Devlet, iktidarın kurumuna dönüştü
Sorumsuz yetkili iktidar

Yunanistan’da tren kazasında ilk gün 36 kişi yaşamını yitirince aynı gün Ulaştırma Bakanı Kostas Karamanlis istifa etti. Karamanlis, istifasının, kazada ölen vatandaşlara saygının ve halkın siyasete güvenmesini sağlamanın bir gereği olduğunu söyledi. Demiryollarının
yetersizliğini vurguladı ve sorumluluğu üstlenerek görevini bıraktı.

Türkiye’de ise depremde resmi açıklamalara göre 48 bin vatandaşımız hayatını kaybetti, onbinlerce vatandaş yaralandı, sakat kalanlar oldu. Ardından gelen sel felaketinde 15 vatandaşımızın yaşamını yitirdiği anlaşıldı. Kaybolan vatandaşlar olduğu da duyuruldu. Bu kadar can kaybına karşın Türkiye’de kimse istifa etmedi. Kimse sorumluluk hissetmedi. Hatta “devlet nerede, Kızılay nerede diye” soran vatandaşlar azarlandı.

Kimse istifa etmedi.

Bu vurdumduymazlık gösteriyor ki Türkiye’de iktidar kendini “yetkili ama sorumsuz” olarak görüyor. Her türlü yetkiyi kullanıyor ama bir sorumluluğu bulunmuyor. Yetkinin yanlış kullanılması, geç kullanılması, yetkililerin ihmali, hatalarının bir sorumluluğu, bir sonucu yok.

Yanlış ekonomik kararlar nedeniyle ülke ekonomisi ağır bir krize sürüklendi. Ancak iktidar sorumluluğu üstlenmiyor. “Ekonomik krizi dış güçler yarattı, ekonomik olarak kuşatıldık, ekonomimize saldırı var” gibi gerçekle ilgili olmayan beyanlarla sorumluluğu yabancı ülkelere havale etti. Çok sıkıştığında da bu kez “pahalılığı fırsatçı marketler yapıyor, müsaade etmeyeceğiz” diyerek bazı marketlere bir iki görevli gönderip cezalar kesti. Sorumluluğun bir kısmını da marketlere yükledi. Deprem ve sel felaketlerinde de iktidarın tavrı aynı. “Bizim bir sorumluluğumuz yok” havasında. Sorumluluk veya hatayı kabullenme hissi uyandıran tek açıklama Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, “ilk günlerde istediğimiz gibi çalışamadık” diyerek Adıyamanlılardan “helallik” istemesi oldu. Helallik isteyince iktidar açısından sorumluluk da ortadan kalktı, konu kapandı.

Oysa doğal afetin bir büyük felakete yol açmasında iktidarın büyük sorumluluğu var. Her seçimden önce çıkardığı imar afları, depremin felakete dönüşmesinin önemli nedenlerinden biri. Depreme dayanaksız binalara imar affıyla ruhsat veren ve bununla övünen bu iktidar. Çürük binalara afla ruhsat vererek vatandaşın evini mezara çevirdi.

AK Partili eski belediye başkanı, yine AK Partili mevcut belediye meclisi üyesi ve imar komisyonu başkanının ve akrabalarının inşaat şirketi kurup, kuralına uygun yapmadıkları binalara, imar ve iskan izni vermeleri iktidar için sorun olmadı. Kendi kendilerine inşaat yeri seçen, imar veren, iskan verenlerin yaptıkları binaların hepsi çöktü, altında yüzlerce vatandaşımız can verdi. İktidardan yine ses yok.

Bu süreçte iki istifa haberi duyuldu.

Adıyaman Valisi Mahmut Çuhadar “sağlık” nedenleriyle istifa ettiğini açıkladı. Arkasından da Hatay Valisi Rahmi Doğan da istifa etti. Hatay Valisi’nin istifa haberi “nihayet biri sorumluluk hissetti ve istifa etti” diye yorumlanıyordu ki istifanın gerçek nedeni ortaya çıktı. Hatay Valisi Doğan AK Parti’den milletvekili adayı olmak için “devlet büyüklerinin müsaadeleriyle” istifa ettiğini duyurdu. Sanki onbinlerce Hataylının yaşamını yitirdiği depremde yerle bir olan Hatay’ın, depremzedelerin sorunlarını çözmüş, bu yolda büyük başarı sağlamış, bu nedenle “devlet büyükleri tarafından takdir edilmiş ve valilikten
milletvekilliğine terfi ettirilmiş”
gibi büyük bir özgüven ve gururla açıkladı istifasını.

Valisi olduğu, tarihinin en büyük depremini ve felaketini yaşan Hatay’a ve Hataylılara arkasını döndü ve milletvekilliğine koştu. Vali Doğan’ın bu hali, bu iktidar döneminde devletin ne hale geldiğini gösteriyor. İktidara sadakat ve lidere biatla istikbalini garantiye almak
bürokratların temel ilkesi ve amacı haline geldi.

Hiçbir bakan ve bürokrat yetkilerini zamanında ve yerinde kullanamıyor. Bu durum depremde görüldüğü gibi felaketlere yol açıyor. Onlar “talimat” gelmeden, depreme, yangına, sele müdahale edemiyorlar. Böyle yaptıkları için koltuklarını koruyorlar ve hatta terfi ediyorlar. Deprem ve sel felaketlerinin ortaya çıkardığı bir gerçek de devletin çoktan bir
parti devletine evrilip, iktidar partisinin bir kurumuna dönüştüğünü gösterdi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fikret Bila Arşivi