Fikret Bila
CHP liderlerine tehdit
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, TV100’de, Uğur Dündar’ın konuğu olarak yayındayken, ellerinde silah, yüzlerinde maskeyle militer bir grubun fotoğrafı eşliğinde SADAT’ın reklamının verilmesi tepkilere yol açtı.
Kılıçdaroğlu’nun bir süre önce bazı ihbarlara dayanarak, SADAT’ın önüne gidip, bu kuruluşu seçim güvenliği konusunda uyarması anımsanırsa, CHP Lideri ekrandayken, silahlı fotoğraf eşliğinde reklamın verilmesine özel bir anlam yüklenmesi beklenen bir tepkiydi.
Nitekim Kılıçdaroğlu, bu reklamı doğrudan kendisine yönelik bir “tehdit” olarak algıladı ve Twitter mesajıyla da sert bir karşılık verdi.
Bu girişimi Kılıçdaroğlu’na yönelik bir gözdağı, bir tehdit olarak algılayan sadece CHP Lideri ve CHP’liler değildi. Sosyal medyaya yansıyan tepkilerin büyük çoğunluğu da olayın kamuoyunun önemli bir kısmında tehdit olarak algılandığını gösteriyordu.
SADAT yöneticilerinin yaptığı açıklamalar ise reklamın Kılıçdaroğlu’nun TV100’e çıkacağı belli olduktan sonra planlandığı yönündeydi. Bundan sonra da Kılıçdaroğlu’nun çıkacağı televizyonlara aynı reklamın verileceğini duyuran SADAT yöneticileri bu arada “Kılıçdaroğlu Halk TV’ye de çıkarsa onlara 750 liralık reklam veririz, reytingi düşük” gibi sataşmalarda da bulundular. Bu sataşmalara en iyi yanıtı Halk TV Yönetim Kurulu Başkanı Cafer Mahiroğlu verdi.
Kılıçdaroğlu tehdidin ötesinde linç girişimine uğramış, PKK’nın suikast girişimine maruz kalmış bir lider.
CHP Lideri’ne yumruk atan kişinin doğru dürüst yargılanmadığı, iktidar yandaşları tarafından kahraman ilân edildiği, iktidara yaranmak isteyenlerin elini öpmek için kuyruğu girdiği, iktidar liderlerinin geçmiş olsun demeyi hatta ziyaret etmeyi dahi akıllarından geçirmedikleri bir siyasi ortam yaratıldı Türkiye’de.
Seçimler yaklaştıkça, iktidarda seçimi kaybetme kaygısı artıkça Kılıçdaroğlu’na ve diğer muhalefet liderlerine ne tür tehditler savrulacağı ne tür saldırılarda bulunacağını bilen yok.
Ancak iktidarın, tehlikeli gördüğü isimlere siyasi yasak getirdiği, seçim yasasıyla oynadığı, sandık güvenliği konusunda ciddi kuşkular yarattığı bir ortamda seçime gidileceği artık anlaşıldı.
Bu kıskaçtan kurtulup seçmen iradesinin sandığa yansımasının yolu 6’lı Masa’nın birlik içinde bu baskılara karşı koyması ve halkın muhalefet liderlerine sahip çıkmasıdır.
Geçmişte de CHP liderlerine suikastlar düzenlenmiş, tehditler savrulmuş, saldırılar yapılmıştır.
Ancak CHP liderleri tehditlere, saldırılara pabuç bırakmamış, geri adım atmamış, yollarından dönmemişlerdir.
Atatürk’e yönelik içeriden ve dışarıdan düzenlenen saldırıları, suikast girişimlerini zikretmeye bile gerek yok. O her türlü tehdide karşı laik, demokratik, hukukun üstünlüğüne dayalı, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni inşa etmekten bir milim sapmamıştır.
İsmet İnönü’ye 1959 ve 1964 yıllarında üç kez suikast girişiminde bulunmuş, İstanbul’da arabasındayken taşlı sopalı saldırıya uğramış, yurt gezilerinde bazı illere sokulmamıştır. Ama İnönü, bu saldırıların hiçbirinden zerre kadar etkilenmemiş, yoluna devam etmiştir.
Ecevit’e karşı girişilen suikast ve saldırıların ise haddi hesabı yoktur.
CHP’nin başına geçtiği yıldan başlayarak, 1973’te, 1975’te, 1976’da ABD’de, 1977’de Türkiye’de suikast girişiminde bulunulmuştur.
Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Haziran 1977’de Taksim meydanında yapılacak CHP mitinginde kendisine suikast girişiminde bulunacağını bizzat Ecevit’e bildirmiş ve Taksim’e gitmemesini salık vermiştir. Ecevit bu uyarıya karşın eşi Rahşan Ecevit’le birlikte Taksim meydanına gitmiş ve kürsüye çıkıp halka hitap etmiştir.
CHP liderlerine suikastlar düzenlemek, linç girişiminde bulunmak, taşlı sopalı saldırılar gerçekleştirmek siyasi tarihimizin kara sayfalarıdır.
Siyasi suikastlara, saldırılara soldan da sağdan da birçok siyasetçiyi, yazarı, gazeteciyi, düşünürü kurban vermiş Türkiye’de bu tür saldırılar ve tehditlerden bugün bile vazgeçilmemiş olması üzücü ve düşündürücüdür.
Ancak bu saldırılar CHP liderlerine geri adım attıramamış, yollarından çevirememiştir.