Kaftancıoğlu: Cezalandırılan bir siyasetçi konumuna getirildim

Kaftancıoğlu: Cezalandırılan bir siyasetçi konumuna getirildim
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, 'Atatürk' tartışmalarına yanıt verdi. Kaftancıoğlu, "O, yaşamı boyunca hem Kemal hem Mustafa Kemal hem de Mustafa Kemal Atatürk olarak herkesin ilham aldığı eşsiz bir lider" dedi.

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, 9 Eylül’deki Taksim toplantısında Mustafa Kemal Atatürk’ten “Gazi Mustafa Kemal” diye söz etmesi üzerine çıkan tartışmalara Cumhuriyet'ten İpek Özbey'e konuşarak yanıt verdi. “Kişilerin, kavramların kategorize edilerek ayrışmanın bir unsuru yapılmasını doğru bulmuyorum” diyen Kaftancıoğlu, “Atatürk yaşasaydı sizi sopayla kovalardı” diye yanıt vermiş ve tartışma büyümüştü.

"Liberal misiniz" sorusuna ise Kaftancıoğlu, "Öncelikle liberal olmadığımı söyleyeyim. Hakkımda söylenen, doğru olmayan şeylerden biri de bu" dedi.

Kaftancıoğlu, "CHP’li olmak demek, Atatürkçü olmak demektir. Atatürk’ü anlamak demek, ilkelerini savunmak, mücadelesini bir adım daha ileriye taşımak için durmaksızın çalışmaktır" diye ifade etti.

Kaftancıoğlu'nun yanıtları:

- Canan Hanım, öncelikle şunu sormama izin verin lütfen: Neden her söylediğinizle tartışma konusu oluyorsunuz? Mustafa Kemal meselesi bir ilk değil. Parti içinde sizi benimsemeyenler var mı?

İlk başa dönecek olursak, söylemediklerim ve hatta yapmadıklarım üzerinden ülkenin Cumhurbaşkanı tarafından ülke gündeminin nasıl ana maddesi yapıldığımı hatırlayalım. Bugünün iktidar anlayışına göre “susturulması” gereken bir siyasetçi olduğum için “makbul vatandaş” değilim onların gözünde. Üstüne bir de Türkiye’nin en köklü partisinin, en büyük ilinin il başkanı olunca durum daha da tehlikeli bir hal almış oldu. Kadın kimliğimle siyasette bir iddia koyan, iddiasını hayata geçirmek için çalışan, çalışan sadece çalışan bir il başkanıyım aslında. Hal böyle olunca neredeyse gözünün üzerinde kaşın var diyerek vatandaşın asıl sorunlarının üstünü kapatmak, yönetemediklerini, iyice savrulduklarını perdelemek için sürekli saldırılan, tartışılan ve hatta cezalandırılan bir siyasetçi konumuna getirildim. 

"Pusulamız olan kurucu liderimizden bunu öğrendik"

Kadındır korkutur, sustururuz diye düşünmüş olmalılar. Düşündükleri gibi olmadı. Doğru bildiklerimden geri adım atmayıp örgütümüzle birlikte İstanbul’un altını üstüne getirdikçe öfkeleri intikam duygusuna evrildi. Sorunuzun asıl yanıtı burada. Öncelikle kendimden ziyade ürettiklerimle var olmayı tercih eden biri olarak, bu şekilde kamuoyu önünde olmaktan çok hoşlandığımı söyleyemem. Ancak sorumluluklarım gereği geri adım da atmam, atamam. Pusulamız olan kurucu liderimizden bunu öğrendik. 

Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıları ve kendisinin de yargı yoluyla tazminatlarla nasıl susturulmaya çalışıldığını biliyoruz. Kendisinin tüm bunlara rağmen doğrudan bir milim dahi şaşmadığını görüyorken bizler için de başka türlüsü düşünülemez. Bir de özellikle son yıllarda bilinçli bir şekilde siyasette halka hizmet için sunulan yol ve yöntemlerden ziyade yalnızca siyasal polemiklerin kamuoyuna yansıtılması ise olağan bir hale getirildi. Gazetecilik bile siyasal aktivistlik ile tetikçilik arasında bir yere sıkıştırılmaya zorlanıyor. Parti içinde benimsemeyenler olduğunu düşünmüyorum. Öyle olsaydı, İstanbul’da ilk kadın il başkanı olmamın yanı sıra yine ilk kez iki defa kongreyle il başkanı seçilebilmem mümkün olmazdı. CHP’yi ve CHP örgütlerini bu anlamda hiç hafife almayın.

- “Kişilerin, kavramların kategorize edilerek ayrışmanın bir unsuru yapılmasını doğru bulmuyorum” sözlerinizi Sözcü gazetesi, “Atatürk’ün bu toplum için bir ayrışma unsuru olabileceğini ima ettiğiniz” şeklinde okudu. Bunu mu demek istediniz?

Ne demek istediğime geçmeden önce Emre Kongar Hocamızın bana dair yaptığı bir tespiti paylaşmak isterim. “Sorulan sorulara bir siyasetçi refleksiyle bir cümlelik değil de akademik bir üslupla açıklama gayretiyle yanıt verdiğim, bu bir sorun olmasa bile bugünün siyasetinde karşılığının ne yazık ki olmadığı” tespiti, son dönemde bana dair çok kıymetli ve en öğretici eleştirilerden biriydi. Burada da Mustafa Kemal Atatürk’ün bu toplumun birleştirici unsuru olduğunu vurgulamak için ifade ettim. Ülkemizin kurucu lideri üzerinden toplumsal ayrışmayı körükleyecek sebepler yaratılmaması için söyledim. Mustafa Kemal Atatürk, yediden yetmişe tüm toplumun vazgeçilmez bir değeri.

- Mustafa Kemal demekle Atatürk demek arasındaki farklar çok yazıldı, çizildi. Siz, “Kendimi ait hissettiğim bir ifade olduğu için kullandım” dediniz. Tam olarak ne demek istediniz?

Mustafa Kemal Atatürk, bu ülkede yaşayan 83 milyon vatandaşın ortak değeri. Kemal adıyla halkının yaşadığı sorunları küçük yaşta gören, halkına hizmet etme hayali kuran, çok okuyan, sorgulayan bir genç. Mustafa Kemal adıyla halkına, ülkesine hizmet için canı pahasına savaşan, zaferden zafere koşan, teslimiyetçi zihniyete rağmen bir halkın yeniden küllerinden doğmasını sağlayan bir komutan. Bugün birileri gibi danışmanları tarafından eline tutuşturulanları değil, savaş yıllarında dahi okuduğu onlarca kitaba referans alarak halkın egemenliğine dayalı bir yönetim biçimini müjdeleyen, her şartta barışı savunan, yokluğa yoksulluğa karşı halkıyla birlikte kalkınma hamlelerini bir bir hayata geçiren bir lider. Mustafa Kemal Atatürk adıyla yalnızca bu ülkeye değil, tüm dünyanın mazlum halklarına ilham kaynağı olan, kurduğu Cumhuriyetin ancak demokrasiyle güçleneceğini gören bir dünya lideri. O, yaşamı boyunca hem Kemal hem Mustafa Kemal hem de Mustafa Kemal Atatürk olarak herkesin ilham aldığı eşsiz bir lider. Soyadı nasıl ki sıradan bir soyadı değilse isimleri ve unvanları da aynı şekilde. Mustafa Kemal Atatürk’ü hayatının bir bölümüyle değil, tümüyle örnek aldığımın altını bir kez daha çizmek isterim.

- Muharrem İnce’nin “CHP’de Atatürk düşmanları var” sözünün ardından CHP ve Atatürkçülüğün bu kadar tartışıldığı bir dönemdeyiz. Sayın Kılıçdaroğlu’na da bu soruyu sordum, CHP’de Atatürk düşmanları var mı dedim, “Olamaz” dedi. Siz bu meseleye nasıl bakıyorsunuz? Özellikle parti içi ve dışı muhalefet bu meseleyi gündeme taşırken neyi amaçlıyor?

Kurucusu, ezeli ve ebedi liderinin Atatürk olduğu bir partide bir tane bile Atatürk düşmanı yoktur, olamaz. CHP’li olmak demek, Atatürkçü olmak demektir. Atatürk’ü anlamak demek, ilkelerini savunmak, mücadelesini bir adım daha ileriye taşımak için durmaksızın çalışmaktır. CHP olarak bunu başarmak için her birimiz bulunduğumuz görevlerde bu inançla çalışıyoruz.

- Sizce kendini Atatürkçü ve Kemalist olarak tanımlayan bir grup, CHP’de pasifize edildiğini düşünüyor mu? Bazı CHP milletvekillerinin sosyal medya üzerinden yazdıkları bunu gösteriyor gibi...

Cumhuriyet Halk Partisi’nde iktidarın bugün kötü örnek olarak topluma sunduğu haliyle bir yerlere gelmek, koltuk kapmak, kişisel menfaat sağlamak için siyaset yapılmaz. Halka hizmet etmek, sorunlarına dair çözümlerimizi anlatmak için yakamızda taşıdığımız CHP rozeti yeterli. CHP üyesi olan herkesin sorumluluğu çalışmak, çalışmak, çok çalışmak. Partimizin hiçbir kademesinde bir dışlama olmadığı gibi aksine örgütümüzle ve toplumla daha fazla kucaklaştığımız ve iktidara yürüdüğümüz bir dönemdeyiz.

Röportajın tamamını okumak için tıklayınız.

Etiketler :