Kılıçdaroğlu'ndan cumhurbaşkanlığı adaylık açıklaması

Kılıçdaroğlu'ndan cumhurbaşkanlığı adaylık açıklaması
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gazeteci Ruşen Çakır'ın sorularını yanıtladı.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Medyascope Yayın Yönetmeni Ruşen Çakır‘ın sorularını yanıtladı.  

Soru: Devlet sizi dinliyor mu? Böyle bir iddia dolaşıyor, bu düşünceye nerden varıyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu: Devlete duyduğum saygı dolayısıyla "Devlet bizi dinliyor" demem ama bazı çevreler, bazı yerler bizi dinliyorlar tabii. Bunu benim söylememe de gerek yok, Erdoğan'da söylemişti "Ey Kılıçdaroğlu, biz senin nefes alışını bile biliyoruz" diye. Zaten biliyorlar, dinliyorlar. Bunu söyledim. Sayın İçişleri Bakanı bu konuda ağır bir ifade kullandı dinleyenler açısından o da malum bakanken kendisinin haberi olmadan dinlenmişti. Böyle bir tablo var Türkiye'den. Telefonlar dinleniyor mu? Evet dinleniyor. Bunu yalanlamanın da bir manası yok, bilinen bir gerçek. Hukukun olmadığı, demokrasinin, can ve mal güvenliğinin olmadığı bir yerde rakibinizi dinlersiniz, servis edersiniz otoriter rejime. Otoriter rejimde dilini ona göre geliştirir, yapacağı programları ona göre yapar. Bunlar bilinen gerçekler. Gizli kapaklı iş yapmamız söz konusu değil. Ne düşünüyorsak rahatlıkla söylüyoruz. Gazetelerde, radyolarda, televizyonlarda. Biz sonuçta büyük aileyiz. O büyük aile içinde zaman zaman dertleşiyoruz, kendi politikalarımızı belirliyoruz. Bunları da olabildiğince kendi içimizde yapıyoruz. Bunların iktidar kanadından önceden öğrenilmesi veya buna yönelik farklı bir politika oluşturması bizi çok fazla ilgilendirmiyor. Çünkü biz hem davranışlarımızı hem konuşmalarımızı saydam bir şekilde kamuoyu önünde yapıyoruz.

Soru: Selahattin Demirtaş ve arkadaşları hakkında görüşünüz nedir? 

Kılıçdaroğlu: Eğer bir kişi ben cumhurbaşkanı adayı olacağım diye Yüksek Seçim Kurulu'na başvurur, "Evet sen cumhurbaşkanı adayı olabilirsin" diye karar verilirse bu kişi içerde tutulursa o ülkede demokrasiden, insan haklarından söz edilir mi? Akıl var mantık var. Yine bizim ceza kanununda "Tutukluluk esas değildir, tutuksuz yargılanmak esas olandır" diyor. 3.5 yıldır iddianame hazırlanmadan hapiste tutuluyorsa o ülkede demokrasi, hukuk vardır diye düşünebilir misiniz? Eğer bir ülkede Anayasa Mahkemesi kararını alttaki bir mahkeme karara uymuyorsa, o ülkede hukukun üstünlüğünden söz edilebilir mi? Erdoğan dün konuşuyor, "Kimse talimat veremez, yargı bağımsızdır" diye. Arkasından tehdit ediyor. "Hakim serbest bırakırsa gösteririm ben ona" diye. Bu ne demektir? Yargıçlara göz dağı veriyor. HSK aracılığı ile göz dağı veriyor. Mahkemelerde büyük bir çürüme var. Adalet Bakanlığı'nda büyük bir çürüme var. Türkiye'de adaletin olduğunu kimse kabul etmiyor. Yargıtay başkanı dahi adalete olan güvenin yüzde 30'larda olduğunu söylüyor. Ben söylemiyorum ama Yargıtay başkanı bunu ifade ediyorsa iktidarın şapkasını çıkartıp önüne koyması lazım. "Bu ülke 18 yılda nasıl bu hale geldi" diye. Lafa gelince yargı bağımsız. Yargı bağımsızsa senin avukatın -Erdoğan'ın avukatı- neler yapıyor bu ülkede? Bunlar aynı zamanda hakimleri de kendi bulundukları mekana çağırıp onlara talimat veren, kararı ilan etmeden ben bir göreyim diyecek cesarete sahip insanlar. Ne diyeceksiniz? Gerçekten tek adam rejimi. Hangi yargıç bağımsız karar veriyor? Gözünü dikmiş yukarıya, talimat gelirse nasıl yapacağım diye. Garip nokta, doğru karar veren veya hukukun üstünlüğüne göre karar veren yargıcın cezalandırılması, Saray'dan gelen talimat çerçevesinde karar veren hakimin ise ödüllendirilmesi. 

Soru: Osman Kavala'nın tahliye olmasının mümkün olduğunu düşünüyor musunuz bugünün Türkiye'sinde? 

Kılıçdaroğlu: "Hukuk olsa tahliye olması lazım. Hukuk olmadığı için Erdoğan'ın isteği ile içeride kalıyor. Anayasa Mahkemesi, AİHM kararı ile beraat etti, tahliye ettiler. Dışarı çıkacak, aynı dosyadan tekrar dava açtılar, tekrar tutuklama kararı ama papazı öyle yapmadılar. Trump'ın bir telefonu üzerine derhal tahliye edip uçağını hazırladılar. Bu mudur yargı bağımsızlığı. Erdoğan'ın talimatını hadi anladım ama yabancı bir ülkedeki başkanın talimatı ile siz bırakıyorsunuz onlar Türkiye'de yargının bağımsız olmadığını biliyorlardır. Bundan daha iyi bir kanıt olamaz zaten. Türkiye'de yargı Erdoğan'ın taleplerini yerine getiren bir kurum haline dönüştü. Aynı şekilde Merkel, başka bir kişi tahliye edildi. Tahliye edilirken bir başka mahkemenin de tutuklama kararı kendisine tebliğ edildi ama ona rağmen uçağa bindirildi, Almanya'ya gönderildi. Bu mudur yargı bağımsızlığı? Çocuk mu kandırıyorlar bunlar. Bu ülkede yargı bağımsız değil. Bağımsız olmadığı için hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur." 

Öte yandan Osman Kavala'nın Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı bireysel başvuru ise 15 Aralık'ta görüşülecek. 

Soru: Sizin en son bütçe konuşmanız ile yeni bir 'Adalet Yürüyüşü' havası yakalayanlar oldu. Bu konuşmada Kılıçdaroğlu söylem değişikliğine gidiyor gibi bir intiba var. Doğru mudur?

Kılıçdaroğlu: Söylem değişikliği yok aslında. Öteden beri söylediklerimizi orda da söyledik. Bütçe konuşmasında, bütçe üzerine konuşmadım. AK Partili milletvekillerinin vicdanına seslendim. Siz kalkıyorsunuz bütün bu hukuksuzluklar varken el kaldırıyorsunuz. Aklını kiraya veren bir insanın parlamentoda olmaması lazım. Eğer vicdani olarak siz, el kaldırmamanız gerekirken el kaldırıyorsanız oturup kendinizi bir sorgulamanız gerekiyor. Onların vicdanına ve adalet duygusuna seslenmeye çalıştım. Kızanlar oldu, kızıyorlar çünkü onlar da aslında vicdan azabı çekiyorlar. Söylediklerimin tamamı doğru, yüzde 100 doğru. Beşiktaş saldırısında demiştim, şu kadar şehidin ailesine şu kadar para verdiniz diye. İtiraz ettiler. Eğer bu rakamı ben kanıtlarsam sen ayrılacak mısın? Ondan cevap bekliyorum. Kanıtladık onu. Bizim söylediklerimize güvenmiyorlar, Erdoğan'ın söylediklerine güveniyorlar. Oysa biz belgeli konuşuyor. Bu rakamlar doğru mudur diye önce biz araştırıyoruz zaten. Şimdi o milletvekiline sormak isterim. Rakamı gördün. Çocuğu şehit olan bir babaya bağlanan aylık 190 lira. Milletvekili olarak senin vicdanın buna evet diyor mu? Üstelik 52 milyonluk para toplanmış. 40'ı polis 47 kişi şehit. Nerede bu paralar? Niye vermiyorlar? Hortumculuğun bu boyutunu ben hiç görmemiştim. Samimi söylüyorum, soygunun bu boyutu bütün vicdani duygularımızın çok ötesinde bir olay. Şehitler için vatandaş para topluyor, bunları verin ailelere diye. Siz alıp o paraya el koyuyorsunuz. Devlet olarak el koyuyorsunuz. 

Soru: İktidar saflığında bir rahatsızlık mı var? Yeni partilere yönelik bir ilgi mi var? 

Kılıçdaroğlu: Eğer bizi millet seçtiyse biz milletin sorunlarına tercüman olmak zorundayız. İktidar partisinin milletvekillerini de millet seçmişse şayet milletin sorunlarını görüp çözüm üretmeleri gerekir. Sorunlar giderek derinleşiyor. Vatandaşın tenceresi kaynamıyorsa, çöplerden 10 binlerce kişi beslenmeye çalışıyorsa, pazar artıklarından anneler gidip arayış içine giriyorlar ve bunu iktidar partisinin milletvekilleri gördüğü halde ses çıkarmıyorsa benim onların vicdanlarına seslenmem zorunlu oldu. Onlar her yerde, fakirlikten, yoksulluktan bahsettiler "Bunları bitireceğiz" dediler. 18 yıl boyunca sadece bu lafları edenler zenginleşti. Saray, çevresi her şeyi ile devletin bütün kaynaklarını sömürdüler. Yandaşları ile beraber. Fakirleşen halk oldu. Ben AK Parti milletvekillerinin uyanmasını istedim. Bu tablodan onların içinde rahatsız olan çok sayıda milletvekili var ben bunu biliyorum. Bakın söyledim. "Sizin içinizde son derece değerli, birikimli insanlar var. Büyükelçi yapacaksanız bunları yapın" diye. Rüşvet alan adamdan büyükelçi olur mu? Yüz karası bir olaydır. Cumhuriyet tarihinde bir ilktir bu. Bu ülkede namuslu adam mı kalmadı? 

Soru: AKP'nin bütün milletvekilleri bütün bu dönemin sorumlusu mu oluyor? İnsanlara bir tür davet mi yapıyorsunuz? 

Kılıçdaroğlu: Devlet yönetiminde kin, intikam olmaz. Bir şey yapacaksanız hukuk içinde yapacaksınız. Eğer siz kinle yola çıkarsanız, bunlardan bir farkınız kalmaz. Bizim onlardan temel farkımız kin gütmememiz. Yunus'un kültürüdür aslında bu. İntikam duygusu biz de yoktur ama bir adaletsizlik varsa, tüyü bitmemiş bir yetimin hakkı yenmişse bunu araştırmak bizim görevimizdir. AK Parti iktidar olduğunda Yolsuzluk Komisyonu'nu kurdu. O komisyonda ben de milletvekili olarak görevdeydim. O komisyonda AK Partili vekillerde vardı, birlikte çalıştık yolsuzlukları ortaya çıkarmak için. Bizim için adalet, hukuk, insana saygı, devletin saygın olması, devletin herkesi kucaklayan bir anne olması lazım.

Soru: Cumhurbaşkanı adayı olacak mısınız? 

Kılıçdaroğlu: Bana göre sorulması gerek soru şu. "Halk nasıl bir cumhurbaşkanı istiyor?" Cumhurbaşkanı tek adam mı olsun? Cumhurbaşkanı mal varlığından ötürü biraz mahçup biraz kırılgan kendisine yönelik suçlamaları geçiştiren biri mi olsun? Cumhurbaşkanı yargıya müdahale mi etsin? Taraflı mı olsun tarafsız mı olsun? Cumhurbaşkanı ailesi ile birlikte mütevazı bir hayat yaşayıp örnek mi olsun yoksa toplumdan kopup saraylarda mı yaşasın? Cumhurbaşkanı nasıl olmalı? Önce bunun üzerinde bir karar vermemiz lazım. Cumhurbaşkanı tarafsız olacaksa, örnek olacaksa, toplumun her kesimini kucaklayacaksa nasıl bir cumhurbaşkanı olacak önce bunu öğrenmemiz lazım. Benim düşüncem şu, bakın tek adam rejiminde hiç tartışma yok. Niçin? Herkes bir kişiyi gösteriyor, tek adamı gösteriyor. Peki biz ne diyoruz? Biz bir ittifakız. Millet İttifakı, demokrasiye bakıyoruz. Biz Cumhurbaşkanlığını kişiselleştirmiyoruz. Cumhurbaşkanı tarafsız bir devletin sigortası mı olacak yoksa sigortasız bir devlet mi olacak? Biz Millet İttifakı olarak konuşmadan kısır bir tartışmanın içine Türkiye çekilmek isteniyor. Biz tek adam rejimi istemiyoruz.

"CHP'nin adayı Abdullah Gül" iddiasına yanıt veren Kılıçdaroğlu şöyle dedi:

"Neye dayanarak bunları söylüyorlar doğrusunu isterseniz ben bilmiyorum ama köşe yazarlarının hayal aleminde gezmemesi lazım. Araştırma yapmaları lazım. Abdulkadir Selvi'de telefon açıp sorabilirdi bana. Peki benim adıma neden konuşuyor? Hangi gerekçe ile? Yoksa Abdulkadir Selvi'ye birileri yazdırıyor mu? Bu cümle önemli. Birileri onlara belli cümle kalıplarını veriyorlar bunları köşenizde yazacaksınız diyorlar. Onlarda "emredersiniz" deyip yazıyorlar. Dolayısıyla bir devlette yozlaşma olunca bu bozulma medyaya da yansıyor. Niye havuz medyası diyoruz? Günün 24 saati öve öve bitiremiyorlar ama televizyonları izlenmiyor, gazeteleri okunmuyor. Dolayısıyla onların tek ilgi alanı Cumhuriyet Halk Partisi. Biz bu ilgiden memnunuz, ne yazarlarsa yazsınlar. Bir gerçek var ama biz Millet İttifakı olarak bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getirmekte kararlıyız. Getireceğiz." 

Soru: Millet İttifakı kimlerden oluşuyor?

Kılıçdaroğlu: Millet İttifakı, milletvekilliği seçimleri öncesi oluşturulmuş bir ittifaktı. 4 aktörü vardı. Saadet Partisi, Demokrat Parti, İYİ Parti ve biz. Yerel seçimlerde bir ittifak söz konusu değil. Farklı atmosferde yapıldı. Orada tamamen bir dayanışma kültürünün geliştirildiği bir uygulamaydı. Önümüzde tekrar milletvekilliği seçimi olduğu zaman oturulup konuşulacaktır. Yeni kurulan partiler var. Burada önemli olan şu, önümüzde seçimler partilerin seçimleri değildir. Önümüzdeki seçimler demokrasiyi isteyenler ile tek adam rejimini isteyenler arasındaki seçimdir. Olaylara böyle bakmak lazım. Biz önümüzdeki seçimlerin demokrasiye taraf olanların ve karşı olanların seçimi olarak bakıyoruz ve demokrasiye taraf olanların bir arada olmalarını istiyoruz. Bunun en görünen yüzü de Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem. Hangi partiler Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem istiyorsa oturup bir konuşacaklardır. Yeni partilerle de oturulup konuşulur. 

Soru: Bu ittifak Türkiye'nin yeniden inşasını nasıl yapacak? 

Kılıçdaroğlu: Yapacağız. Bu ülkede güzel Cumhuriyet'imizi demokrasi ile taçlandıracağız. Birden fazla parti var. Tüzel kişilikleri ayrı, programlar ayrı, dünyaya bakışları ayrı ama ortaklaştığımız bir noktalar var demokrasi, insan hakları, medya özgürlüğü, dünya ve insanımızla barışmak gibi. Temel noktalarda buluşacağız. Bu temel noktaları anayasada belirleyeceğiz. Bütün bunlarla ilgili bir takvim olması lazım. Sadece söylemde kalmayacağız. Kadrolarımız var. Geçen sayın Ahmet Davutoğlu geldi ekibi ile beraber. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile ilgili son derece başarılı bir çalışma getirdi. Bu çalışmadan biz de yararlanıyoruz. Bizim kadrolarımız da çalışıyor. Dolayısıyla ortak noktaları bulduğumuz zaman ülkeye ilk önce demokrasiyi getireceğiz. Demokrasiden sonra vatandaşın talepleri demokratik ortam içinde dillendirilir sonra bir seçim olur A partisi gelir yönetir B partisi gelir yönetir. Demokratik standartlardan ödün vermeksiniz. Neden biz illa otoriter rejim istiyoruz? Neden illa başımızda bir adam olsun da sürekli bizi dövsün niye istiyoruz? Neden başımızdaki o adamda sürekli zenginleşir de ben fakirleşirim neden ben bunu isteyeyim? Vatandaş bunu istemiyor artık. AK Partili de bu gerçeği gördü. Bütçe görüşmelerinde yapmış olduğum konuşmada en çok taktiri geçen seçimlerde AK Partiye oy veren vatandaşlardan aldım. Hayatı görüyor, biliyor, yaşıyor. Kendilerine çok şey vaat edildi ama ortada hiçbir şey yok. 

Soru: Kamulaştırma dışında neyi nasıl yapacağınıza dair çalışmalarınız var mı? 

Kılıçdaroğlu: Ben eski maliyeciyim. Dolayısıyla para nasıl toplanır, bütçe nasıl yapılır, harcamalar nasıl yapılır en iyi bilen insanlardan biriyim. Mütevaziyim ama bu konuda hiç mütevazi değilim. Bu konuları en iyi bilen Türkiye'deki ender kişilerden birisiyim. Bu benim çünkü 27.5 yılımı verdiğim bir olay. Kamulaştıracağız ama dediğim gibi kin duygusu, intikam duygusu olmadan. Önce bunu kaça yaptın diye soracağım oturacağım hesaplarına bakacağım. Şişirmeler var mı bakacağım. Devlette yetkin insanlar var, bakacağız. Bu iş için normal kar neydi? O karı verip bundan sonra bunu devlet çalıştıracak. Devlet hastanelerini devlet çalıştırıyor mu? Şehir hastaneleri ne hastanesi? Devlet hastanesi mi? Özel hastanesi mi? Hayır. Bunlar şirket hastanesi. Adına şirket hastanesi dememek için Şehir hastanesi diyoruz. Garanti vermiş miyiz? Torunlarımızı borçlandırıyoruz. Bu kadar büyük bir yükten kurtulmak 83 milyonun işine gelir. Bir iktidarın ekonomideki başarısı yarattığı istihdam ile ölçülür. Eğer siz ben büyüyorum ama işsizlik artıyor diyorsanız bu büyüme ülke için değil belli grupların, belli sermaye odaklarının büyümesi demektir. 

Soru: Muharrem İnce parti kuracağını açıkladı ne diyorsunuz? CHP'den de çok ilgili kişilerin olduğunu söyledi. Mustafa Sarıgül'de parti kuruyor. Sizin mahallenizden iki tane yeni parti çıkıyor sanki. 

Kılıçdaroğlu: E olabilir. Parti kurmanın kuralları vardır. Gider İçişleri Bakanlığı'na dilekçenizi verip partinizi kurarsınız. Kurduktan sonra da görürüz ayrıntıları. Olabilir. İki de çıkar üç de çıkar. Özel bir karşıtlığımız yok. Bir insan CHP'nin içinde mutlu değilse, izlediği politikaları beğenmiyorsa ben ayrılıp parti kuruyorum diyebilir. Bizim bu konuda söyleyeceğimiz pek bir şey yok.

Soru: Fahrettin Koca hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Kılıçdaroğlu: Baştan hatalar yapıldı. Fahrettin Koca açıklama yapacağına, Bilim Kurulu sözcüsü yapmalıydı. Salgını önleme bir siyasi olaydır. Tedavi etme bir sağlık olayıdır. Hastaneye yatarsınız, doktor sizi tedavi eder. Siyasi otoriterin başarısı da salgını ne kadar kısa sürede engellerse başarılı olur. Siyasi iktidar başta sağlıklı bir strateji belirleyemedi. Sağlık Bakanı, "Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları ile" diye başladığı andan itibaren topluma doğruları söylemiyorsunuz anlamı çıkar. Sağlık konusunda bilgi alacağın yer Bilim Kurulu. Bilim Kurulu'nun önerileri ile dese bunu anlarım. Erdoğan'ın sağlık konusunda hangi deneyimi, bilgisi var, hangi eğitimi var. Bu cümle ile başlayan bakanlar gerçek anlamda bakan değil. Yani bir anlamda Erdoğan'ın memurları. Onlar Erdoğan'dan aldıkları talimatın gereğini yerine getiriyorlar. O açıdan Sağlık Bakanına ilgili özel bir şey söylemek istemem. Şunu söylemek isterim, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, dünyada saygın bir devlet olma konumunu sürdürecekse bu devletin yalan söylememesi lazım. Doğru bilgi verdiğiniz zaman ülkenin saygınlığı görünür. 

Soru: Sizin partiniz hakkında taciz iddiaları var. Nedir bu olayın aslı?

Kılıçdaroğlu: Gereği yapılıyor. Bu ülkenin savcısı yok mu? Biz hemen partiden ihraç ettik. Bir olay çıkar, partinin ilkeleri ile çelişirse  o kişiyi partiden atarız. Bu sadece bir taciz olayında değil. Menemen'de yaşandı. Menemen Belediye Başkanımızı hemen disipline verdik. Biz temel ahlaki değerler konusunda asla ödün vermeyiz, gereği neyse anında yaparız. Yapıldı mı, yapıldı. Gereği yapıldı. Bizim içimizden yönetici konumunda bir kişi çıkıp bir taciz olayında çıkıp "Bir seferden bir şey olmaz" demedi. Şimdi ben Sabah gazetesine sormak isterim neden o zaman sessiz kaldın? Sabah gazetesi yazarlarına seslenmek isterim. Gerçekten bir seferden bir şey olmaz mı? Siz aynı görüşte misiniz? Biz hangi konu olursa olsun, temel değerlerimizle çelişirse o kişiyi alırız kapının önüne koyarız. Biz rüşvetçiden büyükelçi atamayız. Taciz olayın "Bir seferden bir şey olmaz" diyeni partinin içinde tutmayız. Hele hele bakan koltuğunda hiç tutmayız. Gündemi değiştirmek istiyorlar. Bu ülkede yüz binlerce çocuk yatağa aç giriyor. Günde 39 lira verdiğiniz adam var. İşsiz kalan milyonlar var. Bunlarla alakalı bir şey söylüyorlar mı? Ahlakı arıyorsan buradan arayacaksın. 18 yıldır beslenmedikleri alan kalmadı. Havuz medyasının gazetelerinin tamamının tirajları yanlış. Devleti soruyorlar onlar. Bütçe görüşmelerinde Fuat Oktay'a söyledim. 100 bin, 300 bin satıyorlarmış, tamamı sahte. Yok öyle bir şey. Basın İlan Kurumu'ndan yüksek para alıp oradan beslenecekler. Neden oradan besleniyorlar. Devleti soyanlar bize ders vermeye kalkmasınlar, devleti soyanlar bize ahlak dersi vermeye kalkmasınlar. Devletin gelirini hortumlayanlar bize ahlak dersi veremezler. Bunu istiyorlarsa, cesaret ediyorlarsa kendi gazetelerinde yazsınlar.

Soru: Asgari ücret görüşmelerinden umutlu musunuz?

Kılıçdaroğlu: Umudum şu, üç konfederasyon birleşti. Bu güzel bir olay. Üçünün bir araya gelip asgari ücret konusunda bir rakam belirleyip iktidar ile görüşmeleri son derece önemli. Ağırlıklı görev Türk-İş'e düşüyor. Ben 3 bin 100 lira olmalıdır dedim. 3 bin 100 lira ama vergiden istisna olması lazım. En düşük ücretten vergi mi alınır? Yandaştan almıyorsun? Hem az para veriyorsun hem vergi alıyorsun. 

Soru: Erdoğan'ın Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem noktasına gelirse bütün yaşananları bir kenara bırakıp böyle bir tartışmanın içine girer misiniz? 

Kılıçdaroğlu: Bizim temel hedefimiz Türkiye'nin çıkarlarıdır. Eğer Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, darbe hukukundan arınmış bir uygulama gelirse niye karşı çıkalım. Zaten söylediğimiz o. Asgari ücreti iktidar 3 bin 100 lira yapsa bir karşı mı çıkacağız? Hayır. Keşke yapsa, biz de destek vereceğiz ama Erdoğan'ın bu söylemleri yaptırımlar öncesi söylenen söylemlerdir. 

Soru: Devlet Bahçeli ile ittifak yapmıştınız. Bahçeli şu an size ve partinizi hedef alıyor. Bu sizi rencide ediyor mu? 

Kılıçdaroğlu: Bahçeli'nin Cumhur İttifakı üzerinde üstlendiği rol o. Beni gülümsetiyor. Gülümsüyorum. 

Etiketler :