Serpil Yılmaz
Deprem sonrası kentlerin görüntüsü Ukrayna Savaşı ile eşleşti
Londra merkezli yayınlanan ünlü The Economist dergisi, 40 bine yaklaşan can kaybına neden olan Kahramanmaraş depremleri sonrası 9 kentten alınan uydu görüntüleri yayımladı.
Büyük yıkımın yaşandığı Hatay, Adıyaman, Gaziantep ve Şanlıurfa’yla birlikte deprem bölgesindeki şehirlerin yıkım öncesi ve sonrası görüntülerini analiz eden haber-analizde, Avrupa Uzay Ajansı tarafından yürütülen “Kopernik Programı” uydu takımı Sentine-1’in görüntüleri değerlendirildi.
Sentinel-1 uydu görüntüsünün, Birleşmiş Milletler’in (BM) savaştan zarar görmüş Ukrayna şehirleri için hasar tahminleriyle yakından eşleştiği saptamasına yer verildi. Söz konusu çalışmada, University College London akademisyenlerinden Ollie Ballinger’in felaketten önce çektiği görüntüler ile 9-10 Şubat tarihli uydudan gelen görüntüler karşılaştırdı. Bazı şehirlerde hasar gören binaların depremi çift haneli hissettiğini belirten araştırma, Türkiye’deki deprem uzmanlarının “Deprem bölgesinde kimi noktalarda kara parçasının 7 metre, kimi yerlerde 3 metre veya daha az kaydı” saptamasını doğruluyor.
Haberde “9 kentsel alanda binaların yüzde 5’i uzaydan görülebilen hasar belirtileri gösteriyor. Ucuz konutların olduğu bölgelerde depremin izleri daha büyüktü” deniliyor.
“Kurbanların sayısı artmaya devam ediyor ancak Türkiye’de 6 Şubat’ta meydana gelen depremler şimdiden 2010’dan bu yana dünyanın en ölümcül doğal afeti oldu. Bu tür güçteki herhangi bir deprem ciddi hasar verse de, dayanıksız evler etkilerini daha da kötüleştirdi” ifadesi, 2010 yılında 300 binden fazla can kaybının yaşandığı Haiti depremini anımsatıyor.
Türkiye’deki en büyük depremler sıralamasında üst sırada olan 27 Aralık 1939 Erzincan’da meydana gelen 7.9 büyüklüğünde depremde 32 bin 968 can kaybı olmuştu.
Kahramanmaraş depremlerindeki kayıplar, “Büyük Erzincan depremi” verilerini geride bıraktı. The Economist’in söz konusu yazısına geri dönersem; “Depremlerin iki merkez üssü arasında kalan Türk şehri Kahramanmaraş’ta çok sayıda yüksek binanın bulunduğu semtler özellikle savunmasızdı” ifadeleri, günlerdir tartıştığımız, “Bu imar izinleri nasıl alındı?” sorusunun Misak-ı Milli sınırları içinde kalmadığını kanıtlıyor.
Aynı derginin 14 Şubat’ta tarihli sayısında Pınar Demircan imzasıyla yayımlanan analiz-haberde, "Türkiye’deki depremler inşaat dolandırıcılığının ölümcül boyutlarını gösteriyor. Ölümlerin en büyük nedeni kalitesiz bina standartları, yolsuzluk ve kötü politikalar" denilerek yönetim zafiyetine vurgu yapılıyor.
12 günde bir Türkiye’yi görüntülüyor
The Economist görüntüleri değerlendirirken izlediği yol hakkında da bilgi veriyor. Şöyle ki:
Her piksel için, deprem öncesi taban çizgisinden sinyal yoğunluğundaki değişikliğin tesadüfen ortaya çıkma olasılığını hesapladı. Daha sonra bu sonuçları Microsoft ve Open Street Map’in bina haritalarıyla birleştirdi. Sapma en az yüzde 95’e ulaşırsa hasar görmüş olarak sınıflandırdı. Ayrıca BM’nin savaş sonrası Ukrayna şehirleri görüntüleri ile eşleştirme yoluna gidildi. Depremin şiddetini ölçmek için her 12 günde bir en az iki kez Türkiye üzerinden uçan bir uydu olan Sentinel-1 uydusundan gelen veriler kullanıldı. Sentetik diyaframlı radarın mikrodalgaları Dünya’dan sekiyor ve geri döndüğünde yankıyı ölçüyor.
Ollie Ballinger’in twitter hesabından 11 Şubat 2022 tarihinde yaptığı “Pek çok füze savunma radarının açık kaynak uydu görüntülerine müdahale ettikleri ortaya çıktı. Herkesin bu radarların ne zaman ve nerede konuşlandırıldığını izlemesine izin veren bir araç geliştirdim” paylaşımı oldukça dikkat çekici.
Türkiye’nin uzaydaki uyduları ile deprem bölgesini kayıt altına alması ve görüntüleri belgelemesinin Ballinger’in iddiaları çerçevesinde uyarıcı olduğunu düşünüyorum. Türksat 5B'nin hizmete girmesiyle Türkiye'nin uzaydaki uydu sayısı 8'e yükseldi. Yerli ve milli olarak üretileceği ileri sürülen Türksat 6A ve İMECE'nin uzaya fırlatılmasıyla bu sayı 10'a çıkacak. Türkiye uzaydaki varlığını, ülke toprakları hakkında vereceği stratejik kararlarda değerlendiriyordur diye ummak istiyorum.
Uydudan görüntü neden almadık?
Bir yayın kuruluşunun izlediği yolu Türkiye’deki resmi kuruluşlar da uygulasaydı, depremin ilk günü 7.9 ile 7.6 arasında kimine göre 2 kimine göre 3 depremde meydana gelen hasarlar anlık olarak görülebilirdi. Aya otoban yapmaktan söz etmiyorum. Uzaya göndermekle övünülen uyduların kapasitesinin kimler için ne amaçla kullanıldığını sorguluyorum.
Avrupa Birliği (AB) projelerinde çalışan Nilhan Çiftçi Sarılar’ın sosyal medya hesabından yayımladığı makalesinden, Sentine uydularının Türkiye’deki kullanımı hakkında da bilgi sahibi oluyoruz.
Sarılar’ın 6 Ağustos 2021 tarihli makalesinden bir alıntı: “Doğal afetlerden etkilendiğimiz bu zorlu günlerde uydu görüntülerinin kullanımı bir ihtiyaca dönüştü. Ancak geniş alanlarda çok yüksek çözünürlüklü uydu görüntülerinin temini hem ciddi bir maliyet yükü oluşturuyor hem de görüntü çekimi ve işlemesi oldukça uzun zaman alıyor. Bu nedenle Avrupa Uzay Ajansı’nın ücretsiz olarak sunduğu, Copernicus Sentinel-2 görüntüleri sıklıkla alternatif olarak kullanılıyor. Bu görüntüler 10m çözünürlüklü ve 5 günlük aralıklarla aynı alanın görüntüsünü almanıza olanak tanıyor. AB projeleri kapsamında son 6 yıldır Tarım ve Orman Bakanlığı ile çeşitli konularda çalışıyorum. Bu tecrübeden yola çıkarak, Sentinel 2 görüntülerini nasıl kullandığımızı sizlerle paylaşmak istiyorum. Uydu görüntülerinin işlenmesi uzmanlık gerektirdiği kadar, emek ve zaman da gerektiriyor. Özellikle büyük alanlarda ve sürekli güncel görüntü ihtiyacı olan çalışmalarda, hiç bitmeyen rutin bir iş yükü haline gelebiliyor. Tarım ve Orman Bakanlığı işlenmiş, kullanıma hazır Sentinel-2 uydu görüntülerini Sentinel Hub üzerinden web servis olarak alıyor ve kendi bilgi sistemi içerisinde kullanıyor. Ülke genelindeki personel, tarih ve bant kombinasyonunu seçerek, çalışma alanlarındaki güncel durumu ve değişimi rahatlıkla inceleyebiliyor.”