konut vereceğiz diye düzeltme yapıldı. O da yüzde 31 eder. 10 depremzeden 7’si çadırda, konteynırda. Diğer deprem illerinde yüzde 30 olabilirken, Hatay’da bu bile olamadı.”

***

Mağduriyetlerden örnekler de veren CHP Lideri Özel, Hatay’ın İskenderun ilçesinde halka seslenirken, “Orta ve düşük hasarlı konutların onarılması için Belediye izin verdi. İnsanlar kredi kullandı, eşya aldı. Sonra dönüp ‘Bu evler rezerv alana girdi. Yıkacağız’ dediler.” sözleriyle kendisine ulaşan sorunları dile getirdi.

Hatay’da mülkiyet sorunları dağ gibi.

Medyaya yansıyan haberlerden de örnekleri çoğaltmak mümkün.

Tarihi Antakya’nın yeni yayımlanan planına göre, deprem öncesi çok fazla ev ve işyerinin olduğu bölgede birçok kişinin mülkü yeşil alan ya da sosyal tesise dönüştü.

Riskli Alan Sınırı” ilan edilen Antakya Kent Merkezi’ndeki 307 hektarlık alan için hazırlanan “Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı Revizyonu ve Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı Revizyonu” 11 Haziran’da askıya çıkartılmış, itiraz için de 15 günlük süre verilmişti.

15 günün sonunda plan kaldı, dönemin Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki istifa etti!

***

Duvar gazetesinde sağlam evlerin “rant” uğruna yıkıldığını anlatan 14 Haziran 2024 tarihli haber, kültürel ve ekonomik sorunun aynı anda yaşandığını belgeliyor:

Tarihi Antakya’da babasından kalma birçok malı olan Suphi Zarif’in yeni planda; 4 daire, 22 tane de dükkanının olduğu parseller yeşil alan görülüyor. Şehrin en kıymetli yerinde ailesinden kalan birçok mülkünün elinden gideceğini söyleyen Zarif, ‘Bu mülksüzleştirme planı. Her evimin değeri 15 milyon. Devlet bana bu mülklerin değerini verecek mi? Bu mallar elimden giderse birkaç gayrimenkulüm kalıyor. Onları da satmak öyle kolay değil. Kimse Hristiyan’ın malını almıyor, bir gün bedelsiz bize kalacak diye düşünüp almazlar. Ben neyle geçineceğim. Almanya yolları göründü bana. Deprem vurdu, kalanı da devlet vurdu’ şeklinde konuştu.

(Önceki gün son yolculuğuna uğurlanan duayen gazeteci-yazar-programcı Güneri Civaoğlu rahmet istedi. Yayın yönetmeniyken, ‘şeklinde’ diye yazıldığında çok kızardı. ‘Konuşmanın şekli mi olur’ derdi. SY)

***

Hatay’da “çok para, çok yalansız” olmuyor!

Uzun yıllardır kadın hareketinden tanığım Hataylı iş kadını arkadaşım başına gelenleri anlattı.

Yanlış anlama anlatacağım olay yalnızca benim başıma gelmedi. Hatay’da orta ve az hasarlı yapıların onarımında büyük vurgun var. Bizimki 7 kat 16 daireli bir apartman, 3 daire müteahhidi mahkemeye verdi. Ben de dosyamı hazırladım.” diye söze başladı ve şöyle devam etti:

Hatay’da devlet halkı yalnız bıraktı. Apartman yöneticileri ev sahiplerinden yetkiyi almış, müteahhit ile anlaşıyor. Temel özellikler bile belirlenmeden iki taraf arasında sözleşme imzalanıyor. Hangi malzeme kullanılacak o bile belirtilmemiş. Bir yıl içinde onarımı bitirmek zorunda olduğundan müteahhide mahkum oluyorsun, 3’e başladığı işi 5’e bitiriyor; ödeme yapmaya mecbur bırakılıyorsun. Devlet bina onarımı için 400 bin liraya kadar 2 yıl geri ödemesiz, faizsiz kredi verecekti. O da olmadı. Yapı Denetim firmalarının aldıkları paralar çok daha astronomik. 50 milyon lira alması gereken bir yapıya 1 milyar lira fatura çıkarıyor. ‘Ödemezsen, projenizi imzalamam’ diyor

Hesap kitap bilen biri olduğu için de, hemen müteahhidin yaptığı işlerin tutarını çıkarmış; 5 milyon TL.; müteahhit istiyor 13.5 milyon TL…

Söylenen rakamlar korkunç!

Başka da bir şey demiyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serpil Yılmaz Arşivi