TÜSİAD’dan öngörülebilirlik eleştirisi

TÜSİAD’dan öngörülebilirlik eleştirisi
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, tercihler sonucunda enflasyon görünümünün daha da bozulduğuna dikkat çekerek “Reel kesim olarak birinci ihtiyacımız öngörülebilirlik” dedi.

TÜSİAD Başkanı Kaslowski'nin konuşmasında öne çıkan başlıklar şöyle:

Para arzındaki artışın tetiklediği küresel enflasyon riski, mali genişlemeyi takiben artan borçluluk oranları ve henüz kontrol altına alınamayan salgına bağlı risklerin yönetiminde küresel ekonomide önemli bir dönemeçteyiz.

Ekonomik aktivitenin henüz yeterince istikrar kazanmamış olması ve artan enflasyon tehdidi küresel ekonomi ile ilgili endişeleri de gündeme taşımakta. Enerji, hammadde ve gıda fiyatlarında gördüğümüz rekor artışlar, global tedarik zincirlerinde yaşanan tıkanmalar hali hazırda yönetimi güç olan bu dönemi daha da zorlaştırıyor.

2022 yılına girerken, bir taraftan global enflasyonun geçici mi yoksa kalıcı mı olduğunu tartışıyoruz. Diğer taraftan ise bazı öncü göstergelere baktığımızda, özellikle Asya'dan hızlı bir yavaşlamanın gündemimize girdiğini görüyoruz.

“2022 yılında zor kararların olacağını tahmin ediyorum”

Global ekonomi bundan sonraki süreçte muhtemelen bir taraftan yüksek enflasyon bir taraftan da yavaşlayan ekonomi döngüsü ile mücadele etmek zorunda kalacak. Bu kapsamda 2022 yılının global para politikaları açısından zor kararların olduğu, hata yapma riskinin arttığı son derece baş ağrılı bir dönem olacağını tahmin ediyorum.

Unutmayalım ki bugün dünyanın geldiği noktada küresel enflasyona dair baskılar sadece Covid süreci kaynaklı arz ve talep dengesizliğinden kaynaklanmamakta.

Bu dengesizliklere ek olarak hem yeşil dönüşüme dair atılan ve atılacak olan adımlar üretim maliyetlerini artırmakta hem de kuraklık ve iklim değişikliği gibi bir takım dışsal şoklar ilerleyen dönemde global enflasyona dair risk oluşturmakta.

“Olası global şoklara hazırlıklı olunması gerekiyor”

Geldiğimiz noktada küresel ekonomide henüz senkronize bir iyileşme yakalanabilmiş değil. Bu ortamda global para politikasının yönünün de net şekilde değişmeye başladığı bir evredeyiz.

Para politikalarındaki değişim sinyalleri gelişmekte olan ülkelerin de olası global şoklara hazırlıklı olması gerektiğini gösteriyor. Akranımız olan ülkelerde, para politikalarında atılan adımlara baktığımızda bu değişime eşlik eden tedbirlerin alınmaya başladığını görüyoruz.

Emsallerimiz para politikalarında kademeli olarak faiz artırım sürecine girmiş durumdalar.
Bu dalgalı sürece yüksek bir enflasyon ve olumsuz global koşullarla girmekteyiz.

“TL’nin yine değer kaybetmeye devam ettiğini görüyoruz”

Üzülerek söylemeliyim ki yaptığımız tercihler sonucunda, enflasyon görünümünün daha da bozulduğunu ve TL'nin bugün de yine değer kaybetmeye devam ettiğini görüyoruz. Tahvil faizleri ve ülke risk priminin yükseldiği bir dönemdeyiz.

Reel kesim olarak birinci ihtiyacımız öngörülebilirliktir. Öngörülebilirliği ve güveni artırmadığımız müddetçe ne ülke risk primini düşürebilir ne reel kesimin maliyetlerini azaltabilir ne de üretimi destekleyebiliriz.