Bakandan bakana değişen sistem: MEB'in eğitimdeki itirafları
AKP'nin 20 yıllık iktidarı boyunca en çok bakan değiştiren bakanlık Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) oldu. Şu ana kadar MEB'de 8 bakan değişirken AKP döneminde eğitim sistemi en az 15 kez elden geçirildi. Değiştirilen MEB'de bakanların ortalama görev süresinin 2.5 yılı bulduğu AKP iktidarında, hiçbir öğrenci başladığı sistemle okulunu bitiremedi. MEB'in başına kimi zaman özel okul sahibi kişiler kimi zaman ise mühendisler getirildi. Okul kapılarını da tarikatlara ve cemaatlere açan AKP, eğitimdeki özelleştirme ve muhafazakarlaştırmaya da hız kesmeden devam etti. İktidara geldiği dönemde MEB'e karşı açılan dava sayısı 3 binlerdeyken şu an bu sayı 21 bini aştı. Davaların faturası 1 milyar TL'yi bulurken okulların depreme dayanıklı hala getirilmesi için bakanlık bütçesinin artırılması talebi ise AKP-MHP tarafından reddediliyor.
Uygulama vurgusu
Ziya Selçuk'un MEB Bakanı olduğu dönemde hazırlanan ve 2023’e kadar hedeflerin belirtildiği “Stratejik Plan” raporunda çarpıcı tespitlere yer verildiği ortaya çıktı. Raporda, bakanlığın sorun olarak gördüğü ve üzerinde çalışılması gerektiğini belirttiği alanları sıralandı. Raporda, eğitimdeki kimi eksikler tespit edildi. Ücretli öğretmen uygulamasının da eleştirildiği raporda, sözleşmeli öğretmenler ve kadrolu öğretmenler grupları arasında özlük hakları arasındaki farklar zayıf yön olarak belirtildi. Ülkemizde çoğu yurttaşın bir yabancı dil bilmemesi yakınılan bir gerçekken raporda da yabancı dil eğitiminin tür ve ihtiyaca göre belirlenmediği itiraf edildi. Öte yandan devlet okullarında ilk 4 yıl haftalık 2 saat İngilizce eğitimi verilirken, özel okullarda ise bu 12-14 saate çıkabiliyor.
Bakanlık da yakındı
Raporda bakanlığın da yetkilerin merkezde toplanmasından ve taşra teşkilatında yetkilerin sınırlılığından yakındığı görüldü. Özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin tespitine yönelik etkili tarama ve tanımlama sisteminin yeterli olmadığı da vurgulandı. Çoğu okullun engelli öğrencilere uygun olarak yapılmaması ve dikey mimari şeklinde olması da bu konudaki en önemli sorunlardan. Küçük onarım ve donatım hizmetleriyle okul ve kurumların fiziki imkanları ihtiyaçlar doğrultusunda iyileştirilebileceğine yer verilen raporda bunun için tahmin edilen 24 milyon TL maliyetin bütçeden aktarımı yapıldığına dair bir düzenleme ise görülmedi.
Liyakat itirafı
FETÖ'nün bir zamanlar sınav sorularını üyeleri ile paylaşarak yaptığı şimdi ise mülakatlarla ve yandaş derneklerin referans sistemi ile devam ettirdiği 'torpil' atamaların liyakat sorunu devam ediyor. MEB raporunda KPSS’de çok yüksek puanlar almasına rağmen atanamayan öğrencilere tercüman olup, yer verdiği "Kariyer ve liyakate dayalı atama ve görevde yükselme sisteminin istenilen düzeyde olmaması” ifadeleri de zayıf yön olarak belirtildi.
Hala ulaşım sorunu
Raporda oluşturulan 'tehditler' bölümünde yer verilen başlıklar acil önlem alınması gereken konular olarak belirtildi. Uzaya seyahatlerin başladığı günümüzde bakanlığın raporunda ise Türkiye'de büyükşehir merkezleri dahil kırsal kesimlerde ulaşımın hala zor olduğu vurgulandı. Bakanlık, kendisinin uyguladığı merkezi seçme ve yerleştirme sınavları nedeniyle sadece öğretimin ön plana çıkmasını da tehdit olarak gördü.
Haberler tehdit
Medyada eğitim ve öğretime ilişkin çoğunlukla olumsuz haberlerin ön plana çıkarıldığını vurgulayan bakanlık bunu da tehdit olarak gördü. Raporun devamında tehdit olarak şu tespitlere yer verildi; "Yükseköğretime geçiş sınavlarının temel becerileri değerlendirememesi', 'Bölgeler arası ekonomik gelişmişlik farkı', ' Bazı okul türlerine yönelik olumsuz toplumsal algı."
Dış göç vurgusu
Dış göçün tehdit olarak görüldüğü raporda, bakanlığın yabancı öğrenci kontenjanlarını ve temel hedef olarak uluslararası öğrenci sayısını arttırmayı planladığı belirtilerek yurt dışına giden öğrencilerin eğitim faaliyetleri için olumsuz bir sonuç olduğunu ifade etti. Bakanlık hedef olarak ise “Ülkemizden yurt dışına doğru yaşanan beyin göçünün nedenleri analiz edilecek ve bu analizler çerçevesinde nitelikli işgücünün ülkemizde kalmasını sağlamaya yönelik çalışmalar yapılacaktır" tespiti yaptı.
Bakandan bakan değişen sistem
Yeni MEB Bakanı Mahmut Özer tarafından hazırlanan “İdare Faaliyet” raporunun ise Selçuk'un yaptırdığı rapordan birçok noktada farklı olması dikkat çekti. Raporda, "fırsatlar" ve "tehditler" başlıkları altında sıralanan hiçbir maddeye yer verilmedi. Daha önceki raporda “fırsat” ve “olumlu” olarak ele alınan bazı tespitler de bu yılki raporda "zayıflık" olarak ele alındı. Bir önceki raporda tehdit olarak görülen dış göçün bu raporda yer almaması dikkat çekti. Raporda, 60 bin kişi ile yapılan ankette katılımcıların beş yıllık süreçte en çok öncelik verilmesi gereken alanlar arasında öğretmen politikaları ve öğrenci başarısını artırmaya yönelik faaliyetler geldiği görüldü.
Özel öğretim farkı
Özel okul sahibi olan Selçuk'un düzenlediği raporda, "Özel öğretimi destekleyici teşvik mekanizmaları" güçlü yönler olarak övülürken Özer'in raporunda ise buna yer verilmedi. Yine Selçuk'un raporunda fırsatlar başlığı altında yer alan, "Özel sektörün mesleki ve teknik eğitim konusunda işbirliğine açık olması", "Özel sektörün mesleki eğitimde planlama ve uygulanma süreçlerine katkısı", "Öğretmen, yönetici ve ailelerin özel eğitim konusunda yeterli bilgiye ve farkındalığa sahip olmaması" ve "Özel sektörün eğitim yatırımlarının yeterli düzeyde olmaması" başlıklar Özer'in raporunda olmaması dikkat çekti.
Deprem tehdit değil
Ziya Selçuk'un raporunda tehdit olarak görülen; büyükşehir merkezlerinde ve kırsal kesimlerdeki ulaşım zorluğu, merkezi seçme ve yerleştirme sınavları nedeniyle sadece öğretimin ön plana çıkması ile yükseköğretime geçiş sınavlarının temel becerileri değerlendirememesi Özer'in raporunda hiç yer verilmedi. Yine, Selçuk'un raporunda tehdit olarak tespit edilen bölgeler arası ekonomik gelişmişlik farkı ve ülkemizin deprem kuşağında olması Özer'in raporunda yer almaması göze çarptı.