Kemal Kılıçdaroğlu'na linç girişimi davasının ilk duruşması görüldü

Kemal Kılıçdaroğlu'na linç girişimi davasının ilk duruşması görüldü
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun Ankara'nın Çubuk ilçesinde şehit er Yener Kırıkçı'nın cenazesine katıldığı sırada linç girişimine uğraması sonucu açılan davanın ilk duruşması Çubuk 2. Asliye Mahkemesi'nde görüldü

36 kişinin yargılandığı dava başladı. Cumhuriyet Başsavcılığı 36 sanık hakkında 64 sayfalık bir iddianame hazırladı. Sanıklar hakkında 1 ay 15 günle 28 yıl 10 ay arasında değişen yıllarda hapis cezası isteniyor. 

Duruşmayı izlemeye CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç ve CHP Milletvekilleri Yıldırım Kaya, Ali Haydar Hakverdi, Bülent Tezcan, Levent Gök, Servet Ünsal, Tekin Bingöl, Gamze Taşçıer, Erkan Aydın, Erdoğan Toprak ve CHP yöneticileri katıldı. Pandemi nedeniyle duruşma salonuna kısıtlı sayıda izleyici alındı.  Duruşma iddianamenin özetinin okunmasıyla başladı.

Osman Sarıgün: Unuttum çok zaman geçti

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yumruk atan Osman Sarıgün’ün kimlik tespiti yapıldı. Sarıgün, savunmasında hakkındaki iddiaları reddederek, emniyette verdiği ifadesinin geçerli olduğunu tekrarladı. Hakimin "Olay nasıl oldu, anlat" sorusuna Sarıgün, “Unuttum, çok zaman geçti” diye yanıt verdi. Hakim, Sarıgün’ün emniyetteki ifadesini okudu. Sarıgün emniyet ifadesinde yer alan “Olaydan dolayı pişmanım, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan özür diliyorum” beyanını tekrar etti.  Sarıgün’ün avukatı ise yumruğun taksirle atıldığını ileri sürerek, hakaret suçunu reddetti.

"Sarıgün adam öldürmeye teşebbüsten yargılanmalı"

Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik ise Sarıgün’ün suçtan kurtulmaya yönelik savunma yaptığını kaydederek, Sarıgün’ün adam öldürmeye teşebbüsten yargılanması gerektiğini söyledi. Şehidin ölümünden sorumlu olarak Kılıçdaroğlu’nu göstermesine ise ‘iftira’ suçunu işlediğini de açıklayan Çelik, Sarıgün’ün olay günü attığı sloganların da suç işlemeye tahrik olduğunu vurguladı ve ek savunma alınmasını istedi.

Sanık Delibaş: Kılıçdaroğlu'nu öldürmek isteseydik zaten çıkamazdı

Sanık Vahit Delibaş, elindeki sopa ile Kılıçdaroğlu’nun sığındığı eve doğru hamle yapmasına ilişkin “Benim köyüm ile olay yerindeki köy arası 3,5 km. Oraya gidip gelen herkes kendini korumak için eline değnek alır. Köpeklerden kendimi korumak için değnek elimdeydi” dedi. Delibaş, “PKK çık dışarı” diye slogan attığını ise kabul etti.

Kılıçdaroğlu'nun avukatı Celal Çelik’in gösterdiği fotoğraflara bakan Delibaş, sopalı fotoğraf dışındakilerin kendisinin olduğunu belirtti. Avukat Çelik, Delibaş’ın Kılıçdaroğlu’nun sığındığı eve elindeki sopayla girmeye çalıştığını vurguladı ve “Söylemiş olduğu sözlerle birlikte kastı belli. Birçok sanık tarafından ‘Yakın’ diye bağırıldığı ortamda, sanığın sopa ile eve girmeye yönelik hamle yaptığı değerlendirildiğinde sanığın suçunun adam öldürmeye teşebbüs ve halkı kin ve düşmanlığa tahrik olduğu görülecektir” dedi. Çelik, mahkemenin adam öldürmeye teşebbüs suçundan delilleri değerlendirilmesi talebinde bulundu.

Delibaş, Kılıçdaroğlu’nun avukatı Çelik’in sözlerine karşı çıkarken, şu savunmayı yaptı:

“Bizim öyle bir şeyimiz olsaydı, orada zaten öldürüldü. Kışkırtmaya geldik. O anki kalabalığın yapmış olduğu bir iş. Gelme denilmesine rağmen gelmiş. Bunu kahvehanede cenaze gömüldükten sonra söylendi, cenaze evine gelme denmiş. O da çıkmış gelmiş. Kılıçdaroğlu’nu öldürmek isteseydik, zaten çıkamazdı. O kadar kalabalık vardı.”

Sanık Ayhan Onbaşı: Şuurum kaymıştı

Sanık Ayhan Onbaşı, çiftçi olduğunu ve aylık gelirinin olmadığını beyan etti. Onbaşı, emniyetteki ifadesini tekrar ederken, “Ben olay yerinden kaçmadım” dedi. Hakim Onbaşı’nın emniyet ifadesini okudu. Onbaşı, Kılıçdaroğlu’na yönelik sözlerini kabul etmedi.

Avukat Celal Çelik, CHP’nin ‘linç girişimine’ ilişkin hazırladığı raporu da hatırlatarak, Onbaşı’nın çevresindekilere “Abla yuh deyin” diye çevresindekileri kışkırttığını söyledi ve halkı kin ve düşmanlığa tahrikten ek savunma alınmasını istedi. Çelik, Onbaşı’ya cenaze merasiminin bitimi sonrasında Kılıçdaroğlu’nun sığındığı evin etrafında olup olmadığını sordu, Onbaşı “Yoktum, şuurum kaymıştı. Köyde 3’üncü şehit” dedi.

Çelik, Onbaşı’nın ‘linç girişiminin’ başından sonuna kadar olay yerinde olduğuna ilişkin belgeleri sunacaklarını açıkladı. Onbaşı ise kendisinin olay yerinden ayrıldıktan sonra arbedenin başladığını savunarak, Kılıçdaroğlu’nun sığındığı evin önüne gitmediğini öne sürdü.

"Seccadeyi kendimi korumak için savurdum"

Sanık Ayşe Ortapınar, elindeki seccade ile Kemal Kılıçdaroğlu ve Yıldırım Kaya’ya vurmaya çalışmasına ilişkin, “Seccadeyi kendimi koruma amaçlı savurdum. Kime geldiğini görmedim. Onun orada olduğunu bilmiyordum. Kalabalıkta linç mi edilmem gerekiyordu. Jandarma karakolundaki kişi aldı benim ifademi okuyamadım. Kabul etmiyorum bu ifadeyi” dedi.  Ortapınar elindeki seccadeyi süt arabasının üzerinden aldığını ve Kılıçdaroğlu’na vurmaya çalışmadığını da söyledi.

Avukat Celal Çelik ise Ortapınar’ın elindeki seccadeyi Kılıçdaroğlu’na yönelik savunduğunun görüntülerden sabit olduğunu  belirtti. Sanık Ortapınar, Kılıçdaroğlu’na kastının olmadığını ve seccadeyi ona yönelik savurmadığını belirterek, “Ama özür diliyorum. O da bir parti başkanıdır. Şahsi bir sorunum yoktur” dedi.

"Toprak parçası ulaşmadı"

Sanık Yusuf Bedava, elindeki toprak parçasını Kılıçdaroğlu’na atmasıyla ilgili savunmasında, yerde bulunan toz halindeki toprağı attığını söyleyerek, “O da zaten havada savrulup gitti” dedi. Yusuf Bedava, şehit Kırıkçı’nın teyzesinin oğlu olduğunu açıkladı. Avukat Celal Çelik, Bedava’nın Kılıçdaroğlu’na yönelik ‘linç girişiminin’ her noktasında olduğunu belirterek, başka suçlardan ek savunma alınmasını isteyeceklerini ekledi. Çelik, Bedava’nın şehidin teyzesinin oğlu olmasının işlediği suça savunma olamayacağını vurguladı.

Bedava attığı toprağın silah sayılmasıyla ilgili yaptığı savunmada ise “Attığım toprak yaralayıcı değildi. Zaten attığım da öne ulaşmamıştır” dedi.

Sanık İrfan Topal:  Şehit cenazesine gelmesi kanıma dokundu

Sanık İrfan Topal, Kılıçdaroğlu’nun alana girdiğinde yuhalama seslerinin başladığını belirterek, “O atmosferde benim ağzımdan da çıktı, başka bir şehit Ahmet Çam da benim arkadaşımdı. Şehit cenazesine gelmesinden dolayı tepkim vardı. 20 bin kişi vardı, 20 bin kişi de yuhladı. Öldürme kastım yoktu. HDP ile yaptığı iş birliği ve şehit cenazesine gelmesi kanıma dokundu. HDP’lilerle alakalı ‘Barikat kuran arkadaşlar var’ diye Kılıçdaroğlu televizyonda bahsediliyordu” dedi

Avukat Celal Çelik, davanın niteliği bakımından sanıkların eyleminin yargılanması gerektiğini hatırlatarak, “HDP ile iş birliği’ diye bir durumun söz konusu olmadığının bilinmesini istiyorum. (Sözcü gazetesi manşetini göstererek) PKK’ya dokunmayın talimatını veren Recep Tayyip Erdoğan’dır. PKK’lılar Habur’dan içeri alındığında hakim ve savcılar ayaklarına götürüldü. Pişman olmamalarına rağmen salındı. Sayın Erdoğan Apo’ya ‘Sayın’ dedi. 200 tondan fazla silah ve mühimmatın gömüldüğünün bilinmesine rağmen göz yumulmuştu. Şehit cenazelerinin kanı orada. Sayın Genel Başkanımıza hadsizlik yapılamaz” ifadesini kullandı. 

Sanık Şimşek: Kendimi kurtarmak için direğe çıktım

Kılıçdaroğlu'na yönelik linç girişimi sırasında elektrik direğine çıkıp tekme savurduğu görülen Oğuz Şimşek kendisini, "Kalabalıkta ben kendimi kurtarmak için direğe çıktım. Tek ayağımdan boş olunca uzun boylu insanlar yanımdan geçmesin diye ayağımı salladım. Zarar vermek için gitmedim. İnsanlık olsun diye şehit cenazesine gittim. Bir sefer yuh çektim o" ifadesi ile savundu.

Avukat Celal Çelik, Şimşek’in Kılıçdaroğlu’na vurmaya, yaralamaya çalıştığını belirterek, “Sanık her yerde, evin olduğu yerde de var” dedi. Şimşek, Kılıçdaroğlu’nun kendisinden 4-5 metre ileride olduğunu kaydederek, zarar vermek istemediğini belirtti.

Sanık Demirel: Esas tahrik eden Kılıçdaroğlu'dur

Kılıçdaroğlu'na linç girişimi esnasında eliyle vurmaya çalışan sanık Koray Demirel, “Ben ona taş atmadım. Ben şehidin cenazesine sonradan katıldım, arkadan gelen konvoy beni öyle sıkıştırdı ki. Arabamın camına vurdular, Kılıçdaroğlu’nun korumasıymış. Esas tahrik eden Kılıçdaroğlu’dur."

Kılıçdaroğlu’nun sığındığı evin etrafındaki görüntüler izletilen Demirel, taşı atanın kendisinin olmadığını savunarak, “Kılıçdaroğlu’nun korumalarının bana yönelik saldırısının görüntüsünü de izleyebilir miyiz?” dedi. Demirel, Kılıçdaroğlu’nun “15 Temmuz tiyatrodur” sözünün gazileri üzdüğünü kaydederek, “Ben onun orada olduğunu bile bilmiyordum. Haberim olsaydı adım atmazdım” diye konuştu.

Demirel'in ifadelerinin ardından Kılıçdaroğlu'nun avukatı Celal Çelik şunları söyledi: “Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi. Genel Başkan onları nasıl kışkırtmış olabilir. Korumalar bana vurdu gibi sözler söylüyor. Genel Başkanın hiçbir korumasının böyle bir müdahalesi olmamıştır. Orada İçişleri Bakanı, kuvvet komutanları, bunların korumaları var. Genel başkanın kaç tane koruması olabilir ki. 15 Temmuz ile ilgili Genel Başkanımızın değerlendirmeleri biliniyor. Genel Başkanımız bu değerlendirmeleri yaparken elbette eleştiri de yapacak. 15 Temmuz’un olacağı MİT’e bildiriliyor, MİT bir şey yapmıyorsa Genel Başkanımız ne yapacaktır.”

"Öldürmek isteyen öldürür, paşa paşa yatar"

Demirel, Kılıçdaroğlu’nun top arabasının arkasından giderken korumalarının halka yumruk attığını iddia etti. “Bunun için mi Kılıçdaroğlu’na saldırdınız?” sorusuna Demirel, “Ben kimseye saldırmadım” dedi. Demirel, kasten bir saldırıda bulunmadığını söyledi ve "Bir yere kadar öldürmek isteyen insan bir yerden sonra vazgeçemez ki. Öldürmek isteyen insan gider öldürür ve paşa paşa yatar” dedi.

Avukat Çelik, Demirel’in taş attığı fotoğrafını gösterdi ancak Demirel yine de taş atmadığını ileri sürdü. Müşteki Barış Bozkurt ise Kılıçdaroğlu’nun arabasının bir arkasındaki araçta olduğunu ve hiçbir korumanın kimseye müdahalede bulunmadığını söyledi.

Sanık Ateşyürekli: Pişmanım

Sanık Salih Ateşyürekli, “Kandil’e git Kemal” diye bağırması ve Kılıçdaroğlu’nun sığındığı evden çıkmasını engellemesiyle ilgili savunmasında şöyle dedi: “2000 yılında Van’da askerliğimi yaptım. Vatan, bayrak sevgisiyle operasyonlara, görevli gitmek istedim. Karakolda askerliğimi yapmadığım için bana güldüler. Beni buraya getiren tek şey vatan, bayrak sevgisidir. Televizyonlara bakıyoruz. ‘Kandil’e git, Kandil’e’ dedim. O kalabalıkla arkalarından ben de evin önüne gittim. Pişmanım. Keşke o cenazeye gitmeseydim. Benim tek ağırıma giden bize terörist denilmiş. Gururuma ve onuruma dokundu.”

Sanık Şekerci: Evin etrafında vardım ama sadece olayları seyrettim

Sanık Sami Şekerci,  “Kılıçdaroğlu’nun geleceğinden haberimiz yoktu. Alana girince insanların tepkisi oldu. HDP ile birlikte de seçime girmesi benim bir milliyetçi olarak kanıma dokundu. Evin etrafında vardım ama sadece olayları seyrettim” dedi. Avukat Celal Çelik, sanığın Kılıçdaroğlu’na temas etmeye çalıştığını ve koruma görevlisini engellemeye çalıştığını söyledi.

"Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılama yapılması gerekirdi"

CHP Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi, davadan ilk bilgileri Halk TV'de anlattı. Hakverdi şöyle konuştu: "Genel Başkanımıza organize bir linç girişimi vardı ve linç sonucu ölümden kurtuldu. Bütün kamuoyu şahit oldu ki öldürmeye teşebbüstü. Öldürmeye teşebbüsten dava açılıp Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'nde bir dava açılması gerekirdi. Öncelikle buna itiraz ediyoruz ama bu itirazımızın dışında duruşma salonu 25 metrekarelik bir alan ve 36 tane sanık, 3 tane hakim, 10 tane müşteki var onun dışında da duruşmayı izlemeye gelen CHP'liler var. Onların hiçbiri alınmadı salona. Çok sayıda vekilimiz var içeride. Metrekareye 3 kişi düşüyor. Çok sağlıksız bir ortam. Çok riskli bir ortamda duruşma yapılıyor. Bu duruşmanın güvenlik sebebini geçtik sağlık sebebi ile Ankara'ya taşınması gerekirdi. Ankara'da Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılama yapılması gerekirdi. Zaten başından söyledik yargılamanın Ağır Cezalık bir suç olması sebebi ile orada yapılması gerekirdi. İtirazlarımızı avukat arkadaşlarımız kanalıyla sunuyoruz zaten.

"Görevsizlik kararı bekliyoruz"

36 sanığın önce kimlik tespitleri ile başlandı. Kimlik tespitlerinin ardından savunmalarına geçildi. Sonra onların avukatları savunma yapacak. Müştekiler dinlenecek. Bugün akşamı bulur.  Biz görevsizlik kararı verilmesini bekliyoruz. Bu suçun öldürmeye teşebbüs olması sebebiyle görevli mahkemenin ağır ceza mahkemesi olarak yapılmasını ve gün sonunda da görevsizlik kararı verilmesini bekliyoruz. Bu saldırı iktidar mensubu herhangi birine olmuş olsaydı bu suç ağır cezalık bir suçtu. Tutuklama yapılırdı, bugüne kadar tutuklu kalırdı ama muhalefetin genel başkanına bu saldırıyı hafife alma, hafifletme ve bundan sonraki saldırıların önünü açma politikası izlendi. Bu dava siyasal bir davadır, hukuki bir dava değil. 

Engin Özkoç: Tümen komutanı, Ankara Emniyet Genel Müdürü ve Soylu hakkında suç duyurularında bulunduk

Davanın görüldüğü Çubuk 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde CHP Genel Başkan Yardımcısı Engin Özkoç basın açıklaması yaptı. Özkoç, bugün yargılanan 36 sanığın “adam öldürmeye tam teşebbüs”, “hürriyeti kısıtlamak”, “halkı kin ve nefret duygularına teşvik” suçlarından yargılanması gerektiğini söyledi ve suç duyurusunda bulunduklarını duyurdu. Özkoç şöyle konuştu:

“Biz CHP olarak Çubuk Cumhuriyet Başsavcısından şikayette bulunduk. Olayın bizzat içerisinde olan devletin yetkilileri onu taktif etmişlerdir. İlgili tümen komutanı ile Ankara Emniyet Genel Müdürü ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkında suç duyurularında bulunduk.

Bizzat İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kışkırtıp bizzat AKP’li bir kişinin yumruk atarak diğer kişilerin de Cumhur İttifakı işaretlerini orada sergileyerek organize ettikleri linç girişiminin arkasındaki irade siyasi iradedir, adı AKP’dir. Bununla ilgili ben ve arkadaşlarım sonuna kadar ciddi ve gerektiği gibi bir yargılama olabilmesi için elimizden gelen her türlü gayreti göstereceğiz.

Az önce, Genel Başkan’ımızın avukatı Sayın Celal Çelik duruşmada bu mahkemenin yetkisiz olduğunu, işlenen suçların bu mahkeme tarafından değil, Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülmesi gerektiğini orada ifade etti. Biz de bu ifadenin arkasında duruyoruz. Türkiye buradaki gerçekleri ortaya çıkarmadan asla özgür, adaletli bir ülke olamaz.

Bugün bir mafya bozuntusunun kendisini Twitter’dan eleştirdiği için eleştiren kişi derhal tutuklanmış, cezaevine konmuştur ama ana muhalefet partisinin genel başkanına, genel başkan yardımcılarına linç girişiminde bulunan, yumruk atan, evin camlarını kıran yangın çıkarıp evi yakmak isteyen 36 sanık ve 10 reşit olmayan kişinin hiçbiri tutuklu değildir. Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu adalet anlayışı tam da budur.”

"Adil bir yargılanma olmayacağını çok açık görüyoruz"

Linç girişimi sırasında orada bulunan CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya ise davaya ilişkin şöyle konuştu: "Bir buçuk yıl sonra başlayan bir davadan bahsediyoruz ve hiçbir tutuklu yok. Bir siyasi partinin genel başkanı, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran bir partinin genel başkanı öldürmeye tam teşebbüs ve yanındaki genel başkan yardımcıları ile milletvekillerini öldürmeye tam teşebbüsten bir eylem var ama içeride hiçbir tutuklu yok. Bu çok açık ki adil bir yargılama olmayacağını gösteriyor. İçerideki 36 kişinin tamamının piyon olduğunu düşünüyorum. Bunların arkasında emri veren, planlayan başka bir vatandaşın olduğu açık. Bunu savunan AK Partili yöneticilerin olduğu da açık. Genel Başkanımıza yumruk atan Osman denen inek hırsızının yanına gidip onunla fotoğraf çektirip teşekkür ederiz diyen bir topluluktan bahsediyoruz. Sanıkların hakim huzurunda yeniden ifadelerinin alınması lazım. Karakolda sistematik bir ifade vermiş Osman, şimdi aynı ifademi tekrar ederim diyor başka bir şey söylemiyor. Hakim ve Cumhuriyet Savcısı'nın sorular sorması lazım. Sorular sorarak karakoldaki ifadesi ile hakim huzurundaki ifadelerin açığa çıkartılması lazım. Bunların hiçbiri yapılmıyor. Sanığa sorulacak soruyu sanığın avukatlarına soruyor. Adil bir yargılanma olmayacağını çok açık görüyoruz. Benim yüzüme bakamıyorlar. Kaburgamı kıranlar içeride. Ben müşteki sıfatıyla içeride oturuyorum sanıklar ile göz göze geldiğimiz zaman kafalarını eğiyorlar. Bana seccade ile vuran kadın baktığında utanıyor. Belli ki talimat verilmiş. Talimat verenler şunu unutmasınlar, Saray bir korku sardı. Saray'ı saran korku muhalefeti şiddetle susturmaya çalışıyor. Unutmasınlar, bu ülke kurulurken yedi düvele karşı mücadele yürütüldü. Siz bu mücadeleyi yürüten partinin genel başkanının önüne kurşun attınız yılmadı, kurşunladınız yılmadı, yumruk attınız linç etmeye çalıştınız yılmadı. Yüreğinde Türkiye sevdası var." 

CHP Ankara Milletvekili Levent Gök: Ciddiyetten yoksun bir iddianame

Çubuk'ta bulunan CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, Halk TV'de şu açıklamaları yaptı: "Olayın gerçekleşmesinde 20 ay sonra ilk duruşmanın görülmesi bir skandal. Bu olaydan 20 ay sonra duruşmaya başlanması Türkiye'deki adalet sisteminin ve ana muhalefet liderine yönelik linç girişiminin adalet tarafından ne denli zayıf göründüğünün bir belirtisidir. Türkiye kamuoyunu yakından ilgilendiren bir hadisenin duruşması 20 ay sonra görülebilir mi? Önemsiz bir dava gibi başlayan bir duruşma gibi görünüyor.  Bu salonda küçük bir salonda 36 sanık olacak onlarca CHP'li milletvekili olacak, hakimi avukatı ile birlikte bu pandemi koşullarında bu salonun dahi tanzim edilemediğini görmenin bir üzüntüsünü yaşıyorum. Bu değersizleştirmenin bir sonucudur. 

Türk demokrasi tarihinin en utanç verici olaylarından biridir Çubuk'ta yaşanan linç girişimi. Bugün burada yargılanan sanıkların hepsi aşağı yukarı yaralamaktan, yaralamaya teşebbüsten, hakaretten dolayı yargılanıyorlar. Ortada ciddi bir öldürmeye yönelik linç girişimi vardı. Bu linç girişiminin görülmesi gereken mahkemede Ağır Ceza Mahkemesi'dir. Sayın Savcının açmış olduğu dava ve iddianameyi hafif niteliklerle geçiştirildiğini görüyorum. Olayların etkisinin azaltıldığı, sanıkların savunmalarında reddettikleri, basite indirdikleri bir soruşturma olarak gözüküyor. Ciddiyetten yoksun bir iddianame ile hazırlanmış bir davayı görüyoruz.

Davada yargılanan 36 sanığın isimleri şöyle:

“Ayhan Bedava, Ayhan Onbaşı, Ayşe Ortapınar, Ayşe Resimci, Büşra Kırık, Cahit Köse, Cihan Karahisar, Elif Gölyeri, Engin Horat, Engin Üce, Eray Kuş, Fahrettin Abacı, Gurbet Sarıyer, Güngör Aşık, Halis Daştan, İrfan Topal, Koray Demirel, Mehmet Küçük, Metin Aslan, Mustafa Amir, Mustafa Baş, Mutlu Bedava, Niyazi Altuntaş, Oğuz Şimşek, Osman Sarıgün, Salih Ateşyürekli, Salih Azder, Salih Çataltepe, Sami Şekerci, Sevim Gölyeri, Vahit Delibaş, Yakup Karakoç, Yakup Karakoç (Yunus oğlu), Yunus Cansız, Yunus Karakoç ve Yusuf Bedava.”