Bir “Z Kuşağı” Yazısı

Günümüzde genç nesle Z kuşağı adı veriliyor. Kabaca 2000 sonrası doğumluları ifade eden bu kavram sadece Türkiye’de değil tüm dünyada yaygın biçimde kullanılıyor ve tartışılıyor. Fakat hem ülkemizde genç nüfusun oransal fazlalığından hem de eskiden beri onlara yüklenmeye çalışılan kimi siyasi misyonlardan ötürü bu konudaki yorum ve tartışmalar Türkiye’de dünyadaki muadillerinden daha yoğun biçimde devam ediyor.

Dünya tarihinde gençlerin önceki kuşaklardan daha özgürlükçü, daha demokrat, daha devrimci olmasını beklemek genel bir tavırdır. Tıpkı Turgenyev’in ünlü Babalar ve Oğullar’ındaki gibi, babaların daha muhafazakâr ve gelenek odaklı, çocukların ise daha açılımcı ve bireyci olmaları beklenir. Esasında tarihsel ilerleme ve modernleşme de ancak bu şartla sağlanır.

Bugün Türkiye’de ne yazık ki böyle bir görünüm yok. Z kuşağımızın hiç de azımsanmayacak bir bölümü devlete bakışında oldukça itaatkâr, onu çoğu zaman karşı gelinemez, eleştirilemez bir olgu olarak görüyor, sivil toplumdan derin şüphe duyuyor, ırkçı fikirlere sempati besliyor, ona buna hain yaftalaması yapmaya çok eğilimli, toplumsal muhalefeti çoğu zaman ihanetle özdeşleştiriyor. Cumhuriyet tarihinde belki de ilk defa anne-babasından daha muhafazakâr bir kuşak geliyor.

Birkaç gün önce, sevgili Berkin Elvan’ın ölüm yıldönümüydü. 15 yaşında polis şiddeti sonucu hayatını kaybeden bir çocuğun ardından sosyal medyada yaşıtları tarafından yazılanlar bu konuda özellikle fikir verici nitelikteydi.

Ama aslında bu gençlere de çok kızmamak gerekiyor. Zira bu insanlar AKP iktidarının ilk yıllarında doğdular ve siyasete akılları ermeye başladığında Türkiye çoktan otoriter yönetime geçiş yapmıştı bile. AKP’nin herkesi terörist yapan, toplumu cepheleştiren, hükümeti devletin ta kendisi yerine koyup kendisine muhalefet edeni gayrimeşru ilan eden bakış açısının normalleştiği bir iklimde büyüdüler. Demokratik işleyişin en basit gereklerinin bile yerine getirilmediği ve yaşanan hukuksuzlukların doğal olarak sunulduğu bir ülkeye gözünü açan gençlerin siyasete bakış açılarının demokratik temelde gelişmesi de herhalde pek beklenemezdi.

AKP iktidarı, izlediği politikalarla gençlerin fikirsel gelişimi üzerinde doğrudan ve dolaylı olarak önemli tesirler yaptı. Amaçları başta “dindar ve kindar” bir nesil yaratmaktı. Belki bunu başaramadılar, zira Z kuşağında İslami hassasiyetler pek yüksek sayılmaz. Ama devleti bu gençlerin zihnine, hikmetinden sual olunmaz bir varlık olarak yerleştirmeyi ve ona yönelik itirazları bir nevi vatan ihaneti olarak kodlamayı iyi becerdiler. Üstelik ülkeye soktukları milyonlarca göçmen sayesinde onların milliyetçi hislerini tahrik ederken, onları gençliklerini yaşayabilecekleri ekonomik ve sosyal imkânlardan da yoksun bırakarak öfkeli ve her şeye nefret kusmaya hazır bir kitleye dönüştürmeyi başardılar. Tabii burada, Türkiye’nin siyasi geleneğinde yeri olmayan nevzuhur ırkçı partilerin kayda değer etkisini de göz ardı etmemek lazım, onlar da bu ateşe odun atmaktan geri durmadılar.

Peki buna karşılık muhalefet partileri ne yaptı? Ne muhalefet görevlerini doğru dürüst yerine getirdiler ne de gençleri ideolojik olarak besleyecek, demokrasi yönüne kanalize edecek bir çalışma içine girdiler. Aksine, AKP’nin ülkede yarattığı hukuksuzluğu normalleştirme sürecine katkı sağladılar, fikirsel yönden ona alternatif oluşturmadılar ve onun kurduğu gündemlere daima teslim oldular. Cemaatler, tarikatlar küsmesin diye onlara karşı ağızlarını açamazlarken gençleri kazanmak için ortaya koydukları çabalar metaverse geyikleri, komik animasyonlar ve kullandıkları zıpır puntolardan öteye geçemedi.

Evet, bugün açık bir sorunumuz var. Gençliğin hatırı sayılır bir bölümü elimizden kayıyor ve demokrasi mücadelesinde karşı cepheye geçiyor. Hem de farkında olmasalar da. Muhalefet buna karşı ne yapıyor, ne önlem alıyor? Veya şöyle soralım; muhalefet her şeyden önce böyle bir sorunun olduğunun farkında mı? Yoksa gençlere ezber laflarla yönelmek daha zahmetsiz mi geliyor?

Bu soruların cevaplarını buyurun siz de düşünün. Çünkü gençliğin bundan sonra ne tarafa yöneleceği konusundaki ümidimiz bu soruların cevabıyla çok ilişkili olacak

Önceki ve Sonraki Yazılar
Can Kakışım Arşivi